Paylaş
Kronikleşen ekonomik kriz, insanımızın psikolojisinde kronik yaralar açmaya başladı.
En sakin, en aklı başında bilinen insanlar bile etkileniyor bu durumdan.
Üzücü bu durum gayet tabii ki. Toplumsal buhran yeni kurbanlar almaya devam ediyor anlayacağınız.
Örneğin alın Osman Ulugay'ı.
Kendisini tanımasam iktisat konuşmaları alanında yeni bir kavgacı televoleci daha doğuyor deyip meseleyi unutup gidecektim.
Ama tanıyorum onu. Genelde sessiz, sakin, yavaş konuşan, en abartılı lafını bile neredeyse utanarak söylemeyi tercih eden bir insandır. Ağır ol da molla desinler ekolündendir o.
Dünkü yazısında ise esip üfürüyordu.
Üretim önceliklidir diyen ekonomistlere ekonominin ‘E’sinden anlamıyorlar demiş.
Kemal Derviş'in yerine de Güngör Uras'ın gelmesini istemiş.
İlk önce kendisini genelde seven bir insan olarak ona küçük bir tavsiyem olacak.
Osman baba, yapma değmez, bu kadar kızmak bizlerin yaşlarında hiç de iyi bir şey değil. Hele ekonomi teorisi tartışmasında bu kadar kızmaya hiç değmez.
İlla da kızacaksan, birikmiş sinirini atmak istiyorsan başka şeylere kız yahu.
***
Şimdi gelelim esas meseleye.
Bundan tam 18 ay önce Türkiye'deki üretim krizinin ve gelir adaletsizliğinin bizi büyük bir kaosa doğru sürüklediği görüşünü bu köşede ilk kez gündeme getirdiğimde, televoleci iktisatçıların tümü ‘‘Türkiye'de her şey harika’’ şarkıları söyleyerek gerdan kıvırmaktaydılar.
Bu konuda yazı yazan, düşünen insanlar arasında bir tek Güngör Uras ve Osman Ulagay farklı tavır sergiliyordu.
O zamanlar sinirleri henüz bozulmamış olan Ulagay'ın tavrı netti. Hükümet enflasyonla mücadeleye devam etmeli ama tekrar kriz çıkması istenmiyorsa üretim ve gelir dağılımı meselesi mutlaka gündeme alınmalıydı.
Bugün ise bize dönerek diyor ki; üretimden bahseden cahildir, bugün ekonomide güven sorununu Derviş'in aldırdığı kararlarla sağlayamazsak üretimden bahsedilemez, bu sadece palavra olur.
***
Teknik olarak yine doğru bu ama Osman Ulagay'ın atladığı bir nokta var.
Üretim meselesini acilen gündeme getirmek isteyenler arasından özellikle benim bugün Kemal Derviş tarafından atılan adımları lüzumsuz görmek gibi bir tavrım yok.
Bu olamaz da zaten. Rasyonel bir kapitalizm bu ülkede işleyecekse bu adımlar kaçınılmazdır .
Ancak şöyle bir meselemiz daha var Osman baba... Türkiye'de üretim krizi sadece bu son krizden kaynaklanan bir şey değildir.
Kökeni 1980'lerin ortasına kadar giden kronikleşmiş bir üretimden kaçış hadisesi var.
Sermaye bu dönemde üretimden çıkıp, paradan para kazanmaya başladı ve üretim temeli de tamamen yok olduğu için bütün piyasalar, o piyasalarda ortaya çıkan fiyatlar, o fiyatlara bakılarak alınan bütün kararlar da sonunda ülkeyi yanlışa sürükledi
***
Üretmemeye alışmış bir ekonomik yapıdayız artık. Sistem sorunu bu.
Bu nedenle piyasalar ilerde, Derviş nedeniyle normaliteye geçildikten sonra bile Türkiye'nin azgelişmişlikten kurtulmasını, modern olmasını sağlatacak büyük yatırımları yapma sinyalini yine veremeyecek. O sinyal gelse bile üretmemeye alışmış olanlar bunu almayacaklar.
Türkiye nasıl bir ülke olmak istiyor, buna karar vermek lazım.
Gelişmiş Batı ülkeleri gibi diyorsak, bu konuda konsensüs varsa o zaman başka bir soru daha gelir gündeme.
Acaba siz bugünkü gelişmiş ülkelerin bu hallerine nasıl geldiklerini hiç incelediniz mi?
Bu soru meşrudur, hatta bunu incelemiş olduğunu bildiğim Osman Ulagay'a bile sorulması lazımdır dünkü yazısından sonra.
O ülkeler planlı, programlı bir ulusal kalkınma stratejisi uygulayarak bugünkü liberal ekonomi düzenini uygulayacak seviyeye geldiler.
Biz o seviyede değiliz bugün, o süreçten daha geçmedik, öyleyse onların sistemini aynen taklit edebilirmiş gibi havalara bugün giremeyiz.
Derviş'in aldırttığı kararlar alınırken Türkiye bir yandan da ulusal kalkınma stratejisini, kalkınma planını hazırlamalı ve 2 yıl sonra bu planı bütün gücüyle uygulamaya sokacağını, Batı ülkelerinin geçtiği süreçten şimdi geçeceğini cümle áleme ilan etmeli. Bugün sermaye yeniden örgütlenirken iki yıl sonra devletin hangi plan ve stratejiyle, hangi sektörlerde onun arkasında duracağını bilirse Türkiye hem bu krizden çıkar, hem de yeniden üretmeye tüketmeye başlayarak tekrar modern olma şansını da yakalar.
Ben 18 ay önce de bunu söylüyordum, şimdi de aynı şeyi tekrarlıyorum, Ulagay da aslında o zaman bunu söylemekteydi, onun için Ulagay'ın yeni kızgınlığını da tam anlayamadım doğrusu.
Paylaş