Paylaş
Seattle'da dünya kapitalist sistem hiyerarşisine büyük tepki göstererek toplantıları sabote eden işçi sendikası-çevreci koalisyonu, Washington'da başlayan IMF toplantılarını da kitle hareketiyle protesto etmeye hazırlanıyor.
Ben bu yazıları birkaç gün önce yazdığım için gösteriler henüz başlamamıştı, belki siz bu yazıyı okurken eylemler başlamış olacak.
Ben Seattle'da olanları bazı istisnalar dışında tamamen destekledim. Anarşist grupların hiçbir anlamı olmayan ve sonuçta kendilerine zarar verecek basit tahripkárlığı dışında o Seattle gösterileri çok da anlamlı koalisyonların başlangıcı oldu.
En azından çevreci hareketler ile Amerikan sendikalarının aynı safta buluşmaları, aynı hedefler için mücadele etmeleri ve ortak sloganlar atmaları, ileriye çok büyük umutla bakmamızı sağlayacak son derece güzel bir radikal sürecin başladığını gösterir.
* * *
Var olan ve artık işlemediği kendi önde gelen beyin takımı tarafından bile kabul edilen düzenin savunucuları, alternatif olarak getirilen her fikri ‘‘hayalci’’ bulurlar.
Bu dönemde ‘‘hayalci’’ olmak şart. Üstelik Türkiye gibi ekonomik büyük buhran tehlikesinin çok yaklaştığı bir ülkede, farklı bir gerçeklik hayali kuran çok sayıda kafası çalışan insana ihtiyaç var.
Hegemonik idolojik yapı, bu tür düşünmelere fırsat vermek istemiyor. Ancak bu aşamada farklı düşüncelerin doğmasına engel olamayacaklar.
Çünkü farklı bir ekonomik modelin olmasını savunanlar, artık her durumda sosyalizmi savunuyor da değiller. Yani farklılığı savunanları hemen damgalamak ve tartışma dışı bırakmak eskisi kadar kolay olmayacak.
Daha önce de yazdım, şimdi de tekrar ediyorum. Bunun ilk işaretini Osman Ulagay verdi. Osman Ulagay katiyen sistem dışı bir insan değildi, böyle bir iddiası da hiç olmamıştır, ama o dünyada yeni ortaya çıkmaya başlayan ve gün geçtikçe de kapitalist sisteme inanan çevrelerde bile güç kazanmaya başlayan radikal fikirleri anlattı bizlere.
Aslında benim istediğim de Türk ekonomisinin büyük bir tehlikeye düşmesinin önlenmesinden ibaret. Bu radikal bir talep değil ve hatta belki de radikalizme karşı bir girişim.
Ama işin ilginç yanı, Türkiye'de bugün var olan ekonomi modelinin yerine kapitalist sistem içinde kalınarak yeni bir model getirilecekse -ki bunun getirilmesi kaçınılmaz- bunu ancak radikal düşünmeyi bilen insanların yapabilecek olmasıdır. Bu Türkiye'de yaratılmış bulunan burjuvazinin de aslında manen yenilmiş olduğunu gösterir.
Var olan ve bir şekilde süregittiğine inanılan sistemden memnun olanlar, kısa vadeli para kazanmalar ve borsa kazançları hayaliyle tatmin olup yaşıyorlar.
Radikal fikirlere sahip insanlar, işler böyle gittiğinde ekonominin hiç beklenmeyen bir anda çökebileceğini ve bundan da sonunda yine kaçınılmaz olarak halkın darbe yiyeceğini görmeliler.
Türkiye'de en acil işlerden bir tanesi, bugünlerde Amerika'da ve Avrupa'da IMF ideolojisine ve merkez ülkelerdeki hegemonik düşünceye karşı çıkarak son derece somut talepler ortaya koyan taze güçlerle işbirliğine gidecek bir hareketlilik yaratılmasıdır. İnsanların güncel çıkarı aslında bu harekete bağlıdır ve bu iyi anlatıldığı takdirde katılımın büyük olması da gerekir.
* * *
Yazımı ve bu dizi yazıyı, ‘‘The Nation’’ Dergisi'nde William Greider tarafından ortaya konulan ve yeni ittifaklarca sokağa taşınılan talepleri özetleyerek bitirmek istiyorum. Umudum bunların da bir şekilde tartışmaya açılmasıdır:
1- Bütün off-shore banka merkezleri hemen kapatılsın. Off-shore bankacılık işlemleri aynen ulusal banka işlemleri gibi kontrol altına alınsın.
2- ‘‘Sıcak para’’ tehlikesini bertaraf edebilmeleri için her ülkeye, kısa vadeli sermaye hareketlerini kontrol altında tutabilmelerine yönelik kendi koşullarına uyan tedbirler alma yetkisi verilsin.
3- Yeni bir uluslararası yatırım fonu yaratılarak bu fonun az gelişmiş ülkelerde uzun dönemli sermaye yatırımlarına kanalize edilmesi sağlanmalı.
4- Ülkeler, Dünya Bankası'nın bundan böyle petrol, doğal gaz ve maden yatırımlarına finansal destek vermesini engellemeli. Bu çevreyi de tahrip eden yatırımlar yerine ülke ekonomisinin gelişmesine katkıda bulunacak yatırımlara Dünya Bankası desteği istenmeli.
5- Borç veren ve alan ülkeler arasındaki çıkacak anlaşmazlıkları çözecek yeni bir uluslararası iflas mahkemesi oluşturularak, borç alanların kredi açanlar tarafından boyunduruk altına alınmaları engellenmeli.
6- Uluslararası para sisteminde her para biriminde stabiliteyi sağlayacak uzun dönemli tedbirleri içeren yeni adımlar atılmalı.
Ütopya mı? Hiç sanmıyorum...
Paylaş