GEÇTİĞİMİZ haftanın başında New York'ta son derece absürd bir gelişme yaşandı.
Şehirde Al Sharpton diye bir karakter var. Bu adam zenci bir politikacı ve bana sorarsanız da tam bir şarlatan.
İşi gücü olmadık yerde fazla gürültü çıkarıp, zenci haklarını savunma görüntüsü altında, siyasi gücünü kuvvetlendirmek.
Açıkçası provokasyon işini de pek iyi beceriyor, nerede neyi söyler, nasıl davranırsa nasıl ses getireceğini hesaplamakta ondan daha ustası da yok.
İşte bu Sharpton şimdi de Amerikan müzik endüstrisine savaş açmış durumda.
Eşini öldürmekle suçlandığı cinayet davasında O.J. Simpson'u başarıyla savunan Johnny Cochran adlı ünlü zenci avukatı da yanına alarak çıktı yola Sharpton.
Müzik endüstrisindeki şirketlerin zenci sanatçıları sömürdüğü, onlara haklarını vermediği iddiasında ve bu yüzden de büyük paralar istiyor onlardan.
Ancak bu paralar ödendiği takdirde zenci kardeşlerinin ‘‘çekmiş olduğu acıların’’ biraz olsun hafifleyeceğini iddia ediyor.
* * *
Olayı absürdleştiren gelişmeye gelince: Hafta başında Sharpton aniden Michael Jackson ile görüştü.
Diğer bütün zenci müzisyenler gibi kendisinin de müzik şirketleri tarafından sömürüldüğünü iddia eden Jackson, görüşmeden çıkarken aniden bir pankart açtı sevgili okurlar.
Ancak bir yeteneksiz ilkokul çocuğunun çizebileceği kadar kötü olan bir resim çizmişti açtığı pankarta.
Kendisini melek olarak tasvir ediyordu, slogan olarak ‘‘İyi, Kötü ve Çirkin’’ yazmıştı, kendisi gayet tabii ki iyiyi temsil ediyordu ‘‘çirkin ve kötü’’ olan ise Sony müzik şirketinin başı Tony Mottolla'ydı.
Jackson onun da bir ‘‘ırkçı’’ olduğunu söyledi ve sonra da elindeki o garip pankartla birlikte üstü açık bir otobüse binerek şehit turu yaptı New York sokaklarında.
Ona yakın kaynaklar amacının halkı Tony Mottola'ya karşı isyana sevk etmek olduğunu fısıldadılar gazetecilerin kulağına.
* * *
Gayet tabii ki bu olayın yaşandığı günün bir sonrasında şehrin tabloid gazeteleri Michael Jackson'ı bir güzel alaya aldılar.
Her insana rahatlıkla ve pek de fazla düşünmeden ırkçı suçlaması yöneltmekte hiçbir zaman sakınca görmemiş olan Al Sharpton bile hayatı boyunca zenci müzisyenlere büyük imkánlar sağlamış olan Tony Mottola'nın aniden hedef haline getirilmesine anlam veremedi.
Ve şimdiye kadar hiç alışılmadık, fazla da görülmeyen bir olay oldu. Sharpton bir beyazdan özür diledi. Daha doğrusu özür dilemeye benzer laflar söyledi, bu meselede bile kendisini haksızmış gibi sunacak adım atmadı.
Birçok önde gelen zenci sanatçı Jackson ve Sharpton'un bu kez saçmaladıklarını açıkladı.
Sonra Michael Jackson bir hamle daha yaptı ve kendisinin plak satışlarının Elvis Presley'in toplam plak satışlarını geçmesi nedeniyle ‘‘beyaz dünyanın’’ kendisinden öç alma peşinde olduğunu iddia etti.
Yani iş anlayacağınız çok büyük bir hızla tahammül edilmesi güç olan bir abukluk seviyesine ulaşıverdi.
Plak şirketlerinin sadece para kazanmaya önem verdikleri, kendilerine para kazandıracak kişinin ırkının onlarca katiyen önemli olmadığı ve dahası Amerika'da zencilere karşı tarihinde en az tavır almış olan endüstrinin de müzik endüstrisi olduğu düşünülürse Michael Jackson'ın iddialarının ne kadar da anlaşılmaz, tuhaf olduğu ortaya çıkar sanıyorum.
Bu arada bütün bu şamata yaşanırken olayın arkasındaki gerçek de ortaya çıktı.
Michael Jackson'ın Sony plak şirketinden yaptığı son plak umulanın çok altında bir satış yaptığından, zenci müzisyenin önceden almış olduğu bazı paraları geri ödemesi gerekiyordu.
O da bunları ödememek için kafasında yazmış olduğu ‘‘ırkçı komplo’’ senaryosunu gündeme sokmuştu.
Olay basit olarak bundan ibaretti ama çıkan şamataya bakarsanız sanırdınız ki Amerika'da plak şirketleri 19'uncu yüzyılda Amerika'nın güneyinde köle çalıştıran toprak sahipleri kadar kötü insanlardı.
Bu şamatanın sonuç getirmeyeceği yavaş yavaş belli olunca ve zenci siyasetçiler anlamsız suçlamalarının bu kez kendi ellerinde patlaması ihtimalinin büyük olduğunu görünce de geri adım atıp Jackson'ı ortada cascavlak bırakıverdiler gayet tabii ki.
Olaylar hakkında yorumlar yapan televizyondaki bir komedi programında Jackson'ın lafları aktarıldıktan sonra ‘‘Bir beyaz bayanın zenci haklarına böylesine güçle sahip çıkması da ne kadar güzel bir şey’’ denildi.
Bu esprili yorum da suratını artık tamamen beyazlaştırmış, davranışları bir tuhaflaşmış, görünümü de çok ürkütücü hale gelmiş olan Michael Jackson'ın yaşamakta olduğu bireysel trajediyi gözler önüne seriyordu aslında.