Paylaş
Örnekleri tüm ülkelerde görülebilecek bir insan tipi Türkiye'de maalesef çok fazla sayıda mevcut.
Bunlar kendilerini ‘‘demokrat’’, ‘‘ilerici’’, ‘‘sol fikirli’’ olarak tanımlıyorlar.
Her an, her saniye teorik doğrularla yaşadıklarını sanan insanlar bunlar.
Onlardan hiçbir şey sekmiyor, hayatın hiçbir yönü onların eleştiri oklarından mümkün değil kurtulamıyor.
Örneğin bir takımınız hayatta ilk kez Avrupa finali oynamaya hak kazanıyor.
Hemen ertesi gün bu tipler ortaya çıkıp keyfinizin içine ediveriyorlar.
Diyelim ki televizyonda maçı seyrederken kendinizi tutamayıp küfür ediverdiniz.
Onlara göre sizin de artık bıçaklayan, bıçaklanan lumpenlerden farkınız yoktur..
Yazılar yazarlar hemen.
Bu teorik yazılarda maç seyretmenin teorik olarak doğru ve çağdaş biçimini anlatırlar, kültürel analizler yaparlar.
Takımınızın galip gelmesine çok mu sevindiniz. Yok, katiyen olmaz. Çok sevinmek, sokakta eğlenmek aşırı milliyetçiliktir, aşırı milliyetçilik de faşizmdir.
Zaten bakın, faşist ülkelerde futbol halkı uyutmak için bir araç olarak da kullanılmıştır.
Yani bilimsel sosyalizm de sizin mutluluğunuzun yanlış olduğunu kanıtlamaktadır, anlamıyor musunuz?
Şöyle iki saat her şeyi unutup keyif yaşayamazsınız bu tipler etraftayken.
* * *
Sonra daha hakem bitiş düdüğünü çalmadan bu tipler müthiş bir öfkeyle yazılarının başına otururlar.
Türkiye'de demokrasi yarımdır. İnsan hakları ihlal edilmektedir. Gelir dağılımı bozuktur.
Sayarlar da sayarlar... Siyaset yozlaşmıştır. Vurgun düzeni vardır.
Bunları söyleyip maçın sonucuna sevinenleri azarlarlar: ‘‘Sen bütün bunların olduğu bir ülkede nasıl olup da futbol maçının sonucuna sevinmeye cüret edebilirsin?’’
Yani örneğin ben aptalım. Galatasaray'ı alkışladım, bağırdım çağırdım diye bütün bilincim aniden silindi.
Hem memlekette olup biten aksamaları eleştirip, hem de memleketin bir takımının başarısını, evet milliyetçi bir keyifle alkışlamam mümkün değil olamaz.
Yüz binlerce insan bugün memleketin bir takımının başarısıyla gurur duyup örneğin ertesi gün yine memleketimizdeki bir sorunu protesto etmek için sokağa dökülmeyi düşünemeyecek kadar geri zekálıdır bu sözde ilericilere göre.
Aslında güzel laflı yazılar yazmayı başaran bu tip insanlar hayata, insana karşı büyük bir kin duyuyorlar.
Hayatın her anı, her alanı onların teorik doğrularına göre belirlenmeli... Bu olmayınca da kalpleri kinle doluveriyor.
* * *
Çok yakından tanıyorum onları, çok. Anlatmam mümkün değil ne kadar iyi anladığımı bu tipleri. Bir zamanlar ben de onlar gibiydim, bilirim, çoğunun söyledikleri sözlerin aksine kalplerinin ne kadar da kötülükle dolu olduğunu.
Bir aşk mı yaşanıyor? Hemen bunlar girer devreye.
Aşkı teorik olarak tanımlamaya ve gerçekte yaşanan aşk bu tanıma uymuyorsa gerçekte yaşananı değiştirmeye çalışırlar.
Zihinsel terördür bu aslında.
Eski bir Marksist arkadaşım yine Marksist olan karısından boşandı diye İstanbul'da öyle olaylar oldu ki iki yıl önce, şimdi size işe karışanların isimlerini versem, dediklerini söylesem hem hayretle irkilir, hem de katıla katıla gülersiniz.
Onların elinde doğru davranış biçimi kılavuzu vardır. Bu kılavuzda yazılanlara göre davranmayanlar makbul insanlar değildir.
Bu zihinsel terör yıllardır yaşanıyor. O grubun içinde bunun yanlış olduğunu görüp, yaşamın zenginliğini kavramaya çalışan insanlar da var tabii. Ama terör öyle büyüktür, kılavuzda yazılan doğrulardan sapanlar öyle bir yalnız bırakılır, dışlanır ki, herkes korkudan susar, gerçek hislerini saklar.
* * *
Açıkçası ben insanlara en basit bir keyfi bile çok gören, bir galibiyete sevindiler diye insanları küçük gören, kısa süren mutluluk yaşadılar diye sorunları unuttuğunu sanacak kadar insanları aptal olarak değerlendiren, teori yapacağız diye yaşamın çok renkliliğini hep siyah beyaza çeviren bu tiplerden artık bıktım.
Çünkü yalan söylüyorlar, bu yalanla yaşıyorlar ve sonuçta da bir türlü sayıları bir stadın kale arkasını bile doldurabilecek miktara ulaşamıyor.
Kimse onları anlamıyor... Kimse onların ‘‘düzeyine’’ erişemiyor.
Haydi gidin de bu durumu unutmak için rakı sofralarına oturup karşılıklı ağlaşmaya başlayın bakalım.
Bizi de rahat bırakın biraz...
Paylaş