Medya

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Tahkim meselesi

Uluslararası tahkim meselesi ilk ortaya çıktığından bu yana konu basında ilginç bir şekilde ele alındı.

Türkiye bu konuda ikiye bölünmüştü.

Bir yanda tahkimi isteyen vatan hainleri vardı.

Diğer yanda da tahkime karşı olan vatan hainleri.

Vatana ihanet suçlamalarıyla ilk raundu açılan kavga, inanılması zor ama daha sonraki raundlarda daha da sertleşerek sürdü.

Basında da bu kavga aynen yansıtıldı.

Açıkça söylememiz gerekiyor; biz gazeteciler kavgalı haberleri severiz.

Kavga, her haberin sosu, ona lezzet veren şeydir bizim için.

Dolayısıyla da uluslararası tahkim konusunda çıkan kavga da gazetelerde güzelce yer aldı.

*

Habercilik açısından doğru olan buydu da kavga içinde birşey unutuldu.

Hiç bir gazetede kavganın asıl konusunun ne olduğu ciddi bir şekilde anlatılmadı.

Bugüne kadar bir çok arkadaşımla konuştum.

Hepsi de eğitimli, meslekli, aklı başında insanlar.

Herkes benden tahkimi anlatmamı istiyor. Ben de tam anlatamıyorum çünkü ben de tam bilmiyorum.

Kavgayı veren gazetelerde bu iş anlatılmamış.

Daha da önemlisi meseleyi açıklayan görüşlere de tam yer verilmemiş.

*

Uluslararası tahkimle ilgili haberlerde meselenin içeriğinin anlatılmaması sanki bu iş bilinçli yapılıyormuş izlenimini uyandırdı.

Gazetecilik mesleğine duyulan saygı son yıllarda aşağıya doru iniyor.

İnsanlar okudukları haberlere güvenmiyorlar. Her haberin altında ‘acaba bunu vermekte amaçları ne, hangi çıkarları kolluyorlar şimdi de’ diye düşünüyorlar gazeteyi okurken.

Okuyucunun bu tepkisi artık otomatik oldu.

Anlıyacağınız bizim mesleğin doğru dürüst yapılabilmesi için olmazsa olmaz tek önşart olan okuyucunun güvenini kazanmak ilkesini biz galiba elimizden tamamen kaçırma aşamasındayız.

Bu durumu bir açıdan hakettik geçmiş yıllarda yaptığımız yanlışlarla.

Ama bir yandan da bu kadar da güvenilmemeyi hak etmediğimizi düşünüyorum.

Yapılacak iş kendimizi affettirmeye çalışmakken, tahkim konusunda bence yapılan yanlış yayın politikası istenmeden de olsa bize yine darbe vurdurdu.

Okuyucu bazı haberlerin elenmesinin nedenini anlayamadı ve haklı olarak ‘mutlaka bu işin altında da bir iş var’ diye düşünmeye başladı.

*

Bir örnek vereyim...

Tartışmalar tam sürerken, bir bölümünü kişisel olarak da tanıdığım dokuz bilim adamı uluslararası tahkimin neler getirdiğini net olarak açıkladıkları görüşlerini açıkladılar.

Bu haber benim görebildiğim kadarıyla bir tek Cumhuriyet gazetesinde, hem de manşet olarak yer aldı.

Diğer bütün gazeteler, Hürriyet de dahil olmak üzere, bu haberi önemsemediler.

Halbuki bu bilim adamları sert kavga içinde anlamlı laf söyleyen tek gruptu, onların fikirleri tartışmaya anlam kazandırıyordu.

Bunu gazetelerde göremedik.

Bunun nedenini bilmiyorum.

Ama okuyucu olarak düşünüyorum ki dokuz bilim adamının hepsinin yeni tahkim yasasına karşı olmalarının bu işte bir rol oynamış olması gerekiyor.

Yani vardığım bu sonuç doğru olmayabilir ama haber tamamen görülmezden gelinince benim de okuyucu olarak bunu düşünmeye hakkım otomatik olarak doğuyor tabii ki.

Bana kimse bu bilim adamlarının da memleketin ilerlemesini düşünmediklerini, geri kafalı olduklarını anlatamaz.

Tanıyorum onları. Yazdıklarını biliyorum. Toplumda birilerine ilerici denilecekse onların bu sıfatı en fazla hak ettiklerini de biliyorum.

Dolayısıyla tahkime karşı olanların otomatik olarak modernleşmeye, ilerlemeye karşı oldukları görüşü de otomatikman yanlıştır.

*

Ben gerçekçiyim. Gazeteler olaylar karşısında sübjektif tavır alırlar.

Hatta kendilerinin doğru, haklı olarak bildikleri çıkarları korumak için de tavır alırlar.

Bu arada kendilerinin o kadar da haklı olmadıklarını söyleyenlerden de hoşlanmazlar.

Onları sayfalarında fazla göstermekten mümkün olduğunca kaçınırlar.

Dünyada da durum böyle.

Ancak bizde, zaten prestijimiz çeşitli nedenlerle ayakta zor dururken bu tür tavırların sektörümüzü yaralama katsayısı çok daha fazladır.

*

Gazetelerde büyük bir eksiklik var.

Birkaçı dışında gazatelerin hiçbirinde sektör dışından bilim adamlarının, uzmanların, yazarların, konular hakkında düşünmeyi yazmayı seven sıradan insanların görüşlerini aktarabilecekleri bir sayfa yok.

Bu olmayınca da okuyucu toplumda konular hakkında oluşan fikir zenginliğinden haberdar olamıyor.

Batıda gazeteler kendi resmi görüşlerinin yansıtıldığı Editoryal sayfanın hemen karşısına ‘op-ed’ sayfayı yani ‘opposite editorial’ sayfaları bu iş için oluşturmuşlardır.

Bu sayfada gazetelerin tavırlarına aykırı düşüncelere de yer verilerek, okuyucunun güveni sürekli kılınmaya çalışılır.

Gördüğüm kadarıyla büyük gazetelerde acilen bir ‘op-ed’ sayfası oluşturulmalıdır.

Böylece gazeteler fikir çeşitliliğinden korkarmış gibi algılanmalarını da belki engellemeye başlayabilirler.

Yazarın Tüm Yazıları