Serdar Turgut: Oscar ödülleri-2

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Oscar ödüllerini kazananlar dün belli oldu. Bu iki dizilik yazıyı planlarken sonuçları bilmiyordum, ama bu da önemli değil zaten.

Çünkü ödül sadece kısa vadeli bazı etkilere sahip artık. Bunlardan en önemlisi de ödülün kazanan film ve artistlere büyük parasal avantajlar getirmesi.

Ancak Hollywood'daki uzun dönemli, önemli ve radikal değişimler bu ödüllerle veya ödül kazanan filmlerle belirlenmiyor.

Film Akademisi üyeleri genellikle geleneksel film söylemini bozmayan, duyarlılıkları irdeleyen ama yerle bir etmeyen, ortalığı fazla karıştırmayan filmlere ödül vermeyi tercih ediyorlar.

Ancak asıl radikal gelişme nüveleri bu sürecin dışında atılıyor.

***

Amerikan sinemasında, aslında son derece ciddi bir ‘‘bağımsız yönetmenler’’ ihtilali yaşanıyor.

‘‘Independent Films’’ kavramı, Hollywood sisteminin dışında kalıp da filmlerini çekmeyi başaran ve bunları gösterime sokabilen yönetmenlerin filmlerine verilen ad.

Hollywood'un en kurumsal isimlerinden bir tanesi olan Robert Redford, yıllardır ‘‘Sundance’’ bağımsız film festivalini düzenliyor.

Bu festivalde bağımsız direktörlerin, amatörlerin filmleri oynatılıyor. Kazananlara Robert Redford'un adı sayesinde açılan kapılardan geçip filmlerini sinemalarda gösterme imkánı sağlanıyor.

‘‘Sundance’’ film festivali öylesine ilgi gördü ki, New York'ta isteyenler kablolu televizyon yayınında ‘‘Sundance’’ kanalını da izleme imkánına kavuştular.

Bu televizyon kanalında 24 saat boyunca festivale katılmış olan filmler gösteriliyor.

***

Stüdyolar yıllardır bağımsız direktörlere karşı direndiler.

Ancak Miramax gibi sermayesi büyük olan bir film stüdyosu, bağımsız direktörlere kapısını açmaya başlayınca büyük stüdyolar da paniklediler.

Çünkü bağımsız direktörler çok küçük bir bütçeyle filmlerini bitiriyorlar. Onların bir filmi bitirmek için gerek duyduğu parayla stüdyolar bir filmde çalışan elektrik teknisyenlerinin parasını bile zor öderler.

Miramax ucuza çekilen bu filmleri finanse edip sonra büyük bir pazarlama atağıyla bunları sinemalarda gösteriyor. Ve tabii başarılı olununca da büyük paralar kazanılıyor. Başarısız olanların da maliyeti çok değil, dolayısıyla yanılma riskini de rahatlıkla göze alabiliyorlar.

Bu gelişmeyi gören büyük stüdyolar da sonunda birer birer bağımsız direktörlere kapılarını açtılar. Her stüdyo bağımsız direktörlerle çalışabileceği ayrı birimler kurdu.

***

Daha da önemlisi, bu bağımsız direktörlerin yerleşik, kurumlaşmış, tutucu stüdyo yapıları içinde bile deney yapmalarına izin verildi.

Onlara daha fazla para sağlandı, büyük yıldızlarla çalışmalarına imkán verildi ve yine de alışılmışın dışında deneylere gitmeleri istendi.

Bu anlattığım gelişmenin en tipik örneğini genç direktör David O. Russell yaşadı.

Kendisi 1994 yılında ‘‘Spanking the Monkey’’ adlı önemsiz ve bence çok kötü bir film yaptı. Ancak filmde direktörün potansiyeli olduğu görülüyordu. Bu film neredeyse sıfır bütçeyle çekilmişti.

Daha sonra aynı direktör ‘‘Flirting With Disaster’’ adlı gençlik komedisine imza attı. Bu filmde direktörün tekniğinin daha da gelişmekte olduğu açıkça görülüyordu.

İşte o aşamada stüdyolar işin içine girdi ve genç direktör bence sinema tarihinin en iyi filmlerinden bir tanesi olan, 1990'daki Çöl Savaşı'nı anlatan ‘‘Three Kings’’ filmini çekti.

Filmi izlemediyseniz mutlaka, izlediyseniz yeniden dikkatle izleyin ve anlatımda nasıl da radikal söylemlerin kullanıldığını görün.

Tabii stüdyo bütün imkánlarını genç direktöre sunmuş, ona George Clooney gibi bir yıldızı vermişti, ama deney yapmasını da engellememişti.

***

Bu yılın Oscar sonuçları ne olursa olsun, asıl önemli gelişme benim anlattığım doğrultuda olacak.

‘‘Blair Witch Project’’ten sonra internet ortamından yararlanılarak ona benzeyen o kadar çok film yapıldı ki, yeni dáhi direktörlerin önümüzdeki beş yıl içinde o elinde DV kameralarla film yapan yeni medyadan çıkacağına eminim.

Bunun işaretleri aslında geçen dönemdeki en önemli filmlerde de vardı. Dreamworks stüdyosunca üretilen ‘‘American Beauty’’, Universal'dan ‘‘Ride With Devil’’, Paramount'tan ‘‘Election’’, Warner Brother's'tan ‘‘Three Kings’’, Twentieth Century Fox'tan ‘‘Fight Club’’ ve Paramount/Miramax'tan ‘‘The Talented Mr. Ripley’’ filmlerinin hepsi büyük stüdyoların himayesinde olmalarına rağmen, benim iki gündür bahsetmekte olduğum bağımsız sinemacılık geleneğinin içinde yetişmiş insanlar tarafından yapıldılar.

Yani anlayacağınız, Oscar töreni her ne kadar anlamsızlaşmış olursa olsun, Amerikan sineması önümüzdeki yıllarda çok daha büyük sürprizler yapmaya aday.

Yazarın Tüm Yazıları