Renkler

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

İnşallah almazlar

Yapmayın, etmeyin, yazık etmeyin Avrupa'ya. Rahat bırakın adamları da yaşamlarını sakin, bildikleri gibi, alıştıkları şekilde yaşasınlar. Biz Avrupalı olursak bildiğimiz anlamda Batı medeniyetinin de sonu gelir.

HÜRRİYET üst yönetiminin, ‘‘Yazarlar az para alsalar bile her gün maksimum çalıştırılmalıdır’’ ilkesi uyarınca bu yazıyı cuma akşamüstü yazıyorum.

Medya yazılarımı neo-Gandhist bir protest harakirisi sonucunda yazmayı bıraktığımdan bu yana cumartesi günleri Türk halkı haftada hiç olmazsa bir gün beni gazetede görmeyerek rahat bir nefes alıyor.

Ancak bu cuma günleri dinlendiğim anlamına gelmiyor çünkü yıllar önce yapmış olduğum bir değerlendirme hatası sonucunda, belki benim kıymetimi bilirler de zam yaparlar diye düşünüp üstüme bir sürü abuk yazı hükümlülüğü almışım.

Nefes alacak zamanım yok anlayacağınız.

Pazar günü okuyacağınız bu yazıyı cuma günü yazdığım sıralarda Türkiye'nin Avrupa Birliği adaylığının ne yönde gelişeceği de bu zamanlama nedeniyle henüz belli değildi.

* * *

Adaylık konusunda tavrım net:

BEN TÜRKİYE'NİN AVRUPA BİRLİĞİ'NE ALINMASINA KESİNLİKLE KARŞIYIM.

İnşallah bizi Avrupa'ya almazlar.

Ve bugün alınmama yolunda bir karar çıkarsa herkesin aksine ben buna gerçekten çok sevineceğim.

Şimdi bu tavrımın gerekçelerini açıklamam gerekiyor:

* * *

Türkiye'de gündelik yaşam, rasyonel bir hayat yaşamayı özleyen bireyleri tahrip etmek için örgütlenmiş durumda.

Bizim ülkemizde ‘Batı’da normal olarak kabul edilen, gündelik yaşamın normal parçası olarak görülen hemen hiçbir şeyi yaşamaya, bunlara ulaşmaya imkán yok.

Bunun nedenini ben 1971 yılından beri aramaktayım, ama bulamadım.

Yurtdışına her gidişimde (Doğu'ya seyahatlerim hariç) içimde bir kıskançlıkla memlekete dönerim hep.

Yanlış anlamayın bu oradaki bir süpermarkette gördüğüm bir şeyi burada bulamamaktan dolayı çektiğim lümpenburjuvaya özgü histerik bir duygusallık da değildir.

O ortamlardaki kültür kokusunu, fikir tartışmalarının zenginliğini, bu tartışmalarda buram buram tüten fikir özgürlüğünü, kitapları, dergileri, parlamentolarında tartışılan konuların içeriğini, bunların tartışılma üslubunu kısa süre de olsa tadınca büyük bir kimlik krizi yaşarım hep.

Dolayısıyla her geziden dönüşte içimde büyük bir burukluk vardır. Uçakta daha gazeteyi kucağıma koyduklarında ciddi biçimde üzülmeye başlarım Türkiye için.

* * *

Gündelik yaşam her ülkede rutindir, sıkıcıdır.

İnsanları hayatta sağlam tutan tek şey umuttur.

Kısa-uzun vadede bir değişiklik bir umut beklemiyorsanız, artık her şey hep aynı kalacak diye düşünmeye başlamışsanız işiniz bitmiştir.

Hazır olun büyük bir krizle karşı karşıya kalacaksınız demektir o durumdaysanız.

Ben Türkiye'nin iyiye doğru gelişeceği umudunu çoktan yitirdim.

Dolayısıyla şu anda veri olan memleket içi dinamiklerden yola çıkarak ileride umutla bakacağım tek bir şey bile yok.

Beni tek ayakta tutan şey arada bir yurtdışına yaptığım kaçamaklardır. Çünkü çeşitli katmanlarıyla rutin gündelik yaşamı ancak Batı'da rasyonel biçimde yaşayabiliyorum.

Bugün geldiğim noktada artık sadece çok sık olmasa da arada bir ‘Batı’ aleminde geçireceğim birkaç günü bekleyerek umudumu sürekli kılabiliyorum.

* * *

Türkiye'nin Avrupa'ya entegrasyonunu savunanlar ülkemizdeki bütün olumsuzlukların bu gelişme sonucunda düzelmeye başlayacağını söylüyorlar.

Bunu söyleyenler Türkiye'yi hiç tanımıyorlar.

Türkler'in değişmeleri çok zordur.

Yıllardır birikmiş tepkisel kültürel zihniyet, çoğunluktaki antidemokratik kafa yapısı, kitlelerdeki içgüdüsel otokratlık aslında bizim tarihimizin de armağanıdır torunlarına.

Üstelik bütün bu hissiyat yapısı, tarihsel kökenleriyle birlikte, son derece güçlü, değişmeye dirençli bir toplum da yaratmıştır bizim ülkemizde.

Avrupa'nın bu haliyle Türkiye'yi taşıyabilmesi imkánsızdır.

Türkiye resmen Avrupalı olduğu takdirde Türkiye değil Avrupa değişmeye başlayacaktir.

Kısa süre içinde ise Avrupa'nın Türkiye'ye benzemesi hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.

Bu nedenle benim gibi arada bir Batı alemine giderek değişiklik yaşayanlar için tüm bu kıtanın bizim memlekete benzemesi gezme imkánlarımızı kısıtlayıcı bir gelişme olarak görülmektedir.

Benim Türkiye'nin Avrupa'ya alınmasına en büyük itirazım işte bu nedenledir.

Yazarın Tüm Yazıları