Paylaş
TÜRKİYE'de yeni bir anayasa hazırlığı içinde olan sivil bir girişim var.
Oldukça uzun bir zaman önce başlamışlardı çalışmaya.
Aradan geçen zamanda olan biten hakkında fazla haber çıkmadı gazetelerde, o nedenle çalışmalarının ne aşamada olduğunu bilmiyorum.
Bu girişimin içinde olan bazı yazarlar ise çalışmanın ne durumda olduğunu pek yazmıyorlar.
Herhalde bize bir sürpriz yapacaklar, o nedenle çalışma hakkında şu anda fazla bilgi sızmasını istemiyor olmalılar.
***
Bu çalışmanın yapılacağı ilk açıklandığında, insanlara çalışmalara katılmaları için çağrı yapıldığında bir yazı yazarak onlara bir öneride bulunmuştum.
Bana göre Amerikan Anayasası mükemmele yakın bir metindir. Kısa ve özdür bu anayasa.
Onun içinden Amerika'ya özgü maddeler ve alt başlıklar temizlenip de metin yeniden ele alındığı takdirde Türkiye için mükemmel olabilecek bir anayasa hazırlanır.
Bunu önermiştim o gün ve bugün de aynı fikirdeyim.
O zamanlar bu öneri çalışmaya katılan insanlarca hiç kayda değer bulunmamıştı.
Klasik ‘‘Amerikan hayranlığı yine depreşti’’ suçlamaları dışında, işin üzerinde düşünen insanlar da iki ülke arasındaki farklar nedeniyle böyle bir şeyin hayata geçirilmesinin mümkün olmadığına dikkat çekmişlerdi.
***
Bu meseleyi neden tekrar gündeme getirmek zorunda hissettiğimi sorarsanız onu da anlatayım.
Geçen akşam bence olağanüstü bir dizi olan ‘‘Soprano’’yu izliyordum.
Yaşamları anlatılan mafya babalarından bir tanesi bir başka İtalyan kökenli arkadaşıyla konuşurken ‘‘Sen biliyor musun ki bu Amerika denilen ülke dünyada mutlu olma hakkını anayasasına koymuş olan tek ülkedir’’ deyiverdi.
Bildiğim ama nedense kafamdan silinmiş bir şeydi bu. O meşhur ‘‘The pursuit of happiness’’ cümlesiydi işte bahsedilen Anayasa maddesi.
Bizim gibi anayasa denilince yasakların akla geldiği bir coğrafyada uzun yaşamanın getirdiği bir psikolojik durum nedeniyle olsa gerek ‘‘mutluluk arayışı hakkının’’ bir anayasada yer alabilmesi fikri bile fantastik gelebiliyor insana! Bunun içindir ki kafamdan çıkıp gitmiş bu bilgi.
Soprano'yu izlerken hatırladım tekrar bu olağanüstü anayasa cümlesini.
Düşünsenize ‘‘Mutlu olma hakkı’’ diye bir kavramın anayasada olduğunu.
Ne kadar muğlak, ne kadar genel ve ne kadar da birey olarak insanın eline büyük güçler verebilen bir kavram bu ‘‘mutlu olma’’ hakkı.
Bence bireye devlet karşısında, oradan gelebilecek her türlü yasaklama, cezalandırma girişimine karşı bundan daha büyük bir güç verebilecek başka bir kavram olamaz.
‘‘Bireyin mutlu olma arayışı önündeki her türlü engel kaldırılacak’’ denildiğinde, ülkenin en büyük yasa metnine bu hüküm olarak konulduğunda, bu adım bir kez atıldığında artık bizde olduğu gibi nedeni anlaşılmayan korkulardan kaynaklanan onlarca yasaklayıcı hüküm de kendiliğinden hükümsüz kalıverir!
Ben size bir şey söyleyeyim mi, Türkiye'de devletin mutluluk hakkını anayasa hükmü olarak kabul etmesi durumunda Türkiye, Cumhuriyet'ten sonra en büyük devrimini yaşamaya başlar ve büyük ihtimalle de toplumda dünya tarihinde ender görülebilecek bir radikal değişim süreci bile başlar.
O kadar önemli bu kavram bence.
***
Anayasalar kısa ve öz olmalı. Genel hakları tanımlamalı, işi orada bırakmalı. Bizde olduğu gibi bir yandan özgürlük kapısı açarken diğer yandan da hemen bunu nasıl kontrol altına alırım diye düşünmenin ürünü olan maddeleri ardı arkasına sıralamamalı.
Ve ‘‘mutlu olma hakkını’’ anayasa mutlaka ama mutlaka içermeli.
Eğer bugün alternatif bir anayasa önerisi üzerinde çalışmakta olanlar hálá daha bu hakkı kendi metinlerine almadılarsa bunu lütfen hemen yapsınlar.
Bu yapıldığı takdirde metin üzerinde o kadar fazla çalışma zorunluluğu da kalmaz. Birçok farklı grubun çıkarlarını nasıl teminat altına alacağım diye fazla madde oluşturulması da lüzumsuz olur.
Çünkü insana mutlu olma hakkını anayasal hak olarak verirsen o birey zaten ne yapacağını bilir, kendi yaşamını kısıtsız tanımlar ve kimsenin ona ilaveten yasal haklar vermesine de gerek kalmaz.
Lütfen düşünelim bunu...
Paylaş