Paylaş
TÜRKİYE'nin ekonomik durumu ile ilgili tartışmayı ilk açış yazılarımdan bir tanesinde borsalardaki durumu ele almıştım.
Amerikan borsalarında bazı hisselerde görülen astronomik artışın geçici olacağını, aslında bunun bir kriz habercisi olduğunu, yakında orada borsanın bir düzeltme harekátına girişeceğini söylemiştim.
Özellikle yabancı birçok yorumcunun yazıları da aynı tehlikeye dikkat çekiyordu zaten.
Bunu söylerken amacım Türkiye'de olabilecek bir tehlikeye işaret etmekti. Çünkü o günlerde Türkiye'de de borsalarda anormal hızlı yükselmeler yaşanmaktaydı. Gerçi kısa aralıklarla gerçek değere yönelik düzeltmeler olsa da trend sürekli ve hızlı yükselmedeydi.
Bu yatırımcı ve kaynak arayan insanlar açısından kısa vadede pek güzel bir şey olsa da Türkiye açısından orta vadede önemli sorunlar yaratabilecek bir olaydı.
* * *
İki ülkede de aynı türde bir aşırı sıcaklanma tehlikesi yaşanmakla birlikte Amerika'da durum hayli farklıydı.
Çünkü aşırı sıcaklanma, yani hisse senedinin normal, olması gereken değerinin çok üstünde fiyatlardan alınıp satılması genellikle üretim temeli bulunmayan veya ağır sanayi yatırımı gerektirmeyen sektörlerde yaşanmaktaydı.
‘Yeni ekonomi’ denilen girişimlerin sektörlerine özgü bir olaydı bu.
Durum böyle olunca Amerika'daki yatırımcı en azından aşırı fiyatlanmış hisselerde sorunlar çıkmaya başlayınca parasını tekrar ‘eski’ ekonominin káğıtlarına yatırma şansına sahipti.
Bu da ekonomi açısından olası bir krizin fazla büyük sorunlar yaratmadan atlatılma şansının olması demekti.
* * *
Bu fikirleri káğıda dökmemin üzerinden altı ay geçti. Daha o günlerde beklediğimiz, geliyorum dediğini belirttiğimiz tehlike, yaptığımız zamanlama tespitini de doğru çıkararak kapıyı çaldı.
Amerika'da ‘yeni ekonomi’ye ait hisse senetlerindeki aşırı fiyat artışlarını sonunda piyasa kabul etmedi ve fiyat düşürülmesi yoluyla düzeltmeler başladı.
Sanayi altyapısı kuvvetli olmayan bir ülkede bu büyük bir ekonomik buhran yaratabilirdi.
Ama özelikle Dow Jones gibi ağır sanayi yatırımlarına ait káğıtların dolaştığı piyasalar hemen süpap görevlerini yaptılar. Yatırımcı sanayisi, altyapısı olan yani aslında hálá daha ekonomiye yön veren ‘eski’ sektörlere dönmeye başladı hisse alımlarında.
Bu konuda en büyük işaret de son olarak dünyanın en büyük yatırmcılarından olan Warren Buffet'den geldi.
Buffet, elindeki ‘yeni ekonomi’ye ait bütün hisseleri boşalttı ve tekrar ‘eski ekonomi’ye ait sektörlerin káğıtlarına yatırım yapmaya başladı.
* * *
Buffet tek kişi, ne olacak deyip de geçemezsiniz. Onun kaynakları orta derecede gelişmiş bir ülkeninkinden güçlü, dolayısıyla onun attığı adım her ülke tarafından dikkatle izlenmeli.
Türkiye'de de tabii ki uzmanlar bu gibi konuları yakından takip etmekteler.
Ancak altı ay önce dikkatleri çektiğimiz büyük tehlike hálá daha gündemde.
Türkiye sanayi altyapısını özellikle son 14 yıldır bilinçli bir şekilde öldürdü.
Yeni yatırım yapılmıyor. Sanayici uzun yıllar boyunca repocu olarak yaşamını sürdürdü.
Altyapı yatırımı hiç yok, teknolojiye yatırım ise sadece hayallerde var.
Sadece iletişim sektöründa bazı işadamları dışında kimse parmağını oynatmıyor.
Sanayiciyi suçlamıyorum, Türkiye'yi yönetenler böyle istedi böyle oldu.
Ancak gelinen durumda bugün güçlü bir sanayi yatırımına bağlı olarak çıkarılan hisse senedi çok azınlıkta kalmaktadır borsada.
Gerisinin güçlü bir tabanı yoktur.
Durum böyle olunca da Türkiye'de borsa sadece Amerika'daki ‘yeni ekonomi’ye ait káğıtların borsası gibidir.
Fazlaca şişmiştir, düzeltmeler olacaktır ve işin ilginç yanı da yatırımcının bu düzeltme esnasında kaçabileceği ‘eski ekonomi’ye ait bir hisse senedi tabanı da yoktur. Dünyadaki trendler yeniden değişirken ve olması gereken olurken Türkiye'de de durumun bilinmesi gerekir.
Durum bilindiği takdirde yapılacaklar da bellidir aslında ama bunu gerçekleştirmek için plan, program ve ulusal kalkınma stratejisi gerekmektedir ki bunu gerçekleştirecek siyasi güç ne yazık ki ortada gözükmemektedir.
Paylaş