Paylaş
SON günlerde yeni bir yaratık türedi Türkiye'de. Adı piyasa.
Piyasa heyecanlı.
Piyasa tedirgin.
Piyasa mutlu.
Piyasa bekleyişte.
Piyasa temkinli.
Piyasa şöyle, piyasa böyle, durmadan konuşuyor herkes.
Söyleme bakarsanız, bu piyasa denilen şeyin kendi başına, insanlar dışında bir ruhu var. Hatta televoleci ekonomistlerin piyasadan bahsederken nasıl da şehvetlendiklerine bakarsanız, bu piyasanın seksüel arzuları bile var.
***
Piyasa bu hisleri, arzuları ve şehvetleri birbiri ardına yaşarken, benim de dahil olduğum büyük bir çoğunluk onu uzaktan izlemekle yetinmek zorundayız.
Bu piyasa ile tanışmak bir türlü nasip olmadı bize.
Hatta gittikçe de uzaklaşıyoruz birbirimizden. O durmadan kaçıyor bizden.
Bunu en son bono ihalesinde daha da iyi anladım.
Piyasa çok mutlu olmuş bu ihaleden, keyfi çok yerindeymiş, öyle diyorlar.
O mutluysa ben de mutluyumdur herhalde. Kendim için bir şey istiyorsam namerdim genelde zaten, şimdi de öyleyim.
Mutluyum ancak piyasa daha da mutlu olurken bende durum şöyleydi: Bu yıl maaşa yüzde 7 zam aldım. Enflasyon en azından yüzde 60 olacak.
Bütün borçlarım dolarla, hatta sigortamı da dolarla ödüyorum, ama maaşımın dolar karşılığı bir gecede yüzde 40 azaldı.
Piyasada yaşanan mutluluğun bana da bir şekilde mutluluk getirmesini bekledim, ama tık yok, yemin ediyorum.
***
Anladığım kadarıyla birkaç ay içinde piyasa daha da mutlu olacak.
O daha da mutlu olurken, benim de içinde bulunduğum büyük çoğunluk daha fakirleşecek.
Yeni bir işten atma furyası başlayacak.
İşten atılanlar yeniden iş bulamayacaklar. Umutlar daha da hızla sönmeye devam edecek.
Ama piyasanın keyfi yerine gelecek. Faizler, döviz kuru, repo paraları, devlet tahvili ve bonosu piyasada tıkır tıkır dönecek, şakır şukur oynayacak. Yorumcu ekonomistler mutlu olacak, bizim de mutlu olmamız gerektiğini anlatacaklar, mutlu olamadığımız için aptal olduğumuzu söyleyecekler, hayır bilmediğimizi anlatacaklar. mutlu olamayanların ideolojik davrandığını öne sürecekler, hükümetten adamlar çıkıp piyasanın mutluluğuna halkın da ‘‘özverisiyle’’ katılması gerektiğini bildirecekler.
Yemin ediyorum, gerekirse canımı bile vermeye hazırım bu piyasa için. Yeter ki katılabileyim ona, o beni de kabul etsin içine, beni de sevsin, bana bir şeyler versin; bak görün o zaman sevgi vermek nasıl da olurmuş.
Ama nerede, bulabilirsen bul piyasayı; birkaç cebi paralı kalantorun kapatması olmuş fahişeler gibi ortalıkta görünmüyor ki!
***
Üretim tartışılmıyor sevgili okurlar!
Israrlılar bu konuda. Yeniden üreten ve büyüyecek olan bir Türkiye için hazırlık yapmayı reddediyorlar.
Piyasa bu konuyu hiç sevmiyor, duymak bile istemiyor.
Üretim, gelir dağılımı, büyüme, plan, program deyince piyasanın yüzü soluyor, keyfi kaçıyor.
Faiz, kur, tahvil, hisse senedi deyince ise tatminsiz orta yaşlı nonoşlar gibi kırıtmaya, oynaşmaya başlıyor.
O oynaşmaya başlayınca orta yaşlı televoleciler de kıpırdanmaya, gerdan kıvırmaya başlıyorlar.
Bir mutluluk zinciri oluşuyor bizim uzanamadığmız bir yerlerde ki sormayın gitsin!
Üretimi tartışmazsa Türkiye, piyasayı mutlu etmekle yetinirse, çok değil iki yıl sonra piyasa mutluluğun en doruğuna ulaşmışken ve hatta orgazm bile olmuşken, artık verecek hiçbir şeyi kalmamış olan, kelimenin tam anlamıyla dibe vurmuş nüfusun yüzde 95'i, ‘‘Peki biz şimdi ne olacağız, nerede çalışacağız, evde bekleyen aç insanları nasıl doyuracağız ey piyasa, konuşsana be bilmem nenin çocuğu’’ diye bağırmaya başlayacak.
***
Öteki Türkiye'yi yazarken ekonominin sadece 6 milyon insan için örgütlenmiş olduğunu söylemiştim.
Kriz ve bunun yönetimi için bulunan politikalar, bu sayıyı 3 milyonun altına düşürecek.
Piyasa denilen şey nüfusun sadece yüzde 5'ini mutlu etmek için işlemeye başladığı zaman, Türkiye o güne kadar görmediği en büyük siyasi ve sosyal krizi de yaşamaya başlayacak.
Zaten var olan sosyal rahatsızlık doruğa çıkacak. Bu gerçeği görelim ve bütün bu insanları piyasa denilen korkunç mekanizmanın kucağına korumasızca itmekte kararlıysak, o zaman gelecek için hazırlanmaya şimdiden başlayalım.
Paylaş