Paylaş
BİZ kedilerle yaşamaya alıştık.
Evde hep iki kedimiz oldu.
Bunu bilinçli olarak da yaptık çünkü iki kedinin bir arada olmasının onların psikolojisine çok iyi geldiğini düşünüyoruz.
Birlikte oynuyorlar, birbirlerine sarılıp uyuyorlar, bazen de birden büyük bir kavga patlayıveriyor aralarında.
Biz anlamıyoruz ne olduğunu ama önemli olan bu değil. Onlar bir şekilde komünikasyon halindeler ve bu da kediyi yalnız başına bırakmamak için yeter de artar bir neden bizim için.
*
Kediyle yaşamak nispeten kolay bir iş.
Kendi kendisine yeterli bir dost bunlar. Yeterli yemeği suyu olsun, siz birkaç gün evde olmasanız da mükemmel bir şekilde ve hatta daha da keyif alarak yaşıyorlar gibi geliyor bana.
Tuvalet terbiyesine ihtiyaçları yok, temizliklerini kendileri yapıyorlar ve en önemlisi de gürültücü değiller.
Hatta bazen evde öylesine bir yok oluyorlar ki ikisi birden, uzun aramadan sonra ücra bir yerlerde onları uyurlarken buluveriyoruz.
*
Köpek beslemenin çok zor iş olduğunu hep bilirdim.
Hatta veterinerler, köpekle dostluğun hayat boyu sürecek bağlanma süreci içerdiğini, köpeklerin insanı zorlayabileceğini, bu nedenle de eve arkadaş olarak köpek alırken çok dikkat edilmesi gerektiğini söylerler.
Haklılarmış.
Afet kızımız geleli neredeyse altı ay oldu, o şimdi 7 aylık ama biz daha şimdiden iki yıl filan yaşlandık büyük ihtimalle.
Sürekli ilgi gerekiyor köpeğe.
Ben artık uyanır uyanmaz -ki saatimi de çok erkene kuruyorum mecburen- onunla uğraşmaya başlıyorum ve yapmak zorunda olduğum işler uzunca bir süre de bitmiyor.
Gündelik gezilerimiz, temizliği, yemekleri, terbiyesinin verilmesi, bir vuruşta kırabilecek gücüyle etrafa zarar vermesini önlemek için alınacak tedbirler filan derken artık kendimize ayıracak bir vaktimiz kalmadı.
Bizi sürekli yoruyor ve bundan da keyif alıyor büyük ihtimalle.
Bazen gizlice halimize güldüğünü bile düşünmüyor da değilim.
*
Yanlış anlamayın. Bu yazıyı şikáyet etmek için yazmıyorum.
Çünkü geçen gün bir olay oldu ki benim içimdeki zorlanmaların hepsini bir anda süpürüp aldı, içimi Afet'e karşı büyük, kocaman bir sevgiyle doldurdu.
Kontrolü için veterinere gitmiştik. Rana arabayı kullanıyor biz de Afet ile arkada oturuyoruz.
Benzin almak için istasyona girdik. Bu gibi durumlarda Afet de arabadan inmek istediğinden ben içerde kalıp onunla meşgul oldum.
Rana parayı ödemek için içeriye gitti.
Afet ön ayaklarını benim üzerimden aşırmış, vücudunu bana dayamış, camdan onun giTtiği yöne doğru bakıyor.
Ben de onu okşuyorum bu arada.
Birden soluk alışverişleri hızlandı. Kalbi üç misli hızla çarpmaya başladı.
Nasıl atmaya başladı inanamazsınız, bana yaslanmış olduğu için ta içimde hissediyordum kalbini.
Ne oldu diye merak ettim, baktım ki sadece uzaktan Rana'yı görmüş. Ona seviniyor.
Kalbinin ta derinliklerinden, vücudunun en küçük noktasına kadar yaşıyor sevgisini.
Yalan yok, dolan yok, son derece gerçek bir sevgi bu. Adeta fiziksel parçası haline gelmiş bize karşı olan sevgisi.
Bunu ben de onunla yaşadım çünkü birbirimize sarılmıştık o an, vücudunun sevgiyi nasıl da yaşadığını anbean ben de hissettim.
İşte o an Afet'in yaptıkları ve yapabileceklerini tamamen unuttum. Her şeyi affettim.
Onu çok seviyoruz ikimiz de.
Hatta veteriner son gidişimizde bize ‘‘Biraz fazla şımartıyorsunuz galiba onu’’ da dedi, haberiniz olsun.
Paylaş