Paylaş
AMERİKAN mafya dünyasında ‘‘made man’’ diye bir kavram vardır.
Direkt çevirisi ‘‘yapılmış adam’’dır
Bu dünyaya ilk giren insanlara ‘‘made man’’ olarak bakılmaz.
Onlardan kendilerini ispat edecek davranışlarda bulunmaları beklenir.
Geleneğe dayalı türlü sınavlar da vardır.
Áleme yeni giren delikanlı birkaç aşamayı geçtikten sonra, artık ‘‘esas oğlanlardan’’ olabileceğine karar verir büyükleri.
Ve o gün gelir. Kısa bir tören de düzenlenir ve ondan sonra ‘‘made man’’ olur kişi.
Saygınlığı artar örgüt içinde ve yolu da açılır.
* * *
Brooklyn'i acayip özlediğim gerçeği bir yana, bu mafya nostaljisine neden girdim, onu anlatayım hemen.
Kemal Derviş, Türkiye'ye geleli iki ayı aşmak üzere.
Çalıştı, uyumadı, kahvaltılar yaptı, uğraştı, konuştu, dinledi.
Çabaladı durdu yani bunca zamandır.
Onun çaylaklık, oluşma, kıvamına gelme dönemiydi bu.
Bunu atlattı ve önceki gün düzenlenen bir törenle ‘‘made man’’ yapıldı.
Türkiye'de yönetici konumunda olan herhangi bir insanın siyaset dünyasında ‘‘esas oğlan’’ olarak kabul edilebilmesi için, onun gazetelerin Ankara temsilcilerini toplu halde kabul etmesi koşulu vardır. Huzura çıkma denir buna.
Bu ritueli gerçekleştirmeyi hak etmeyene iyi gözle bakılmaz Ankara'da.
Bence bir başbakanın en büyük korkusu, en büyük kötü rüyası, davet etmiş olduğu halde gazetelerin Ankara temsilcilerinin toplu halde kendisini ziyaret etmeye gelmemesidir.
Böyle bir şeyin düşüncesi bile başbakanların alnında ter taneciklerinin birikmesine neden olur.
Size açıkça bir şey söyleyeyim mi? Bir gün bu olsa, yani bir başbakan davet ettiği halde gazetelerin Ankara temsilcileri onu görmeye gitmeseler, yemin ediyorum Türkiye'de sistem değişir.
Yeni sistemin adı ne olur bilmiyorum ama, eskisinden daha da kötü olamaz herhalde.
Uzun sözün özeti, Kemal Derviş önceki gün Türkiye'de siyasi geleceğinin olabilmesi yolunda ilk ciddi engelini aştı.
Gazetelerin temsilcilerini çağırdı ve onların hepsi de geldiler.
Derviş önceki gün ‘‘made man’’ oldu!
Türk siyasetinin ‘‘esas oğlanı’’ haline geldi.
* * *
Gerçi şunu da belirtmek gerekiyor: Bu ülkede hangi siyasetçi bizim Ankara temsilcilerimizle fazla sıkı fıkı ilişki kurmuşsa, onun siyasi hayatı fazla parlak da olamamıştır.
Yani şimdi yanlış anlaşılmasın, tek tek hepsini severim Ankara temsilcilerinin. Hepsi temelde iyi yürekli insanlardır.
Tek tek fazla zararları da olmaz.
Ama bir araya geldiklerinde durum hemen değişir. Birbirlerinden negatif enerji mi alıyorlar nedir, hálá çözemedim bu esrarı.
Hükümet yetkilileri ise bu gerçeği bildikleri halde arada bir onlarla toplu görüşme ádetinden bir türlü vazgeçemezler.
Tüm başbakanlarda yoğun bir mazoşizm olduğu kesin.
Bunlar ayrı konu. Yani yine yanlış anlaşılmasın, tek tek hepsini severim temsilcilerin ama sabahın köründe onları toplu halde karşımda görme fikri de ürpertiyor içimi.
Yani demek istediğim, bu memlekette ‘‘made man’’ olmak da öyle pek güzel bir şey değildir.
* * *
Derviş ‘‘esas oğlan’’ oldu, ama hálá arada bir acemilik yapıyor.
Devletin bazı geleneklerine aykırı davranıyor.
Örneğin, anladığım kadarıyla önceki gün bizde ‘‘dinci’’ olarak bilinen gazetelerin Ankara temsilcilerini de davet etmiş görüşmeye.
Olmadı işte, bu geleneklerimize aykırı.
Bu kez affedildi diye düşünüp aynı yanlışları yapmaya devam ederse ‘‘made man’’ filan anlamazlar, adamı eşekten düşmüş gibi yaparlar, bunu da hatırlamasında yarar var.
Ve bu da olunca ‘‘made man’’ aniden ‘‘unmade boy’’, yani ‘‘çözülmüş oğlan’’ haline de geliverir.
Çok örneği var bunun, benden söylemesi.
* * *
Üç günlük ‘‘esas oğlan’’ Derviş, DSP milletvekili olabilmek için tek ve yeterli koşula sahip.
Ecevit'e hissi bağları var.
Ecevit'i dinlerken bir kez de ağlamayı başarırsa o zaman Hüsamettin kendisini kollasın; çünkü ciddi bir rekabetle karşı karşıya kalma ihtimali doğacak demektir.
Paylaş