Paylaş
Okuyucuya müjde. Yarından itibaren benim ‘basit ve anlamsız yazılarıma’ tekrar başlıyorum.
Bunca zamandır sabrettiğiniz için de teşekkür ederim.
Ancak maalesef yarına ulaşmak için adına ‘bugün’ denilen ve hayatın makrokozmik düzleminde pek de bir anlamı olmayan bu basit engeli de aşmamız gerekiyor.
Biraz daha sabır istiyorum sizlerden.
Hazır kendimizi eleştirmeye, hesaplaşmaya başlamışken bu köşede ağırlıkla uyguladığım yazı metodu üzerine de birkaç laf etmek istiyorum.
***
Gerçi çoğunluk bu köşedeki mizah yazılarının nasıl okunması gerektiğini çoktan anladı.
Ancak yine de bazen bu mizahın özel konuları kapsadığı, kimseyi ilgilendirmeyen kişilerle ilgili olduğu ve kısıtlı isimler üzerinde yoğunlaşıldığı söyleniyor.
Siyasi ve sosyal konular dışında mizahın üç ana konusu vardır:
1- Aile ilişkileri veya daha genelde kadın-erkek arasında gündelik yaşananlar.
2- İş hiyerarşisi içinde yaşananlar.
3- Seks.
Ben hem siyasi, sosyal konulara, hem de diğer üç kategoride toparladığım konulara çok önem veriyorum.
Çünkü özellikle bu sonuncular hayatın ta kendisi.
***
Bunları gündeme getirirken şu yöntemi kullanıyorum.
Kadın-erkek ilişkileri ve aile içi dinamiklerle alay edeceğim zaman Rana figürünü gündeme getiririm.
O Rana figürü gerçek yaşamdaki değildir tabii ki. Yalan da değildir ama gerçek yaşamda yaşanılan binlerce küçük şeyin bir sentezidir.
Aile hakkında parodi yapma imkánı verir bana bu yöntem.
Bugüne kadar bizim özel yaşamımızla ilgili, bizce gerçekten özel kalması gereken tek bir şeyi bile yazmadım, Buna ne o izin verir, ne de ben böyle bir şeye yeltenirim ama sonuçta aile içi ilişkiler ve özellikle kadın-erkek arasındaki dinamikler bence çok komik ve bu komikliği de absürd haliyle aynen aktarıyorum onun izniyle.
***
İş dünyasında hiyerarşi vardır ve patron figürü de kızılan, nefret edilen bir figürdür.
Bu hissiyat mizahçının doğal malzemesidir.
Bu konuyu gündeme getirirken de Ertuğrul Özkök figürünü kullanırım. O figür de tam gerçek değildir, ama yaşanılan binlerce küçük şeyin bir sentezidir. İş hiyerarşisini, patronluk figürünü alay konusu yapacağım zaman onu gündeme getirmem de bu nedenledir.
Şanslıyım ki bu yazı tekniğini algılama zekásına sahip bir genel yayın yönetmenim var. (Aklınıza gelen soruya hemen cevap vereyim: Hayır, Aydın Doğan'ı yazı konusu yapacak kadar ne delirdim ne de intihar etmeye niyetim var. Teşekkür ederim.)
***
Seks mizahçının en büyük silahıdır. Seksüel istekler, bu istekler uğruna yapılan saçmalıklar komiktir.
Ben kimsenin seksüalitesini eleştirmemeyi ilke edindiğim için bu konuda yazarken sadece kendimi eleştiri odağı olarak ortaya koyarım.
Serdar Turgut'un seksüalitesiyle alay ederim.
Onun korkularını, başarısızlıklarını, takıntılarını gündeme getirir, yerden yere vururum o kısa boylu şişman şaşıyı.
***
Bunlar çok özel teknikler değil, dünyada tabii ki denenmiş yazı teknikleri.
Sadece Türkiye'de en önemli gazetede bir köşede bunun yapılması başlarda çok tepki çekti.Yazı yazmayı insan yazarak öğreniyor doğal olarak. Tabii ki başlarda benim kalemimin istemediğim noktalara gittiği anlar oldu. Ertesi gün gazeteyi okuduğumda ‘Ahh şunu da keşke yazmamış olsaydım’’ dedim tabii ki.
Ama sonuçta bu söylem, bu yazı tekniği okuyucumun çoğunluğu tarafından kabul edildi.
Bu da beni çok keyiflendiriyor.
***
Son olarak şunu söylemek istiyorum. 2 binli yılların başında acaba hangi ülkede gündelik gazetelerde sosyalizmin sorunları, geleceği üzerine son bir haftada okuduğunuz türde yazılar yayınlanmaktadır?
Bunu düşünelim ve sonra da Türkiye'de bunun gerçeklemiş olmasının -üsluplarda hangi yanlışlar yapılırsa yapılsın- son derece hayırlı ve güzel bir iş olduğunu da kabul edelim.
Paylaş