Serdar Turgut: Oh lala!

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Şu aralar mümküm olduğunca fazla Avrupa şehrini turlarla gezmeye takmış durumdayım.

Öylesine ısrarlıyım ki bu konuda, bana altı ay önce intiharla eş anlamlı gelebilecek bir şeyi geçen hafta yaptım ve bayram tatilinde turla Paris'e gittim.

Belki farkındasınızdır ama ben insanlarla fazla yakın ilişki içinde olmaktan pek hoşlanmam.

Yalnızlık hoşuma gider. Kalabalık ortamlarda paniklerim.

Bu durumda olan bir insanın bayram tatilinde bir tura katılması gerçekten son derece fantastik bir olay çünkü Paris sokaklarında Türkiye'de bugüne kadar görmediğim kadar fazla Türk'ü görmek zorunda kaldım.

Hatta çoğunluğuyla konuştum bile.

Vahim bir yeni gelişmeyle karşı karşıya olduğumu biliyorum ama yapılacak bir şey yok, çünkü yeni takıntım son derece güçlü.

***

Size yemin ediyorum ki bu De-Tur yöneticileri son derece şansız insanlar.

İlk Avrupa gezisine bu şirketin düzenlediği turla katılmıştım.

Benim bir de alışkanlıklarımı değiştirmeme adetim vardır.

Tabii ikinci geziye de onlarla çıktım.

Bundan pek hoşlanmış olduklarını tahmin etmiyorum.

Yanlış anlamayın, yüzüme karşı tabii ki gayet nazik davrandılar, hakkımdaki gerçek hislerini belli etmediler.

Ancak ilk turda onları hayli zorlamış olduğumu ve yeni turda pek de istenmediğimi bana verilen üstü örtülü mesajlardan çıkardım.

Yeni tura gidiş şartlarını konuşmak için De-Tur'un ofisine gittiğimde benim ‘‘Dalton kardeşler sendromu’’ adını taktığım olay oldu.

Hani Red Kit çizgi romanlarında Dalton kardeşler bir kasabaya girdiklerinde bütün ahali hemen ortadan kaybolur, saklanır ya, şirketin yöneticileri de aynen masaların altına gizlendiler, bir kısmı da kendilerini tuvalete filan kilitlediler.

Ancak takıntı havasına girdiğimde bende sabır sonsuz olur, bu yüzden yıkılmadım, bekledim ve sonunda onları karşıma oturttum.

***

Kapıdan içeriye girmemin onlarda yarattığı psikolojik travma katılmayı düşündüğüm turu açıkladığımda daha da arttı. Hatta biraz panik havası olduğunu da sezdim.

‘‘Paris'e gitmek istiyorum’’ dediğimde bazı De-Tur yöneticilerinin kendilerini tutamayarak ağlamaya başlamaları travmanın gittikçe ivmesi artan bir hızla büyüdüğünün en büyük işaretiydi.

Anladığım kadarıyla benim yazılarımı düzenli olarak okuyor olmalılar çünkü benim ‘‘Paris'e gitmek istiyorum’’ sözümün ne anlama gelebileceğini o anda idrak ettiler.

Bu köşede son beş yıldır Fransa aleyhine 40 yazı filan yazmışımdır.

Bizim devlet adamları Avrupalılar'ın Türkiye'ye karşı önyargılı olduğunu düşünüyorlar ya...

Çok saçma bu. Bu devlet adamları ya hiç önyargı görmemişler ya da dayak yememişler.

Tarihteki tüm önyargıların anası bendedir. Bunu iftihar ederek, göğsümü gere gere söylüyorum.

Tüm Avrupa ülkeleri içinde Fransa benim en az hoşlandığım ülkedir ve tur yöneticileri tüm bu gerçekler ortadayken benim oraya ısrarla gitmek istememi haklı bir panikle karşıladılar.

Çok farklı yerlere turlar önerdiler bana. Hatta Paris'e değil de oralara gidersem ödemelerde kolaylıklar yapacaklarını da söylediler. Bu ödeme kolaylıkları üste para vermeye kadar gitti hatta.

Onların bu korkuları da bana müthiş keyif verdi.

Paris diye tutturdum ve geri adım atmadım.

***

Sonuçta çaresiz kalarak dediğime geldiler. Bizim gruba en sakin, en profesyonel rehberlerinden bir tanesini vererek, olabilecek olayları minimuma indirme gayreti içine girdiler.

Hülya Kara gerçekten de çok kibar, çok profesyonel bir rehberdi. Ancak onun bile sinirlerini bozmuş olduğumu yine üstü örtülü bir mesajla anladım.

Turun üçüncü ve son günü Hülya Hanım arkasında ‘‘Olacak iş değil, ben böyle bir şey ne gördüm ne işittim. Artık ölüme sığınmaktan başka çare yok’’ olarak özetlenebilecek bir not bırakarak Eyfel Kulesi'nden atlamak üzere yola çıktı

Allah'tan her türlü meselede son derece atik olan yemek yoldaşım İ. ‘the plexiglas’ B. duruma müdahale ederek kızı sakinleştirdi de vahim bir olayı önledi.

Olan biteni gelecek haftadan itibaren yazmaya başlayacağım.

Yazı dizisinin sonucunda hem Hindistan hem de Pakistan'dan resmen protesto yemiş dünyadaki ilk gazeteci olarak iftihar ettiğim özgeçmişime bir de Fransız resmi protestosu ekleyeceğime eminim.

Yazarın Tüm Yazıları