Serdar Turgut: Paris'in tuvaletleri

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Oh be, nihayet asıl konuma dönebildim.

Yemin ediyorum, bir haftadır bu konuyu yazmaya çalışıyorum, hayat bir sürü engel çıkarıp duruyor önüme.

Ama bakın bir şeye dikkatinizi de çekeyim.

Bir şeye söz verdim mi bunu da mutlaka yapıyorum. Sadece sözümün zamanlaması biraz...

Nasıl desem ki, işte biraz geniş yorumluyorum bu işi.

Yani ben birisine ‘‘Birazdan geliyorum, beni bekle, sakın bir yere ayrılma’’ dersem, bilin ki bunu beş altı yıl içinde kesinlikle yerine getireceğim demektir.

Ölürüm de sözümden dönmem falan filan.

***

Herhalde Paris, dünyada sokaklarında en fazla otomatik paralı tuvaleti olan şehirdir.

Bunlardan sokağa New York'ta da koymaya çalıştılar, birkaçı anında çalındı ve bir daha katiyen bulunamadı.

Yetkililer, bir hırsızın neden otomatik tuvalet çalmak isteyebileceğini bir türlü anlayamadılar, ama yine de hırsızlık olayları tekrarlanmasın diye bu deneyden vazgeçtiler.

Büyük ihtimalle New York'ta çalınmış bulunan bu tuvaletler de Fransa'ya karapara aklama yoluyla ithal edilip Paris'te kurulmuş olmalılar.

Otomatik paralı tuvalet işi Paris'in gündelik yaşamına öylesine girmiş ki, yol gösteren lehvaların altında en yakın yuvaletin ne kadar uzaklıkta olduğunu işaret eden levhalar da var.

***

Bu tuvaletler uzay aracına benziyorlar.

Benim bilebildiğim kadarıyla insanın bir küçük bir de büyük tuvaleti vardır. Ancak bu otomatik tuvaletlerin üzerinde nedense 10 küsur kadar düğme var.

Ve Fransızlar, memleketlerine gelen her turistin en azından kendileri kadar Fransızca bilmesi gerektiğine inandıkları için bu tuvaletlerin üstüne gayet tabii ikinci bir dilden açıklama da koymamışlar.

Böylece zaten ürkütücü olan bu tuvaletler daha da korkunç bir hal alıyorlar.

Bir şey daha fark ettim.

Bizim Türkler'de, bu tuvaletlere girdikleri zaman bir daha çıkamayacakları korkusu mevcut.

Aslında bunlara bence girebilmek imkánsız, çıkabilmek değil. Çünkü bunlar akıllı tuvaletler ve bir insanı ben eminim ki en fazla 20 dakika sonra zorla da olsa dışarıya fırlatıyorlardır.

Ancak bizim 10 kişilik grupta 8'i ‘‘Girersek bir daha çıkamayız, neme lazım’’ diyerek çatlamak pahasına da olsa bu aletlerin içine girmediler.

Biliyorsunuz, Freud amca tuvalet eğitimi döneminde insanların psikolojik geleceklerinin büyük oranda oluştuğunu söyler. Yoksa bu Jung muydu?

Neyse ne, işte onlardan bir tanesi bunu söylemişti. Eğer bu teori doğruysa, Türkler'in durumu gerçekten çok ama çok vahim.

Tuvalete girince içeriden bir daha çıkamayacağına dair korku, inanılmayacak derecede vahşetle dolu bir çocukluk dönemine de işaret etmektedir.

Benden söylemesi, isteyen inanır. Üstelik yukarıda da belirttiğim gibi nüfusun yüzde 80'i bu vahim durumda.

***

Paris'te sokaklarda neredeyse her 10 adımda bir tam otomatik tuvalet bulunmasının nedeni, özellikle kapalı mekánlardaki tuvaletlerin durumu görülünce net olarak anlaşılıyor.

Çeşitli bar, kafe ve lokantalarda tuvalete gittim.

Paris'te iç mekánlardaki tuvaletler, 7 cüceler masalındaki cücelerin gündelik kullandıkları ve büyük ihtimalle onlara bile dar gelen tuvaletler kadardılar.

Gülliver de büyük ihtimalle parmak insanlar adasına gittiğinde bu tuvaletlere ilk kez orada rastlamıştı.

Paris'teki tuvaletler o kadar küçüktü ki, fermuarınızı açabilmeniz için yetecek kadar bile serbest alan yoktu.

Tabii bu darlık birçok, burada anlatamayacağım kadar nazik, stratejik sorunlara da neden oldu.

Kadınlar ise bunların içinde ne yaptılar bilemiyorum, bunu sormaya bile korktum.

Anladığım kadarıyla evlerde de tuvaletler çok küçük, çünkü Fransızları anlatan ‘‘French or Foe’’ adlı kitapta, hem misafirliğe gittiğinizde ev sahibine ‘‘sarı renkte’’ çiçek götürmemeniz (bu ev sahibesine ‘‘kocan seni aldatıyor’’ mesajı vermek olarak algılanırmış) ve mümkünse tuvaleti de kullanmamanız tavsiye ediliyor.

Sarı çiçek meselesini anlamadım, ama gidip gördüğüm için tuvaletler konusunda almış oldukları tedbiri gayet iyi anlıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları