Paylaş
TÜRKİYE gibi kapitalist dünya sisteminin çevre ülkeleri kategorisinde olan ülkelerde ekonomik krizler daima ‘‘döviz krizi’’ olarak ortaya çıkar.
Azgelişmişliğin temel ‘‘alınyazısıdır’’ bu.
Bizim gibi ülkelerde döviz dış bağımlılığın da bir aracıdır aslında ve ekonomisi dıştan yönlendirilen her ülkede en basit olayın bile dövizi vurması iktisadi bir kuraldır.
* * *
Türkiye dışa bağımlılık zincirini koparmayı hiçbir zaman gündemine almadı.
‘‘Globalizasyon' teorileri yapanlar bunun imkánsız olduğunu anlatıyorlar. Onlar dışa bağımlılıktan kurtulmanın karşıtlığını ‘‘dışa kapanma' olarak görüyorlar da ondan meseleyi tamamen yanlış kavrıyorlar.
Dışa kapanamaz hiçbir ülke ama açılırken de kendisine vurulacak her türlü darbeyi kabul edermişçesine, o tür sinyaller vererek açılamaz, açılmamalıdır.
Kaç aydır anlatılmaya çalışılıyor ki bugün yürütülmekte olan ‘‘istikrar’’ programının ciddi bir alternatifi vardır.
Ulusal ekonomik program ortaya çıkarılmalı, yeniden bir sanayileşme ve kalkınma hamlesi başlatılmalı ve en önemlisi de ‘‘sıcak para hareketlerine’’ kontrol getirilmelidir.
‘‘Büyük teorisyenler’’ sıcak paraya kontrol getirildiği takdirde bunların Türkiye'ye hiç gelmeyeceğini söylüyorlar.
Olabilir, gelmesin. Çünkü onlara uymayan her olayda bir dakikada milyarlarca dolar ülke ekonomisi dışına çıkabilecekse bu paranın zaten Türkiye'ye bir faydası yoktur.
Gelmeyeceklerse baştan gelmezler, biz de ayağımızı yorganımıza göre uzatır ve yeni kalkınma hamlemizi var olan, elimizde kalan kaynaklara göre yaparız.
* * *
Türkiye'nin geleceğinin olabilmesi ‘reel ekonomi'ye büyük yatırımlar yapılmasıyla mümkün olabilir.
Bunun başka alternatifi yoktur.
Herkesin şunu anlaması gerekiyor ki IMF politikaları reel ekonomiyi daha da tahrip edici rol oynamakta ve zaten dışarıya bağımlı olan ekonomiyi daha da bağımlı hale getirmektedir.
Şimdi döviz ile ilgili alınan son kararlar da krizi ancak görüntüde hafifletecek çünkü bu kararlarla sanayici, yatırımcı, iş yapmak isteyen herkes büyük darbe yiyeceğinden 5-6 ay sonra çok daha büyük bir kriz gündeme gelecektir.
İnsanlara durmadan üç-dört yıl daha bekleyin diyorlar, düzlüğe çıkacağız diyorlar, peki ama insanlar ne yiyecek içecek, nasıl dayanacaklar bu işsizliğe, bu kimsenin umurunda değil.
Bugünkü hükümet Türkiye nüfusu sadece beş-altı işadamından ibaretmiş gibi davranıyor.
Kendilerine bir hayal dünyası kurmuşlar, belki de ona inanıyorlar bile ve böyle devam etmek istiyorlar. Son alınan tedbirler de Türkiye'yi orta vadede kurtarmaya yetmeyecek. Uzun zamandır kendilerini, ‘‘işler iyi gidiyor’’ diye kandıranlar bir sokağa çıksalar, çıkabilseler nüfusun büyük bölümünün kan ağladığını görecekler ve belki de korkacaklar.
Ancak ateşe benzinle gitmekte ısrarlılar nedense. Gözlerini karartmışlar ve tarihte hiçbir ülkede görülmemiş bir egoizmle ülkenin geleceğini karartıyorlar.
* * *
İşlerin iyi gidip gitmediği yolunda yapılacak basit bir test var aslında. Yaklaşık iki yıldır istikrar programı uygulanan bir ülkede 10 dakika içinde büyük kriz çıkmaz, çıkamaz.
Bu bir iktisat kuralıdır. Bizde ise çıkabiliyor. Öyleyse bu iki yıl da boşa geçirilmiş demektir.
9 ay önce ‘‘Ekonomi tehlikeli yolda’’ başlıklı yazımda ‘‘Bir küçük iğne borsa balonunun tamamen patlamasına yol açar, bu olursa da Türkiye 'Büyük Buhran' yaşar’’ demişim ve devam etmişim:
‘‘Tehlikeyi daha da artıran bir unsur, IMF standart reçetesinin bu tehlikeli durumu kısa-orta vadede çözmeye yarayacak hiçbir tedbir getirmemesidir. Bu standart reçete ekonomide kısa vadede durgunluğu daha da artırarak borsanın sağlıklı olabilmesi için uzun dönemde mutlaka kaçınılmaz-gerekli olan sanayi altyapısını daha da güçsüzleştirmektedir.
Bu arada Türkiye kısa vadeli sermaye hareketlerinin de bir cenneti olmuştur.
Kısa vadeli sermaye kararlarını günlük hatta saatlik verir. O saat bakar ülkeye, eğer koşulları uygun görürse parasını bağlar. Daha sonraki birkaç saat içinde, en küçük bir tehlike sinyali aldığında kısa vadeli sermaye uçar gider.
O giderse borsada düşüş yaşanır ve düşüş bizim gibi ülkelerde bir kere başladığında bunun nerede duracağı da pek belli değildir.’’
Evet herkesin pek de keyifli olduğu, istikrar programına methiyeler düzüldüğü dönemde, 9 ay önce böyle yazmışım. Şimdi yine tekrarlıyorum: ‘‘Dikkat edin ekonomi tehlikeli yolda.’’
Paylaş