Sadece Batı edebiyatı okutulsun

GAZETEMİZDE dün çıkan haberden anladığım kadarıyla eğitim sisteminin çocukların kafasına bilgi vermeye yaramadığını bakanlık da kabul etmiş galiba.

Çok uzun zamandır ilk kez somut bir sorunu çözmek için hareketlenmişler.

Öyle ezbere filan gitmeyeceklermiş artık, çocuklara basbayağı edebiyat okutacaklarmış.

Niyet iyi bu girişim ama gayet tabii ki hayatta her zaman olduğu gibi iyi niyet tek başına mesele çözmeye yetmiyor.

Haberi baştan sona okuduysanız eğer bakanlığın bu yapacağını söylediği düzenleme sadece ‘‘bizim’’ dünyamızda dönüp dolaşıyor.

Osmanlı dönemi veya cumhuriyetin ilk dönemi eserleri yerine daha modern eserler okutulacakmış çocuklara.

Onlar bunları okuyunca edebiyata tutkun hale geleceklermiş ve eskiye ondan sonra dönülecekmiş.

***

Bu bir hikáye sevgili okurlar.

Tüm buna benzer ‘‘düzenleme’’ gayretlerinde olduğu gibi sadece kendimize özel olan küçük dünyamız içinde debelenip duruyoruz yine.

Şu gerçeği hep görmezlikten geliyoruz, yalanı kendimiz de inanmadığımız halde devam ettirmeye çalışıyoruz.

Batı edebiyatını, felsefesini okuyarak eğitilen insanlarla has Türk edebiyatını, felsefesini okuyarak yetişen insanların eşit bilgi ve kültür birikimine ulaşacaklarını düşünüyor gibi yapıyoruz hep.

Yoktur böyle bir şey. Batı tüm tarihsel süreç içinde ve bugün de hem edebiyat hem de felsefe düzeyinde büyük eserler vermekte, dünya düşüncesine ağırlığını koymaktadır.

Bunun sebeplerini tartışabiliriz, isteyen içini rahatlatmak için bu gerçeği emperyalizmle, halkların ezilmiş olmasıyla filan da açıklar.

Önemli olan o değil, önemli olan bizim bu memleketin insanlarını hangi bilgi birikimi ve kültürel mirasa göre yetiştireceğimizdir.

Eğer kendi ‘‘has’’ kaynaklarımızın tek başına bu işi başaracağını düşünüyorsanız o zaman bu ülkenin dünya hiyerarşisinde hep ikinci sınıf kalmaya mahkûm olmasını istiyorsunuz demektir.

Çünkü çok az istisnalar dışında bizde edebiyat da felsefe de ikinci sınıf olmuştur bugüne kadar.

Fikir hayatımız hiçbir zaman zengin olmamıştır.

Bazı önemli eserler de sadece Batı birikimi ve kültürü almış ve sonra bunun kendi gelenekleriyle sentezini yapmayı başarmış istisnalara aittir.

***

Gelin bir şey yapalım, eğer bu ülkede dünya normlarında insanlar yetiştireceksek korkak davranmayalım.

Orta iki mi dersiniz lise bir mi bir dönem belirleyelim.

Ve o sınıfa gelen öğrenciler bir yıl boyunca sadece Batı edebiyatının ve felsefesinin önemli eserlerini okusunlar.

Sadece okumakla geçsin o yıl.

Çocuklar tartışsın, korkmadan söylesinler istediklerini. Türk sınıflarında Rousseau, Montaigne, Dickens, Shakespeare, Thomas Mann, Dostoyevski okunsun, tartışılsın.

Hatta iki yıl olarak belirlensin süre. İkinci yıl da öğrenciler felsefeyi onlara anlatan kitapları okumakla yükümlü olsunlar, Schopenhauer, Nietszche, Heidegger okunsun, bu sesler duyulsun okullarda.

Ondan sonra ne isterseniz yapın. İster failatüne devam edin, ister Can Yücel'den başlayın işe oradan failatüne geçin, ister Orhan Pamuk birinci sırayı alsın sonra Yahya Kemal'e gidin hiç fark etmez.

Öğretmen ister fanatik laik, ister dinci olsun, isterse felsefe denilince aklına sadece dini metinler gelsin, isterse de felsefe denilince her şeyin çözümünün Nutuk içinde olduğunu düşünsün.

Hiç fark etmez kim ne düşünürse düşünsün, bir yıl boyunca Batı edebiyatı okuyan sonra da bir yıl da Batı felsefesi üzerinde düşünen bir çocuğu kimse öyle kolay kolay kandıramaz.

O noktaya gelmiş çocuk yolunu kendi bağımsız düşüncesiyle hür vicdanıyla bulur.

İsterse laik olur isterse dinci ama ikisini de adam gibi olur, bilgiye dayanır. Palavra atmaz, atanı da paralar.

Bu yolu bize ancak Batı düşüncesi, edebiyatı, felsefesi açar.

Yalanı bırakın, var mısınız özgür ruhlar ve vicdanlar yaratmak için bu adımı korkusuzca atmaya.
Yazarın Tüm Yazıları