Paylaş
152 mi, haydi canım sende!
Bugün yine favori konularımdan bir tanesine kısa dönüş yapacağım. Kadın-erkek arası ilişkiler söz konusu olduğunda benim söyleyecek çok teorik lafım var ve bugün de bu laflardan sadece birkaç tanesini ortaya koyacağım.
BİLİM adamları bazen son derece tuhaf şeylere kafa yoruyorlar.
Örneğin bir Amerikan bilim adamı çocukların anne ve babalarını kendisini hamburgerciye götürmeye ikna edebilmek için hangi ikna yollarını kullanabileceğini araştırmaya kafayı takmış.
Varılan sonuca göre çocukların kullanabileceği 6 ayrı kategoride ikna yöntemi varmış.
Bu sonuca varmak için adam bayağı inceleme yapmış, üniversitenin kaynaklarını harcamış.
Halbuki herhangi bir anne ve babaya bu soruyu sorsa cevabı hemen bulabilirdi, üstelik en yaygın ikna yolunun da ağlama olduğunu ekstradan öğrenirdi.
* * *
Başka bir araştırmacı benim en favori konularımdan bir tanesi olan kadın-erkek ilişkisine kafayı takmış. Benim diğer favori konum ‘Öteki Türkiye’. Bir onla uğraşıyorum bir de kadın-erkek ilişkisiyle şu aralar.
Öteki Türkiye meselesi pek vaktimi almıyor, ama size yemin ediyorum bu kadın-erkek ilişkisi meselesi başta basit görünse de hayli karmaşıkmış.
İçine bir girdikçe konunun çıkmak zor, kara delik gibi maşallah.
Şimdi, bahsettiğim araştırmacı, bir kadın ile erkek ilk kez tanışdıklarında, ilk bakışmalarından sonra yatma sonucuna giden yolda erkeğin tam 152 kez reddedildiğini hesaplamış.
Yani ilk kez göz göze geldiniz bir bayanla, ona adını sorma girişimiyle başladığınız süreçte, eğer yatmayı başarırsanız tam 152 kez değişik konularda ret cevabı almayı göze almanız gerekiyormuş.
Örneğin yemeğe davet edeceksiniz ilk önce hayır diyecek. Elini tutmak isteyeceksiniz başta istemeyecek filan gibi.
* * *
Bilime saygım sonsuz.
Ancak anladığım kadarıyla bu bilim adamı araştırmasını yaparken İstanbul'dan hiçbir örnek vakayı göz önüne almamış.
Bana gelen bilgilere göre İstanbul'da belirli çevrelerde kadın ile erkeğin ilk göz göze gelmeleriyle yatma sonucu arasında geçen sürede erkeğin reddedilme sayısı eksi 3'e filan düşmüş durumda.
Yanlış anlamayın ahlaki bir değerlendirme yapmıyorum, ama bilimsel olacaksak illa da her konuda, o zaman kültürler arasındaki farkları da vurgulamamız gerekiyor, değil mi ama!
* * *
Sonra acaba bu bilim adamı benim yaşamımı inceleyerek mi bu sonuca vardı ki diye de düşünmedim değil.
Ama birkaç hesaplama yaptıktan sonra bunun da doğru olamayacağını bulmuş durumdayım. Çünkü:
1- Benim kişisel tarihimde ilk göz göze gelmeden sonra başlayan süreçte, o sürecin başlayabildiği son derece ender durumlarda, reddedilme ortalama sayım bin 567 filan.
2- Üstelik de bu kadar reddedildikten sonra sonuç da olmuyordu genellikle. Yani Amerikalılar çeşitli aşamalarda 152 kez reddedildikten sonra en azından amaçlarına ulaşıyorlar, bende ise her zaman hüzün vardı sonuç olaraktan.
* * *
Göz göze gelme aşamasından diğer süreçlere geçmem de hiç kolay olmadıydı aslında.
Eskiden bir kez yazdım, yine tekrarlamamda yarar var. Tekrar okuyun ki acıklı yaşamımı hangi zor aşamalardan geçerek yaşadığımı anlayın.
Genelde benim reddedilme sürecim şöyle yaşanıyordu Amerika'da.
Mesela üniversite kampusunda yürüyorum. Karşıdan bir kız geliyor.
Kıza baktım ve kız da istemeden de olsa bana baktı. Gerçi ben bacağına bakmışımdır ama bunu göz göze gelmek olarak nitelendirirsem umarım çok büyük bilimsel yanlış yapmış olmam.
Genelde bundan sonraki diyalog şöyle sürerdi hep:
Serdar: Hi! (Merhaba)
Meçhul kadın: Why? (Neden)
Bu cevaptan sonra kaybedecek bir şeyi kalmadığını kesin olarak anlamış ben: WHY NOT? (Neden olmasın)
Meçhul kadın: ‘BYE’
Ben (kısık ve üzgün sesle): Bye.
Yani nerede be kardeşim 152 kez reddedilme ya! Haydi bırakın sonucu, yatmak fikrinden de vazgeçmiştim o zamanlar da, şu 152 kez reddedilecek kadar kadını yanımda tutabilmeyi bir türlü başaramamıştım zamanında.
Size yemin ediyorum benim kuşağım son derece acılı günler geçirdi, bunu da bir yere not ediniz.
Paylaş