Kültürel rölativizm

DÜNYADA var olan her kültürün eşit değerde ve önemde olduğunu iddia eden, buna inanan bir yaklaşım hákim oldu Batı dünyasındaki toplumsal söyleme.

Kültürel rölativizm deniliyor buna (cultural relativism).

Batı'nın kendi emperyalist geçmişine bir tepki olarak gelişti bu aslında.

Emperyalist ve kolonyalist geçmişte ‘‘ötekilere’’ yapılanlar öylesine rahatsız etti ki Batı insanının vicdanını, kültürel rölativizmin bir anlamda vicdan temizleme işlevi gördüğü anlaşıldığı an hemen herkes buna sarıldı.

‘‘Ötekilerin’’ düşünce sistemleri, topluma bakışları, vicdan temizleyeceğiz diye gazlanarak ön plana çıkarıldı ve sonunda Batı felsefesinin, örneğin bir Afrika kabilesinde yaratılan dünyayı algılama biçimiyle eşdeğerde, aynı ağırlıkta olduğu bile iddia edilmeye başlandı.

Bunu abartmak için söylemiyorum; bugün Amerika'da üniversitelerde, kültürel rölativistlerin yarattığı zihinsel terör nedeniyle ‘‘beyaz yaşlı adamlar’’ olarak saldırılan büyük filozofların düşünceleri yerine feminist teorisyenler, ‘‘Afrika çalışmaları’’ adıyla kurulan kürsülerde okutulan ‘‘siyah tarihler’’ ön plana çıkarılmış ve hem üniversitede eğitim kalitesi dibe vururken hem de Amerika'da tutarlı bir düşünce üretilmesi çok zor olmaya başlamıştır.

* * *

Bunları ‘‘dış dünya’’dan haberler vermek için yazmıyorum.

Kültürel rölativizm, bulaştığı her toplumu içten içe kemiren, sosyal eşitlik, insanların eşitliği gibi soyut ve soyut olduğunca da yalan olan bir düşünceye sahip çıkar gibi gözükerek, aslında tarihte ezilmiş grupları hiçbir tutarlı fikir üretmeden bu kez de ezme gücüne sahip kılmaya uğraşan bir hastalıktır.

Bugün bu Türkiye'de de bir tehlike haline almaya başlıyor, bunu hissediyorum.

Her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de bu kültürel rölativizme sahip çıkanlar, genellikle sol gelenekten gelen insanlar.

Aslında Marksizm de, kültürel rölativistlerin saldırdıkları ‘‘beyaz yaşlı adamlar’’, yani filozoflar geleneğinden gelmektedir, ama o geleneğe sahip çıktıkları iddiasında olanlar şimdi ya bunu unutarak, ya da geçmişe bir tepkiyle hareket ederek kültürlerin eşitliği kavramı altında, aslında daha üstün olduğunu bildikleri bir düşünme geleneğini, alt düzeye çekerek başka düşünme gelenekleriyle eşitleme gayreti içindedirler.

Bunu yaparak kendi vicdanlarını rahatlatmak mı istiyorlar, buna ne ihtiyaçları var, onu bilemem ama Türkiye'de daha felsefe bilinmezken, düşünce gelenekleri can çekişmekteyken başlatılan bu kültürlerin eşitliği hareketinin topluma vuracağı darbe, Amerika'da yaşananlardan çok daha vahim olacak, ülkenin geleceği daha da kararacaktır, bu da bilinsin.

* * *

Kültürel rölativizme inandığını söyleyenler ‘‘gerçeğin’’ toplumdaki güç sahipleri tarafından kendi hegemonyalarını korumak üzere oluşturulmuş olan bir sosyal tertip olduğunu düşünürler.

Onlara göre her kültür eşittir, gerçek denilen şey hangi kültürün olaya baktığına göre değişir ve hangi kültür kendi gerçeğine doğru derse bunu sorgulamak da başkalarına düşmez.

Ben ise insanlığın büyük bir felsefi geleneğe sahip olduğuna, bütün kültürlerin katiyen birbirine eşit olmadığına, her toplumda kurtuluşun klasik bir eğitimle felsefi geleneğe sahip çıkılarak sağlanabileceğine, bunu da ancak toplumdaki Eflatuncu anlamda düşünen elitlerin yapabileceğine inanırım.

Türkiye'de kurtuluş fırsatı gitgide elden kaçıyor. Zaten elde de fazla bir şey yoktu aslında ama şimdi ‘‘aydınlar’’ kendi vicdanlarını rahatlatmak ve siyasi baskılar tarihimizin vicdanlarda yarattığı tahribatı biraz olsun iyileştirmek için, gerçeği gerçekten görmemize yardımcı olacak tek düşünce biçimine bilinçli olarak darbe vurmaya ve tamamen dışında olmaları gereken sosyal hareketlere destek olmaya başladılar.

Sonunda darbeyi yiyen kendileri olacak, bunun da farkında değiller ne yazık ki, ama o zaman da olan yine bu topluma olacak.

Düşüncenin intiharı da böyle oluyormuş demek ki.
Yazarın Tüm Yazıları