Paylaş
Bu cumhurbaşkanı seçimi meselesi memleketi yine siyasi bir krize itecek.
Demirel gitmek istemiyor.
Milletvekilleri onun gitmesini istiyorlar ama yerine koyacak adamları da yok.
Ortaya atılan bazı isimler gerçekten makama oturma şansını yakalasalar açıkçası ben memleketi terk ederim, bunu da burada yeri gelmişken açıklayayım.
Örneği kazayla Mesut Yılmaz cumhurbaşkanı filan olursa, bana atacağınız mektupların üstüne New York damgasını vurmanız gerekecek, haberiniz olsun.
Anlayacağınız Türkiye Cumhuriyeti'nin hiç bitip tükenmek bilmeyen zincirleme krizlerinden yeni bir tanesine daha girme ihtimalimiz çok büyük.
***
Bu konuda aksine görüşler olsa da ben milletini vatanını pek seven bir insanım.
Dolayısıyla yeni bir kriz çıkmaması için geçtiğimiz pazar günü öğle saatlerinde formüle ettiğim çözüm modelini açıklıyorum:
ÖZKÖK for PRESİDENT! Yani yeni cumhurbaşkanı genel yayın yönetmenimiz Ertuğrul Özkök olsun.
Bana bu fikri aslında o verdi.
Güzel bir İstanbul günü öğle vaktinde deniz kenarında oturmuş balıklarımızı yiyorduk.
Böyle bir ortamda katiyen konuşulmayacak konular listesi diye bir şey hayatta varsa o bu listenin birinci sırasında yer aldığı kesin olan cumhurbaşkanlığı seçimi konusunu açtı.
Ben ortada dolaşan isimlere sempati duymadığımdan ‘‘Dışardan bir kişinin seçilme umudu var mı’’ dedim.
(Evet böyle şeyleri bilmiyorum çünkü bizim Anayasa o kadar uzun ki onu okuyacağıma gider Proust'un ‘Yitik Zamanın Peşinde’sini tekrar okurum. Anayasamızda neredeyse sabah kahvaltıda ne yememiz gerektiğini bile yazmışlar. Bu konuda kamuoyunda açılan tartışmaya katılıp, şunu kısa tutun dedim, tartışma bıçak gibi kesildi, çünkü diğer taraftakiler haklı olduğumu biliyorlar. Ama bunu itiraf ederlerse tartışma olmayacak, tartışma olmazsa da vakit nasıl geçecek değil mi ama!)
Üst düzey yöneticilerin en üst düzeyi olan genel yayın yönetmeni bana bir rakam verdi. 112 mi dedi 122 mi şimdi hatırlamıyorum, bu adet milletvekili dışardan aday gösterebiliyormuş.
Baktım bunu söylerken iki gözü de tuhaf bir şekilde parlamaktaydı.
***
O anda birden kafama dank etti!
Aslında ses tam da ‘Dank’ diye çıkmadı, kafam oldukça boş olduğundan ‘Dunk’ diye duyuldu bu, ama boşverin şimdi, bu tamamen farklı ve son derece acıklı başka bir yazı konusu olacak kadar derin bir olay.
Genel yayın yönetmeni cumhurbaşkanı olmak istiyordu!
Neden olmasın ki? Bir düşünün.
Eğitimi çok iyi. Gavur ellerde doktora bile yapmış.
‘Yes’ demeyi bilince Meclis defterine kendisi hakkında ‘İngilizce bilir’ diye yazdıran milletvekillerinin aksine iki lisan biliyor.
Memleket yönetimi konusunda fikirleri var (umarım bunların listesini vermemi istemezsiniz.)
Yakışıklı, hatta ‘son 100 yılın en seksi erkekleri listesine 11’inci sıradan hem de Antonio Banderas'tan bile ön sırada girmeyi başarmış' vaktiyle.
***
Aslında devlet de onun cumhurbaşkanı olmasını istiyor. Hatırlarsınız Ürdün Kralı Hüseyin'in cenaze töreninde dünya siyasi hiyerarşisi içinde bir anda onu da Süleyman Demirel'in yanıbaşında görüvermiştik.
Başta ben olmak üzere herkes ona haksızlık yapmıştı. Bu olayın Forest Gump sendromu olduğu filan konuşulmuştu kamuoyunda.
Halbuki o günlerde devlet onu ilerde alabileceği görevlere hazırlıyormuş, resmi bir törende nasıl hareket edilir, diplomatik kurallar nedir, bunları göstermişler orada.
***
Ve bence genel yayın yönetmeninin iyi bir cumhurbaşkanı olacağı yolundaki en son kanıta geldik şimdi.
Biliyorsunuz Türkiye'de kafayı iyice yemiş insan sayısı hayli fazladır. Benim tahminlerime göre bu minimum yüzde 85'ini oluşturuyor genel nüfusun.
Yani Türkiye'yi idare etmek işte bu nedenle çok zordur.
Genel yayın yönetmeni dolayısıyla işin altından kalkabilecek tek kişi. Yıllardır Hürriyet'i yönetiyor. Gazeteci milletinden aklı sağlam çok az kişi çıkar. Hürriyet'te kafayı yemiş insan sayısı yüzde 97'ye yakındır. Yazarlarda oran yüzde 100'dür.
Bütün bu nüfusu yıllardır fazla sorun yaşatmadan bir arada tutmayı başaran insan Türkiye Cumhurbaşkanlığı'nı da üstelik sadece part-time mesaisini vererek yapabilir.
Okey mi?
Paylaş