Paylaş
SİYASET her zaman abartılı soyutlamalara açık olan, kendisine yöneliik genellemeleri davet eden bir uğraştır.
Dolayısıyla insanı düşünce tembelliğine de iter siyaset.
‘‘Faşist’’, ‘‘gerici’’, ‘‘solcu’’, ‘‘milliyetçi’’ filan gibi kavramlar ulusal siyasete aittirler, kolayca kullanılırlar, büyük ihtimalle yanlış olarak da kullanılırlar.
Böylece memleket sorunlarıyla düşündüğünü söyleyen her insan, birazcık da kendi rahatlığı açısından hemen genellemelerle konuşmaya başlar, Karşısındakini bu tür genellemelerle damgalar, kendisi de aynen öyle damgalanır.
Ve sonuçta adına ‘‘siyaset’’ denilen uğraşta vaktin yüzde 80'i 90'ı aslında pek de gerekli olmayan davranışlarla heba olur gider.
***
Bu dediklerim tabii ‘‘ulusal’’ yani ‘‘büyük’’ siyasetle ilgili bir tanımlamaydı.
Meselelerin boyutu küçülünce ise durum tamamen farklı oluyor.
Yerel siyasetin kendisine özgü bir yapısı var.
Yerel sorunlarla ilgili doğal olarak yerel siyaset. Yerel sorunlarla ilgili olarak bir laf söyleyecekseniz de genellemelerle konuşmanıza imkán yok.
Yani sizinle aynı sorunu düşünen insanlardan bir tanesi komşunuz, diğeri her gün ekmek aldığınız bakkal, bir diğeri eczane sahibi, başkası bir kadeh rakı içtiğiniz lokantanın garsonu olunca ulusal siyasetle ilgili düşünürken elinizde olan bir kozu tamamen yitiriyorsunuz.
Artık işçiler yok, işçi Ahmet var karşınızda. Hükümet yok, kaymakam bey var, başkan bey var. Köylüler yok köylü var.
Dolayısıyla böyle bir durumda siyasetin genellemelerle düşünme rahatlığından çıkıp çok daha somut düşünmek ve laf söylemek gibi alışık olmadığınız bir durumla karşı karşıya kalabiliyorsunuz.
***
Bu çok eğitici bir süreç. Üstelik kendinizi de terbiye etmeye başlıyorsunuz.
Çünkü yerel bir sorunla uğraşmak için mutlaka uzlaşma, taviz, fikirlerde değişikliğe açıklık, konuşarak hem de uzun konuşarak ikna gibi uğraşlar gerekiyor.
Veri olan sorunu sizin görüş biçiminiz, çözüm önerileriniz her gün gördüğünüz, konuştuğunuz, birlikte kötü günde iyi günde birlikte olmayı planladığınız diğer kişlerle bir şekilde paylaşılmak, tartışılmak zorunda.
Ulusal siyasetle ilgili fikir bildirirken kimseyi umursamadan konuşabilirdiniz ama burada bunu yapmak imkánınız artık yok çünkü dediğiniz lafın etkisini yüklenecek olanlar tam karşınızdayken konuşurken ikinci kez düşünmeniz gerekiyor.
***
Anlayacağınız yerel sorunlarla uğraşmak insanı son derece terbiye eden bir süreç.
Keşke tüm politikacılar siyasete ilk önce köylerde başlasalardı. Dinlemeyi, konuşurken ikinci kez düşünmeyi, atacakları adımın etkileyeceği insanları somut olarak düşünme yeteneğini orada öğrenirlerdi. Ve bu da memleket açısından son derece yararlı olurdu. Bu uzunca girizgáhı neden yaptığımı belki tahmin etmişsinizdir. Bir süredir Yalıkavak'ta yapımına başlanan marina ile ilgili bir tartışma yaşanıyor beldemizde.
Kahvelerde toplanan insanların tek konusu bu.
Ev ziyaretlerinde de bu konuşuluyor.
Yalıkavak'ın köylüsü son derece bilinçli. Sorunlarına sahip çıkıp, üzerinde düşünmeyi bilen insanlar var burada.
Doğal olarak da karşı olanlar da var marinaya, yapılmasını isteyenler de.
Herkes birbirini iknaya çalışıyor, münakaşalar çıkıyor, insanlar bu konuyu sürekli düşünüyor.
***
Ben bu tartışmalara geç katıldım.
6 yıldır üzerinde çalışılan bir süreç söz konusu ve aslında bugün konuya eğilimde görünen canlılık işin başında gösterilmeli ve ne yapılacaksa o zamanlar yapılmalıydı. Ben bu satırları yazarken bile denizin doldurulması sürüyor, inşaat hızla ilerliyor.
Ancak geç katıldım diye de ne kadar ömrüm kaldıysa onun sonuna kadar yaşamak düşüncesinde olduğum bir yeri etkileyecek mesele hakkında laf etmeyeceğimi kimse sanmasın.
Her vatandaşta olan ve kullanılan bir doğal hakkı ben kullanmaya başladığımda insanlar ille de bir çıkarın söz konusu olduğunu, birtakım gizli amaçlı işbirliklerinin söz konusu olduğunu, yine alışık oldukları genellemelerle neden ima etmek isterler bunu anlamam mümkün değil.
Anlamadığım için de insanların bu konu hakkında düşünülmesini, tavır alınmasını illa da gizli bir şeylere bağlamak hevesine cevap vermeyeceğim. Onun için kusuruma bakmayın, bana lüzumsuz gelen kişisel tartışmalara girmeye hiç niyetim yok.
Sadece konuyu tartışmak istiyorum.
Yarın meseleyi biraz daha açmam gerekecek. Biliyorum bu konu herkesi ilgilendirmiyor. Türkiye'nin en büyük meselesi de bu değil. Ama büyük meselelere çözüm bulmayı galiba böylesine ‘küçük’ meseleleri tartışırken öğrenmekten başka da çare gözükmüyor.
Paylaş