OMURİLİKTE hasar nedeniyle sonuçlanan ömür boyu sürecek sakatlıklar.
Parkinson hastalığı.
Alzheimer.
Multiple Sclerosis.
İnmeler.
Eğer Fernando Nottebohm adlı bilimadamı kanaryaların şarkılarına takmamış olsaydı bütün bu hastalıkların çözümüne gidecek büyük umut yolu hálá daha kapalı olacaktı belki de.
Michael Specter'ın yazısı ‘‘Rethinking The Brain’’i (Beyni Tekrar Düşünmek) New Yorker Dergisi'nin 23 Temmuz sayısında okudum.
Yavaş, içindeki bilgiler sindire sindire okunulması gereken ve birkaç kez okunması gereken bir yazı bu.
Okudukça ‘‘iyi ki bilim adamları var, iyi ki takıntıları olan, bir işin peşini sonuna kadar bırakmayan bilgili insanlar var bu dünyada’’ diye düşünüyorsunuz.
Benim annem Parkinson'dan vefat etti.
Arkadaşlarım arasında ailesinde Alzheimer hastası olanlar var.
Gencecik insanların omurilik sakatlanmaları nedeniyle hayat boyu hareket edememe gibi korkunç bir sonla karşı karşıya kaldıklarını bilirim.
Bu yüzden dergide okuduklarım bana büyük mutluluk verdi, içim umutla doldu.
*
Ne alakası var bu işin kuşlarla? diyeceksiniz.
Anlatacağım ve anlattıktan sonra eminim siz de benim gibi bundan sonra hayatta kimseyi aşağılamak için ‘‘kuş beyinli’’ demeyeceksiniz, diyemeyeceksiniz artık.
Kanaryaların öterken söyledikleri melodilere takmış Bay Nottebohm.
Kanarya dışında bütün kuşlar hayatlarında sadece tek bir melodiyi söyleyebilirlermiş.
Bir tane tempo tutturuyorlar ve ölünceye kadar bunu söylüyorlar yani.
(Yazının bu aşamasında şu kişisel notu vermeden edemedim. Kanarya dışındaki kuşlar bile bu konuda Rana'dan öndeler. Çünkü Rana bugüne kadar hayatında hiçbir melodiyi doğru ve tempolu söyleyemedi. Acı ama gerçek bu maalesef. Buna rağmen arada bir yine şarkı söylüyor ve ben o anda şarkı bir an önce bitsin diye gerekirse 11 Eylül saldırısını bile üstlenmeye hazır hale geliyorum. Yani anlayacağınız Rana ile karşılaştırıldığında kanaryaların hepsi birer soprano virtüözü.)
Uzun ve detaylı incelemeden sonra kanaryaların son derece önemli bir işi başardıkları ortaya çıkarılmış.
Kuşların bebekliklerinde çıkardıkları sesler, insan bebeklerin konuşma öncesinde çıkardıkları seslerle aynı özellikleri taşıyormuş.
Ancak kanaryalar 8 aylık olduklarında yetişkin insanlar gibi şarkı söylemeye başlıyorlarmış.
İş bundan sonra bilim açısından ilginçleşiyor.
Bahar boyunca bu melodiyi tekrarlıyorlar ancak yaz geldiğinde bu melodiyi bırakıyorlarmış.
Sonra yine bahar geldiğinde tamamen yeni bir melodiyle ortaya çıkıyorlar ve bunu söylemeye başlıyorlarmış.
*
Anlayacağınız kanaryalar yeni şarkılar öğreniyorlar.
İşte bilim adamları bu noktada heyecandan yerlerinde zıplamaya başlamışlar.
Bu ilk bakışta sıradan insanlara normal gelen ama bilim açısından son derece fantastik, karmaşık olan olgu nasıl ortaya çıkıyor?
Kanarya beyni yeni şarkıları nasıl öğreniyor?
İşte bu soru sevgili okurlar bu yazının başında saymış olduğum o sevimsiz hastalıkların bir gün tamamen çözülmesine, ortadan kaldırılmasına yarayacak süreci başlattı.
Olayı tüm detaylarıyla anlatmama ne buradaki yer ne de benim bilgi seviyem izin verir.
Ancak özet olarak kanarya beyninin ‘‘yeni hücreler’’ yaratıp kendini yenilediği ortaya çıkmış.
Başka bilim adamları başka hayvanlarda da bunu gözlemlemişler.
Bunun nasıl olduğu çözülüyor şimdi.
Ve çözüldüğü anda da insan beyninde yeni hücre üretimini tetikleyecek aşamaya sıra gelecek.
Ve bu yapılınca da hastalıklı hücrelerin yerine yeni hücreler aşılanacak.
Ve birçok insanın yüzü gülecek. Dünya daha da mutlu bir yer olacak. İyi ki kanaryalar var ve iyi ki takıntılı bilim adamları var bu dünyada.