Paylaş
Yazarın önemi
1980'li yılların sonu ile 1990‘lı yıllar dergicilikte ilginç bir deneyime şahit oldu.
Denilebilir ki bu dönemde dergilerde içerik neredeyse tamamen ortadan kalktı ve yazılı metnin yerini çıplak vücut fotoğrafları aldı.
Bunu söylerken, ‘çıplak vücudun' satışta diğer dönemlerde de etkili olmadığını söylemek istemiyorum.
Hatta dergicilikte belki de bir erotik unsurun kullanılması gereği her zaman olmuştur, bunu da kabul ediyorum.
Ancak söz konusu dönemin özelliği içi boş seksüel atıflı yazı ve resimlerin, konusunu, her ne konu olursa olsun, ciddiye alan yazının yerine geçmesiydi, yazıyı kovmasıydı.
*
Ben bu dönemin kısa süreceğinin, trendin tersine çevrileceğini düşünüyordum.
1990'lı yılların ortalarında eğilimlerin aksi yöne gideceğini düşünmekteydim.
Ancak içi boş 90'lı yıllar haddinden fazla uzadı.
Bu dönemin özelliklerini taşıyan dergiler birbiri ardına piyasaya çıktı.
Çoğu da aldığı reklam miktarı ve satış rakamları açısından başarılı oldu.
Aynı trend Türkiye'de de yaşandı.
İçi boş seksüalite, anlamsız erotik fotğoraflarla süslü, neredeyse metinsiz dergiler burada da çok gözde olmaya başladı.
*
Ancak son bir yıldır beklemekte olduğum tepki dönemi başladı.
Ciddi yazılar tekrar kral olma yolunda.
Burada ciddi derken şu açıklamayı da yapmak gerekiyor çünkü Türkiye'de insanlar konunun ciddi olmasıyla yazının ciddi olması arasındaki farkı algılayamıyorlar.
Özellikle medya çevrelerinde yazının ciddi olarak değerlendirilebilmesi için konunun ‘ciddiyet' onayını alması şart.
Ya siyaset yazılacak, ya halkın sorunları.
Bu ve benzer konuları anlatan yazı inanılmayacak kadar aptalca olsa da seçilen konunun ‘doğru' olması nedeniyle yazıya ciddi damgası vuruluyor.
Ben akla gelebilecek her konunun, her kavramın ciddi yazı konusu olabileceğine inanıyorum.
Dolayısıyla da yukarda seksüel konular metinlere hakim oldu derken, dikkat ederseniz ‘içi boş yazılar' dedim.
Çünkü seksüel konular da usta bir yazarın kalemiyle ‘sanat eseri' düzeyinde ele alınabilir.
*
Son vurgulamayı yaptım çünkü dergicilik dünyası şimdi aynen bu tesbite uygun olarak yön değiştirmş durumda.
‘GQ', ‘Details', ‘Esquire', ‘Talk' gibi dergilerde bu yeni trendi Ekim sayılarında görebilirsiniz.
Editörler 1990'lı yıllara hakim olan yayıncılık anlayışının artık müşteriyi tatmin etmediğini, okuyucunun adı üstünde ‘okumak' talebinde olduğunu gördü.
Gazeteci mesleği içinden veya ağırlıkla dışından usta yazarlara yazılar yazdırılıyor artık.
Örneğin ‘Talk' dergisinde Elizabeth Taylor mülakatı alışık olunduğu üzere Hollywood'da uzmanlaşmış magazin muhabirine değil romancı Paul Theraux'a yaptırılıyor.
Başka dergilerde de konular editörün yüksek paralar ödeyerek anlaştığı ünlü bir yazara, romancıya, eleştirmene yazdırılıyor.
Dergilerde tabii ki erotik fotoğraflar, seksüel içerikte metinler yine var ama bunlar ana yazılara ek olmuş durumdalar.
Hatta seksüel yazıların da konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan ama kalemi güçlü olan yazarlara yazdırılması tercih ediliyor.
*
Bu ilginç bir gelişme. Yazı ön plana çıkacak artık medyada.
Görüntü onun eki en fazla sadece bir pazarlayıcısı olacak.
Son yıllarda görüntü tek hakimdi, yazı hakkı olan yeri tekar alacak.
Bu trendin Türkiye'yi etkilememesi de mümkün değil.
Zaten okuyucu uzun zamandır bu yönde talebini hissettiriyor bence.
Bu eğilim güçlü olarak ortaya çıkınca da yazıda ustalık ön plana çıkacak.
Ustalık ön plana çıkınca, seçici müşterinin eğilimleri daha da kuvvetlenince benim olacağını çok önceden söylediğim yazarlar arasında yaprak dökümü başlayacak.
Bilgisi, kültürü, yazı kabiliyeti çıkılan yazı maratonunu sürdürme gücünde olmayan yazarlar ya yarıştan çekilecek ya da geri plana çekilerek değerlendirme hiyerarşisinde gerçek yerlerini alacaklar.
Yeni dönemin vargücüyle başlamasını hem sübjektif hem de objektif nedenlerden dolayı büyük bir heyecanla bekliyorum.
Paylaş