Nes kahvesi

Çeşitli paranoyalara sahip bir insan olarak, son derece renkli komplo teorilerine inanmam da doğal şüphesiz.Örneğin ben son dönemde emperyalistlerin bize ikinci sınıf kahve kakaladıklarına eminim.Meseleyi evirip çevirmeden direkt olarak söylemek gerekirse Türkiye'ye kötü kahve gönderildiğini, bu yüzden de bizlerin hiçbir zaman doğru dürüst tek bir fincan bile kahve içemeden bedbaht bir şekilde yaşadığımızı düşünüyorum.***Bugün Türkiye'de yapılan kahvelerin yüzde 90'ı tad olarak birbirlerine tıpatıp benzemektedir.İçilen kahvenin adı ve görünümü farklı olabilir.Önünüze ister neskafe, ister Türk kahvesi, ister espresso ve ister de cappucino getirsinler fark etmiyor, hepsi aynı tadda çünkü.En değişik olması gereken cappucinolar bile sonuçta içine yanlışlıkla süt kaçırılmış az şekerli türk kahvesine benziyor.***Gelişmişliğin en temel ölçülerinden bir tanesi o ülkede içilen kahve adeti ve kalitesindeki yelpazenin genişliğidir.Bugün Amerika'da herhangi bir kahve dükkânına girdiğinizde satılan bazı kahvelerin ismini bile telaffuz edebilmeniz için en azından on dakika bir hazırlık süresi geçirmeniz gerekir.Amerika'da değişik kahve içmek şimdi o kadar moda ki, bildiğimiz standart kahvelerden ısmarlayanlara dükkânlarda çalışanlar bile köpek muamelesi yapıyorlar.Ben bunu bildiğimdem böyle dükkânlarda ‘‘Double Latte With Skimmed Şilk With a Touch of Almond’’ gibi tuhaf bir şeyi elimdeki kâğıttan okuyarak ısmarlıyorum.İlk bakıştaki bütün karmaşıklığına rağmen temelde sadece sütlü kahve olabilmeyi başarabilen bu şeyi ısmarladığımda, kafedeki bütün müşteriler bana sıcak ifadelerle bakıyorlar ve boyumun kısalığına, göbeğime ve şaşı gözlerime rağmen benim yakışıklı olduğumu bile düşünüyorlar.***Alaska'nın Palmer Kasabası'nda açılan Pit Stop Espresso adlı kahve dükkânında bile Türkiye'de bulunandan çok daha fazla lezzette ve çeşitte kahve bulunmasının nedeni emperyalizmdir.Emperyalistler bizim memlekette benim gibi sabah vakti normal lezzette bir kahve içemez ise kendi ismini bile hatırlamakta zorlanan küçük burjuvazinin düşünmesini engellemek için bu memlekete kötü ve her türlüsü diğerinin aynı olan kahvelerden göndermektedir.Dahası emperyalistler, kahvesi kötü olan ülkelerde insanların saldırgan olduklarını bildikleri için bu durumu bizi ezmek için kullanmaktadırlar.***Dünya saldırganlık tarihini içilebilen kahvenin kalitesiyle bağlantılı olarak açıklayabiliriz.Magna Carta'nın ilanından 1982 yılına kadar İngiltere'nin en belli başlı özelliği neydi biliyor musunuz?Evet, doğru bildiniz. O memlekette doğru dürüst tek bir fincan kahve içmek mümkün değildi.1982 yılında Falkland Savaşı bu ülkenin de sonu oldu.O tarihten itibaren Güney Amerika'dan çok ilginç kahveler ithal edildi İngiltere'ye.Ve kötü kahve içilen 600 küsur yılda emperyalizmin doruğunu yaşayan İngiltere, on yıl içinde hegemonyasını kaybediverdi. Amiyane tabiriyle emperyalist ruh iyi ve kaliteli kahve içerek ıçk gibi yayıldı ve mayıştı.Amerikalılar'ın iyi ve kaliteli kahveye alışması da Vietnam Savaşı sonrasındadır. Amerikalılar'ın şu aralar savaştan anladıkları tek şey en az yüz kilometre öteden Saddam'ın sarayına füze atmaktan ibarettir.1890 ile 1940 yılı arasında Almanya'da iki tür kahve vardı. Bunlar ‘‘Kaffee’’ ve ‘‘Bohnenkaffee’’ diye adlandırılıyordu.Bohnen adından da içgüdüsel olarak anlaşılabileceği gibi ikinci tür kahve çok kaliteliydi ama onu da az sayıda insan içiyordu.Sonunda Almanlar kötü kahvelerini içe içe Moskova kapılarına dayandılar.Şimdi ise ekonomik durumları iyi ya, herkes aynı kaliteli kahveden içiyor ya. Alman ordusu en heyecanlı dakikalarını televizyonda milli maç seyrederken yaşıyor.***Kahveyi Arap-İslam dünyası 15'inci yüzyılın ortasında tanıdı.En iyi kahveyi de biz içmeye başladık.Viyana kapılarından geriye dönmemizin nedeni de temelde budur.Bugün Avusturya'da muhteşem kahve içilebilmesinin nedeni de biziz.Çünkü iyi kahveye alıştığı için Viyana kapılarından dönmek zorunda kalan Osmanlılar dönerken kahve çuvallarını orada bıraktılar.Ve bu da Avusturyalılar'ın Mocha adlı kahveyi icad etmelerine ve savaşmak yerine ne yazık ki Mozart'ı dinlemeyi tercih etmelerine neden oldu.***Konuyu bağlamalıyım artık, çünkü kendi yazdıklarımdan sıkılmaya başladım.Diyeceğim şu ki, emperyalistler bize kötü kahve içirterek, hem benim gibi küçük burjuvaları gün boyu beyinsiz zombiye dönüştürüyor, hem de milleti saldırganlaştırıyor.Biz de çevrede dişimize uygun düşman bulamadığımız için kendi aramızda kavgaya başlıyoruz.Kahrolsun bölücü ve yönetici politikalar.Yaşasın iyi Latte içebilme özgürlüğü.Ve daha da ne yaşayacaksa yaşasın, yeter artık ama!
Yazarın Tüm Yazıları