Serdar Turgut: Moral bozucu yazı






Serdar TURGUT
Haberin Devamı

BİRKAÇ gündür İstanbul'da hangi ortamda bulunduysam konu dönüp dolaşıp Güngör Uras'ın salı günü yazmış olduğu yazıya geliyordu.

İnsanların bu yazıdan dolayı acayip morali bozulmuş.

Gerçekten yazının havası son derece kötümserdi ve sonuçta da insanlara ‘‘Hazırlanın, yakında herkes 150-200 dolar aylıkla çalışmaya razı olarak yurtdışına gitmek zorunda kalacak’’ haberini veriyordu.

İnsanlar son iki krizden sonra kendilerini zaten zor ayakta tutuyorlar, bir üçüncü büyük krizin olması düşüncesi bile onları manen mahvediyor.

Herkes büyük bir korku içinde. Ben de çok korkuyorum; çünkü sonuçta uğraşıp didinerek kurmuş olduğumuz her şeyi kaybetme tehlikesi var işin sonunda.

Sıradan bir yazar yazmış olsaydı o yazıyı, belki de etkisi o kadar fazla olmazdı.

Ancak Güngör Bey'in gazeteciliğin yanı sıra başka işleri de var: Sabancı Holding'in bünyesinde büyük bir şirketin yöneticisi.

Ayrıca iş álemini yakından izler. İşadamlarını en iyi çözümlemiş insanlardan bir tanesidir diyebilirim.

Durum böyle olunca onun yazısından alınan sinyallerin etkisinin çok daha çarpıcı olması kaçınılmaz oluyor.

***

Benim de içinde yer almış olduğum Türk ekonomisini tartışma sürecinde Güngör Bey ile hep aynı yaklaşımı sergiledik.

Her konuda aynı düşünüyoruz demek değil bu tabii ki. Ancak o da, ben de ta baştan itibaren meselenin düğüm noktasının üretimde olduğunu söyledik.

Yeniden üretmeye başlamayan bir Türkiye'nin, içine düşmüş olduğu kriz kısırdöngüsünden çıkabilmesi mümkün değil.

Piyasaları kendi başına bıraktığınızda yeniden üretmeye başlayacak Türkiye'ye ulaşabilmek, bir hayal olarak kalmaya mahkûmdur.

Piyasa fetişizmine düşmeyelim, televoleci ekonomistler gibi piyasa mekanizmasının her şeyi kendiliğinden çözeceğine iman getirip aynı palavrayı tekrarlayıp durmayalım.

Bugün Türk ekonomisine bir büyük müdahale lazımdır.

Paradigma değiştirmemiz lazım. Özal dönemiyle başlayan süreç son derece faydalı birtakım gelişmelere yol açmış olmakla birlikte, bugün gelinen noktada hálá aynı sürece bel bağlandığı takdirde Türkiye'yi büyük bir felaket beklemektedir.

Maalesef söylemeliyim ki işte bu noktada Güngör Bey'in o yazısındaki analize katılmak zorundayım. Evet, hepimizin yıllardır didinerek, çalışarak kurmuş olduğumuz hayatlarımızı aniden elimizin altından kaybetmek tehlikesi gerçekten var bugün Türkiye'de.

Tutulan yolda ısrar edilirse, kriz altı ay sonra olmasa da bir yıl sonra mutlaka yaşanacak. Aslında göstergelerde bu görünüyor ama insanlar ideolojik bir körlükle bunu görmemekte ısrar ediyorlar.

Hálá üretim temeli tamamen sıfırlanmış bir ülkede faiz, döviz kuru, borsa endeksi gibi fiyatlarla oynayarak ekonominin idare edilebileceği, krizden çıkılabileceği sanılıyor.

Bu imkánsızdır, bunu görmek lazım artık. Bunda ısrar etmek Türkiye'de çok kıymetli dakikalar kaybettiriyor.

Üretim temeli yok edilmiş bir ekonomide faiz, döviz kuru gibi kavramlar hayal, sanal bir çerçevede var olup giderler.

Gidecekleri tek yön de yeni bir krizdir; çünkü üretim olmadığı için aslında ekonomi de yoktur.

***

Korkunç bir gerçek bu, ama şu anda Türkiye'de ekonomi yok. Çünkü üretim yok, ama bu arada ekonomiye ait bazı fiyatlarla oynanılıp duruluyor hiç durmadan.

Üretim olmayan bir ülkede takaslarla, kaynak aktarmalarla, şirket kurtarmalarla hiç durmadan yeni paralar yaratılması da korkunç bir yanlıştır.

Bu, felaketi yaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz.

Bir paradigma değişikliği gerekiyor dedim ya, işte bu noktada da büyük sorunlar bulunmakta. Bu memlekette üretim, gelir dağılımını düzeltmek, eşitsizlikleri azaltmak gibi kavramların konuşulması bile tabu haline getirildi.

Müthiş bir ideolojik kuşatma halindeyiz ve Türkiye'nin bu hale gelmesinde en büyük sorumluluk bu ideolojik saldırıyı yapanlarca gerçekleştiği halde, onlar hálá utanmadan bu tür kavramların konuşulmasını çağdışı filan bulmaktalar.

Bakmayın siz onlara, gülün geçin bu ideologlara.

Türkiye üreterek, tekrar sanayisini, tarımını canlandırarak bu krizden kurtulabilir ancak.

Bunun bir koşulu da, bugün yapıldığı gibi insanları hiç durmadan daha da fakirleştirmek değil, bilakis onlara tüketim yapabilecekleri yeni kaynaklar yaratmaktır.

Türkiye'deki piyasalar Türkiye'yi kurtaracak sinyalleri vermiyor artık, hiç de vermeyecek.

Piyasalara aktif bir müdahale gerekiyor.

Ulusal stratejik planımızı oluşturup, gerekli planları hazırlayıp, bunları bir an önce işleme koymazsak; var olan sanayiyi yeniden üretmeye, yeni kurulması gerekenleri de tekrar kurmaya başlamazsak, Türkiye Güngör Bey'in, benim de maalesef katıldığım tespitine uygun duruma düşecek.

Asıl Kurtuluş Savaşı'nın bu noktada verilmesi gerekiyor; çünkü biz farkında olsak da olmasak da bunu başaramadığımız takdirde çok ama çok şey kaybedeceğiz. Haberiniz olsun.

Yazarın Tüm Yazıları