Paylaş
GEÇENLERDE internette bir yabancı gazete okuyordum.
Sayfanın yanında bir ilan beliriverdi.
‘‘Tibet'in bağımsızlığı’’ için düzenlenen bir konserin ilanıydı bu.
Aklınıza gelebilecek bütün mel bakışlı, duyarlı ve duyarlı oldukları için de hüzünlü şarkıcıların yer aldığı bir konser.
Kendi memleketindeki, bırakın memleketi sokağındaki adaletsizlikler için kolunu bile kıpırdatmayan küçük burjuvazinin kendi kendini tatmin konseri bu.
Bir tür entelektüel mastürbasyon.
‘‘Tibet neden kurtulacakmış?’’ diye sorsanız, eminim ki hiçbirisi doğru dürüst bir cevap bulamaz ve yine sulu gözlü, genel, soyut ve içi boş olduğu için de ilk bakışta doğru gibi gözüken laflar ederler.
‘‘Ulan orası Çin'in sömürgesi. Çin'de sadece tek bir apartmanda oturan nüfus Tibet'in nüfusuna eşit, ayrıca New York'ta 15 bin Çin lokantası, buna karşılık sadece bir Tibet restoranı var. Onda da ‘Pekin Ördeği' baş yemek’’ deseniz, bu solgun bakışlı duyarlı kişilerin kafası daha da karışır.
Çıkış yolu bulmak için Dalay Lama filan demeye başlarlar.
Dalay Lama, son dönemde Ecstacy ile kafa bulmaktan sıkılan Batılı iç buhranı geçirmekte olan zenginlerin yeni kafa bulma aracı oldu.
Ulu kişiymiş Dalay Lama, bu yüzden de korunması gerekirmiş.
İyi koruyalım ama onu bulmak öyle zor ki. Adamı bir elimize geçirebilsek kesin koruma altına alacağız.
Ama o ya bir zenginin akşam yemeğinde, ya Paris’te operada, ya da New York'ta bir Çin restoranında yemek yiyor.
Káh orada káh burada. Geziyor, eğleniyor adam, hayatını yaşıyor. Keyfi tıkırında.
Bu arada Tibet'te yandaşları onun için ayaklanıyor ve Çinliler şöyle 1 milyon kişiyi filan lokal kahveden toplayıp onlara toplu şekilde bir tükürük attırınca, onlarca Tibetli boğulup gidiyor.
Bu sefer Batı'daki üzgün aydınlar daha da üzülüyorlar. Haydi bakalım, yine bir konser düzenleniyor, yine acılı şarkılar söyleniyor. Dalay Lama davetten filan fırsat bulursa, o da birkaç saniye sahnede görünürse yine kıyamet kopuyor ve entelektüel mastürbasyon bu kez toplu anonistik seks halini alıyor.
* * *
Postmodern duyarlılık sendromu bu. Maalesef tedavisi olmayan bir hastalık.
Gerçekte yapabileceğin bir şey olmayan, gerçekte gelişmeleri etkileyebileceğin bir imkánın bulunmayan bir hedef, bir amaç seçeceksin kendine.
Sonra devamlı üzülmeye başlayacaksın.
Kuru gürültü çıkaracaksın o konu üzerinde.
Erkekse bunu yapan, kızler sevecek bu duyarlı halini. Belki sadece bu nedenle onunla yatacaklar da.
Kızsan erkekler tapacak sana; böylesine duyarlı, altın kalpli, ‘‘kendisi için bir şey istiyorsa namerdim’’ diyen bir kıza rastladıkları için ıslak rüyalar görecekler. Fırsat bulurlarsa onlar da sadece bu duyarlılık hayranlığı nedeniyle onunla yatacaklar.
Türkiye'deysen konserlere gideceksin gece ve bir kritik anda, örneğin romantik bir şarkı söyleniyor diye ışıkların azaltıldığı bir anda salonda çakmağını yakacaksın.
On on beş kişi daha katılacak sana ve hasbelkader 1960'lı yılları şöyle böyle hatırlıyorsan eğer, kendinde var olduğunu iddia ettiğin 68 ruhunu da böylece tatmin edeceksin.
Sonra gerçekten bir iş yapma zamanı gelince, örneğin grev varsa grevi desteklemek, deprem bölgesini yılda bir değil de her gün hatırlamak ve hatta palavrayı bırakıp orada çalışmak, polisle itişme olacağını bile bile inandığın bir hedef için yürüyüşe gitmek filan gibi, hemen kıvırtacaksın.
‘‘Üstüme düşen sorumluluğu ben zaten başka bir konuda gösteriyorum, artık bunu yapacak takatım yok’’ diyeceksin. Bunu da başkaları yapsın diye düşüneceksin ve hatta utanmadan söyleyeceksin. Olup bitecek.
Ve başkaları, sessiz insanlar bir şeyler yapmaya çalışırlarken başlarına binbir türlü dert gelirken, evinde bir gece önce konserde çakmak çaktığın müziği bir de CD'den dinleyeceksin. Yine hüzünleneceksin.
Çok tiksindiriciler, yemin ediyorum.
Paylaş