Paylaş
Amadu Diallo davası
Amerika'da geçen hafta içinde önemi bir dava sonuçlandı. Amadu Diallo adlı Afrika kökenli göçmeni sokakta vurarak öldüren dört beyaz sivil polis beraat etti. Amerika'da sokak gösterileri oldu, Türkiye'de de olay tamamen yanlış anlaşıldı.
GEÇEN hafta New York'ta sonuçlanan davada masum ve silahsız bir vatandaşı sokak ortasında vurarak öldüren dört sivil polis beraat ettiler.
Vurulanın Afrika kökenli bir göçmen olması, vuranların da beyaz olmaları doğal olarak Amerika'da zaten bir türlü azalamayan ırklar arası gerginliği daha da artırdı.
Sokak gösterileri başladı.
Türkiye'de ise bu konuda haberler verildi, köşe yazıları yazıldı.
Polisin yargısız infaz yaptığını temel alan bu haberler veriliş tarzıyla yanlıştı, yorumlar da yanlıştı.
İçgüdüsel tepkimiz var bu konularda. Yıllardır yaşanılanlardan sonra haklıyız da bu tür tepki vermekte.
Ancak son olayda polis suçlu değildi.
* * *
Davayı ben hemen her gün detaylı okuyarak izledim.
En önemli tanık James Fyte adlı bir uzmandı. Fyte eskiden New York'ta bir polisti. Şimdi Temple Üniversitesi'nde profesör.
Kendisi ‘polis şiddeti’ üzerine Amerika'daki en önde gelen uzmanlardan bir tanesi olarak biliniyor.
Bugüne kadar polisin uygulamalarına karşı en sert, en acımasız eleştirileri getiren kişi de odur.
Ve onun yaptığı şahitlik de dört polisin beraat ettirilmesinde en büyük rolü oynadı.
Jüri karar vermeden önce onun söylediklerini zabıttan tekrar okuyarak beraat kararını verdi.
* * *
Fyte'ye göre olayda yer alan dört sivil polis sadece ama sadece yazılı olan ve onlara kesinlikle uymaları emredilen kuralları uyguladılar.
Bu dört polisin de tertemiz dosyaları var. Irkçı bir davranışları olmamış.
Öldürülen kişiyi de daha önceden tanımıyorlar. Olayın bu şekilde gelişmesinden hiçbir çıkarları yok.
Ancak şu oldu o gün:
Polisin yazılı kuralları, şüphe çeken insanları durdurup, kimlik sorma yetkisini ona veriyor.
Polis ilk önce yüksek sesle kendisini tanıtacak ve ‘Dur’ diyecek.
‘Dur’ denilen kişi bunu duyduğu halde durmazsa yeniden ikaz edilecek. Yine durmazsa polis o anda silahını çekmekle yükümlü. Bakın yükümlü diyorum, iş tercihe bırakılmamış, kural konulmuş.
Bundan sonra olacaklar da kurallarda yazılı.
Eğer durmayarak hakkında şüpheyi artıran kişi tehlikeli bir hareket yaparsa örneğin elini cebine sokup bir şey çıkarmaya çalışırsa polisin o anda sadece şüpheye dayanıp ateş etme yetkisi var.
Ve bunun da öldürücü olması gerekiyor. Caydırıcı ateş diye bir şey kurallarda yok.
O nedenle de polisler Daillo'ya tam 41 el ateş edip onu 19 yerinden vuruyorlar.
Öldürülen kişinin cebinden çıkarmaya çalıştığı şeyin sonradan cüzdan olduğunun anlaşılması o ana kadar olan olaylarda polisin haksız olmasını gerektirmiyor.
Çok sevimsiz bu ama ne yapalım kanun ve kurallar böyle Amerika'da.
* * *
Bu şahitlikten sonra polisler beraat etti ancak daha da önemli bir şey oldu.
Amerika kendi polisiye kurallarını sorgulamaya başladı.
Gerçekte de yazılı kurallar bu tür olayların her gün olabilmesine son derece açık.
Bu kurallar da adli sosyolojide ‘kırık camın domino etkisi’ teorisi çerçevesinde yazılmış.
Bu teori diyor ki eğer bir mahallede bir evin veya işyerinin camı kırıksa ve bu cam uzun süredir kimse tarafından onarılmıyorsa o zaman potansiyel suçlular bu mahalleyi uygun bir suç işleme yeri olarak algılarlar ve diğer evlerin de camlarını kırmaya başlarlar.
Yani polis en küçük bir suçu bile en sert şekilde cezalandırmazsa bunun sonucu orta vadede suçluların tüm şehri ele geçirmeleri olabilir.
New York'un belediye başkanı Guilliani ilk seçildiği 1993 Kasım'ında polis şefi olarak William Bratton'u atadı.
Hem belediye başkanı hem de polis şefi ‘kırık camın domino etkisi’ teorisine yürekten inanmaktaydılar.
Hızlı bir şekilde polisin kurallarını yeniden yazdılar.
İlk aşamada evsizler sokaktan toplandı. Dilenciler cezalandırıldı. Jeton atmamak için gişenin üstünden atlayanlar bile anında hapsi boyladı.
Bir gram marihuana bulunduranlar bile 15 yıl hapis aldı.
Bugün New York'ta polisin gücü inanılmaz boyuttadır. Halkın büyük çoğunluğu da durumdan memnun. Ancak basit bir nedenden dolayı da her an hapse girme veya şiddete maruz kalma tehdidiyle karşı karşıyalar. Buna rağmen yine de kimse fazla şikáyet etmiyor etraf rahatladı diye.
Okul günlerinde okulu asıp Times Square'i gezmeye gelen çocukları tutuklayıp annelerine iade etmek için bile özel polis ekibi oluşturdular New York'ta.
* * *
Olayda yargısız infaz filan yok.
Polisler yazılı kurallara göre suçlu değil.
Hukuk da bu çerçevede işleyebilir ancak.
Ne var ki yazılı kurallar da kesinlikle tartışmaya açık.
Ayrıca kurallarda ırkçılık da var çünkü ‘racial profiling’ diye bir bilimsel tespit yaparak hangi ırkın suç işleme potansiyelinin hangi koşullarda daha fazla olduğunu araştırıyorlar.
Sonuca göre de hangi ırktan kişilere hangi durumlarda şüpheli insan muamalesi yapılması gerektiğini de polisin kurallarına yazıyorlar.
Beyaz polisin zenci vatandaşlara daha fazla şüpheli muamalesi yapmasında da kişisel tercihleri değil bu kurallar rol oynuyor.
Konuyu eğer Türkiye'de tartışacaksak bu boyutlarını da görerek ve bilerek tartışmamız gerekiyor.
Paylaş