İnsan hayatta umdukları ile değil buldukları ile yaşamak zorunda. Bunu bilmeyen milyonlarca insanın şu anda ‘‘Ah ben neler olabilirdim de şansım yaver gitmedi’’ diye söylenmesi işte bu nedenle son derece lüzumsuz.İnsan var olanla yetinmemeli. Hayal kurmalı. Örneğin ben geçen hafta içinde çıkan iki haberle çok ilgilendim.Bunlardan birincisi SONY şirketinin piyasaya sürmüş olduğu video kameraları ile ilgiliydi.Habere göre yapılan bir teknik yanlış nedeniyle bu kameralarla çekilen filmlerdeki insanlar tamamen çıplak gözüküyordu.Makine insanların üzerindeki elbiseleri soyuyor, onları cascavlak ortada bırakıyordu.İlgilendiğim ikinci haber ise Otağtepe'de yapılan toplantı ile ilgiliydi.Mehmet Barlas'ın evindeki toplantıya mantıken demokrat olmaları için tek bir nedenleri olmadığı halde illa da demokratız diye tutturan ve buna bizim de inanmamızı bekleyen Türkiye'deki belli başlı isimler katılmıştı.Bu iki haberi bir arada ele aldım.Ve bir hayal kurdum.Dedim ki keşke benim elimde SONY'nin bu kameralarından bir adet olsaydı.Bu toplantıya sızsaydım.Ve bütün geceyi filme çekseydim.Ertesi gece de TABİİ Kİ REHA MUHTAR'IN PRPOGRAMINDA bütün bu olayı aynen oynatsaydık.Düşünsenize, toplantıdaki herkes çırılçıplak şekildeler ve üstelik de konuşuyorlar.Bence bu film oynatılabilseydi işte Türkiye asıl o zaman reyting rekoru ne demekmiş görürdü.* * *Türk demokrasi tarihine altın sayfalarla yazılacak toplantıda kebap da yenilmiş.Dediğim film çekilebilseydi bu kebap olayı feci bir teknik soruna neden olabilirdi.Hasan Celal Güzel'in çıplak fotoğrafının kendisi normal ve hareketsiz dururken bile güzel olabilmesi katiyen mümkün değil.Bir de onu çırılçıplak kebap yerken düşünsenize.İnanılmayacak kadar korkunç bir olay olurdu bu.Reha ne yorumlar yapardı kimbilir bu görüntülerle ilgili.Ve belki Hasan bey bu filmi seçim kampanyasında da malzeme olarak kullanabilirdi.Olur mu böyle şey demeyin.Mehmet Barlas cin gibi adamdır.Olumsuzlukları olumluya çevirmede onun üstüne yoktur.Hatta en olumsuz olayda bile para kazanma potansiyelini görmede onun üstüne olmadığı söylenir.Hasan'a o, şunu tavsiye edebilirdi:Hasan, seçim kampanyasında çıplak kebap yerkenki fotoğrafını kullan.Ve slogan olarak da Godzilla filminin sloganını seç. Yani SIZE MATTERS veya Türkçe tercümesiyle BÜYÜKLÜK ÖNEMLİDİR de.Bak göreceksin oy patlaması yapacaksın, çünkü bizim miller BÖYÜK düşünür diyebilirdi.* * *Bu toplantı ilerde Türk tarihini inceleyecek demokrat tarihçiler tarafından ‘‘Şeffaflığın zirveye ulaştığı’’ dönüm noktası olarak da kabul edilecektir, buna da eminim.Bizim demokratlar dünyanın en safkan teorisyenleridir.Onlar kadar soyut değerlere sınırsız destek veren dünyada başka demokrat yok.İnsanlar bir araya gelsinler, konuşsunlar yeter. Kimin ne konuştuğu önemli değil demokratlarım için.1939'lar Almanyası'nda yaşasaydık ve bir gün Herman Göering, Himmler'i de yanına alıp Hitler'in evine gitseydi.Ve o toplantıda da domuz yağında pişmiş bağırsak derisine sarılı sosis yenilip bira içilseydi.Ve bizim demokratlar bu toplantıdan da haberdar olsaydılar.Hemen ertesi gün ‘‘Bak ne güzel. İnsanlar konuşuyor. Bu demokrasinin gereğidir’’ diye yazabilirlerdi.O toplantıdaki kişilerin konuştukları konu ilk fırsatta memleketteki tüm demokratları nasıl yaparız da boğarız olsaydı da fark etmezdi.Hatta bu haber de dışarı sızsa fark etmezdi.Bizim ulu değerlere inanan demokratlar insanların bu hakkını da demokrasi ilkeleri doğrultusunda mutlaka korurlardı.* * *Otağtepe toplantısına Salih Memecan da katılmış.Buna üzüldüm.Şu nedenden üzüldüm.Üç yıl kadar önce bir yemekte Salih Memecan inanılmaz bir heyecan ile Tansu Çiller'i savunuyordu. Çok ateşliydi Tansu konusunda.Ben o zamanlar bunu gazete politikası gereği yapıyor zannetmiştim. Ama şimdi fark ettim ki durum galiba öyle değilmiş.Salih Memecan galiba cidden Tansu'ya inanıyor ve onu seviyor.Bu bana çok daha vahim bir gelişme olarak geldi.İşte buna üzüldüm.Çünkü bir insanın Tansu'ya yönelik bunu cidden hissedebilmesi mümkün değil zannediyordum.* * *Otağtepe'de başlayan siyasi üçkâğıdı bir an önce bozmanın tek bir yolu var.Bundan sonraki toplantıya Yavuz Gökmen de davet edilmeli.İlk toplantıyı destekleyen bir yazı zaten yazdı. Büyük bu ihtimalle de benim bu yazımı okuduktan sonra akşam İstanbul'a gelip beni dövecek.Ama fark etmez, ben yine de doğru bildiğimi söyleyeceğim.,Yavuz Abi'yi ikinci toplantıya davet ettirmeyi başarırsak, bu Otağtepe sürecini de daha başında bozmayı başarırız.Şöyle ki:Yavuz Abi'nin bazı özellikleri vardır.1- Ağzından çıkan her kelimeye bütün yüreğiyle inanır. Yüreği bu kadar temiz olan ve yanlış da olsa bir fikre bu kadar yürekten inanabilen başka bir insan katiyen olamaz.2- Yavuz Abi her toplantının onuncu dakikasında, konu ne olursa olsun sıkılır. Ve anında da aşk konusunu düşünmeye başlar.3- Ve toplantı 20 dakikayı aşarsa da yüksek sesle şarkı söyler. Üstelik bu işi de Fransızca yapar.O ikinci toplantıya katılırsa ilk önce bir süre toplantıda konuşulanları dinler. Sonra şarkı söyler ve en sonunda da etrafındaki manevi üçkâğıtçılığa dayanamayıp herkesi bir güzel sopalar.Ve düşünsenize bütün bu olayı da SONY kamerası ile filme çektiğimde bütün olayın çırılçıplak gerçekleştiğini.