Paylaş
YENİ çevrilen bir sulu komedi filminde Türk karakteri kafasında fesi olan bir Arap olarak canlandırılıyor.
Edward Said'in Batı'nın Doğu'yu algılama biçimlerinin tartışıldığı kitabında ise Osmanlı'nın, Türk'ün adı bir kez bile geçmiyor.
Çünkü yazarın kendisi de ‘Türk’ kavramına karşı önyargılarla dolu, bunların bilimsel gerçek olduğunu düşünüyor ve bunları sorgulama ihtiyacını da duymuyor.
Ona göre Batılı bir olumsuz tavrı Araplara karşı sergilerse bu ‘oryantalizm’ oluyor, bir tür ‘kültür emperyalizmi’ yaşanıyor.
Aynı tavır Osmanlı'ya ve daha sonra Türklere karşı sergilenirse de bu bir problem değil, çünkü büyük bir ihtimalle Türkler bunu hak etmiştir.. Böyle düşünüyor ünlü yazar.
* * *
Dün anlatamadığım üçüncü olay ise Dubai'de yaşandı.
Yıllar önce, Körfez Savaşı'nın bitişinden bir ay sonra, bölgede olan biten yıkımı görmek için Kuveyt'e gittim.
İlk durağımız Dubai'ydi.
Benim önyargılarımın aksine bir baktım ki orada gece kulüpleri, barlar filan var. Türk gazeteciler olarak gece bir bara gittik.
Tam içkilerimizi yudumluyorduk ki içeriye polis girdi ve kimlik kontrolü yapmaya başladı.
Müslümanların içeriye girmesi yasakmış. Birkaç Pakistanlı'yı aldılar dışarıya çıkardılar.
Sıra bize geldi, polis pasaportlarımızı aldı, Türk olduğumuzu görünce de ‘iyi akşamlar’ deyip pasaportlarımızı verdi ve biz içkimize devam ettik.
O günlerde bu olay bana çok komik gelmişti ama şimdi hatırlayınca bambaşka hisler duydum.
Ne kadar müthiş bir ‘algılama vakası’ ile karşı karşıyayız değil mi?
Yani ülkede Müslümanlara göz açtırmayan polis, bizi Müslüman olarak kabul etmiyordu açık açık.
Sadece bu küçük olayda bile Arap ülkelerinin Türkiye'yi algılama, tanımlama süreci tüm netliği ile ortaya çıkıyordu bence.
* * *
İşte dün bahsettim Türkiye'nin dünya ülkeleri arasındaki son derece tuhaf durumu da bu noktada ortaya çıkıyor bence.
Dünyada hem İngiliz hem de Arap tarafından aynı derecede ‘oryantalist hislerle’ algılanabilen başka bir ülke yoktur herhalde.
Hem Batı hem de Doğu bizi kendi istediği gibi, kendi önyargılarıyla algılıyor.
Bize yönelik dış politikalarını bu algılama ve tanımlamaları doğrultusunda ve tabii ki çoğunlukla da yanlış temeller üzerine kuruyorlar. Ve haydi bakalım bu sefer yine büyük bir kısırdöngü içine giriliyor.
Bizim resmi tezimiz çevremizin düşmanla dolu olduğu, bizi bölmek için sürekli çalışanlar olduğu düşüncesi üzerine kurulu ya...
Hem Batı'dan hem Doğu'dan, yani ‘tüm çevremizden’ önyargılı tavırlar geldikçe bizde de buna karşı önyargılı tepkiler oluşuyor ve işler daha da içinden çıkılmaz bir hale geliyor.
* * *
Durum böyle olduğu için bizim meselelerimiz hiç bitmiyor ve veri durum bu şekilde devam ettikçe de hiç bitmeyecek.
Ermenilerin iddiaları ortaya atılınca hem Batı'da hem de Doğu'da insanlar bunu araştıracaklarına ‘Türkler yapmışlardır yahu’ türünden ilkel bir tavır alıp öyle davranıyorlar.
Bu tavırlarını, önyargılarını irdeleme ihtiyacını Edward Said gibi hiç hissetmiyorlar.
Türkiye de maşallah kendi içinde insan hakları, demokrasi gibi ‘meselelerde’ pek parlak olmadığı için özellikle Batı kendi önyargılarını daha da kuvvetlendirecek bir sürü olayı arayıp bulabiliyor Türkiye'de.
Demek istediğim Ermeni tasarısı bugün bu şekilde ortaya çıkıyorsa bunda sadece bizim düşmanlarımızın değil ama aynı zamanda, bence onlardan daha da fazla bize karşı olan önyargıların rolü var.
* * *
Bu kısırdöngüyü ancak biz kırabiliriz.
Bilim insanlarına çok iş düşüyor bu süreçte. İstanbul Ünüversitesi'nin yaptığı gibi daha ilk günden tepki olacak diye Fransa ile bilimsel ilişkilerin kesilmesinin tek ağır faturası çıksa çıksa Türkiye'ye çıkar.
Yapılacak tek şey saygın bilim adamları, yazarlar ve sanatçılarla Türkiye'yi anlatmak olmalı.
Ancak anlatılacak olan ‘Gerçek Türkiye’ olmalı. Yoksa resmi yalanlara ne söyleyenler ne de dinleyenler inanıyor.
Türkiye'nin gerçeğini anlatacak, hatalarını itiraf ederek Türkiye'yi sevgiyle savunacak, özellikle Batı'ya Türkiye'yi öğretecek insanlara ihtiyaç var.
Bu arada tabii Türkiye'nin de kendi evini çeki düzene sokması gerekiyor ama ben o konudan, siyasetçilerden çok umutlu olmadığım için akıllı insanların bunun gerçekleşmesini beklemeden resmi süreçlerin dışında inisiyatifi ellerine alması gerektiğine inanıyorum.
Paylaş