Paylaş
Sosyal bilimler tarihindeki en önemi sosyal kriz, bu bilim dalındaki hoca sayısının konu sayısının 100 misline ulaştığının farkına varıldığı gün yaşandı.
O gün galiba hava da parçalı bulutluydu, ama şimdi bunu net olarak hatırlayamıyorum.
Öğretilebilecek konularla hoca sayısı arasındaki bu derin uzlaşmazlık ancak iki şekilde çözülebilirdi.
Ya hoca sayısını azaltacaktınız ki bu imkânsızdı. Çünkü dünya gerçekte yeteneksiz olan bir sürü insanla doluydu ve ne yazık ki onların da mutlaka söyleyecekleri bir şey vardı. Ya da konu sayısını atıracaktınız. Nitekim bu ikinci yolu mecburen seçtiler. Böylece ‘cultural studies’, basit tercümeyle ‘kültür çalışmaları’ denilen bilim dalı dünyanın başına bela oldu.
*
Kültür çalışmalarının alanına nelerin girdiğini size şöyle açıklayabilirim.
Şimdi, ilk olarak her normal insanın rutin olarak, gündelik yaptığı basit şeyleri bir bir sıralayın.
Daha sonra da bütün bu basit olayları katiyen açıklamayan ancak çok düşünceli cümleler içeren bir metin yazın.
Sonra da bu metnin basit olayların temelinde yatan ‘asıl’ müthiş gerçeği anlattığını iddia edin.
İşte kültür çalışmaları denilen şey budur.
*
Tabii böyle bir bilim dalı oluşturulunca sosyal bilimci sayısı fazlalığı birden ortadan kalktı.
Ve hatta konu zenginliği karşısında sosyal bilimci kıtlığı bile yaşanmaya başlandı.
Bir anda şu tür başlıklardan oluşan son derece kıymetli çalışmalar türemeye başladı etrafta:
‘Sifon çekme türlerinin sosyal sınıf aidiyetlerine göre belirlenişi: Tuvalette sınıf çelişkisi’, ‘Madonna’nın şarkılarında feodalizmden kapitalizme geçişin diyalektiği', ‘Porno filmlerdeki erkek cinsel organı yakın çekimlerinde ırkçı bakış açıları’, ‘Hamburger: emperyalizmin son afyonu mu?’, ‘Maskara reklamlarındaki anti-feminist önyargılar ve kadının yabancılaşması’, ‘Türk-Yunan çatışmalarında zeytinyağının rolü: İmambayıldı sendromu’.
*
Bilmem anlatabiliyor muyum durumu?
Tabii artık bu türden bilim adamları nedeniyle normal yaşam sürdürmek tamamen imkânsız hale geldi.
Diyelim ki yolda yürürken çiklet çiğnemek istedi canınız. Ama durun bir dakika, ya ‘çikletin emperyalizm simgesi olarak önemi ve İncirlik Üssü tarihinin çiklet türlerine göre yeniden yorumu’ gibi bir yazı varsa etrafta.
Varsa diye de düşünmeyin mutlaka vardır bu yazı. Yani siz çiklet çiğneyince istemeden de olsa emperyalizmim bir oyuncağı olacaksınız ki vay halinize o zaman da, değil mi ama?
Tabii bu başınıza gelebilecek en zor sorun da değil. Kültür çalışmalarının var olduğu dünyada evde tek başınayken bile yapacağın hemen her şeyin bir görünen bir de görünmeyen anlamı vardır mutlaka.
Oturduğunuz koltuğun modeli, televizyonun uzaktan kumandasına basış biçiminiz, tuvaleti ziyaret müddetiniz, gözlük çerçevinizin modeli ve şu anda aklıma gelmeyen her şey aslında sizin bildiğiniz gibi değil.
Onların aslında ne olduğunu da anlamanız için bu konuyu yazarak bilim adamı olan bir kişinin yazısını okumanız gerekecek tabii ki.
Şu satırları okuduğunuz anlarda bile ‘Popüler Kültür Birliği’nin bin 500 yüz üyesi Amerika'da Orlando şehrinde yıllık toplantılarını sürdürüyorlar.
Bu bilimsel toplantıda da son derece yeni ve ilginç çalışmalar ortaya çıktı.
İngilizcelerini önce yazayım ki, bu bilim dalının ne kadar da derin olduğunu bir kez daha görün:
Godlike Knowledge and Human Understanding in ‘Paradise Lost’ and ‘Star Trek’ (Paradise Lost metninde ve Uzay Yolu dizisinde tanrısal bilgiler ve insanın bilgiye ulaşımı). Bu bilimsel metin, başlığındaki bütün bu karmaşaya rağmen aslında Uzay Yolu dizisindeki Kaptan Kirk'ün konuşmalarında yer alan felsefeyi incelemekten ibaret.
R.E.M and the South (R.E.M ve Amerikan güneyi). R.E.M grubunun şarkılarında iç savaş Amerikası'nın hissiyatlarının bulunabileceği iddiasında olan bir bilimsel eser.
The Cultural Significance of Nicholas Cage's Coppola Roots Within the Narrative of Mike Figgis ‘Leaving Las Vegas’ (Mike Figgis'in ‘Leaving Las Vegas’ filminin söylemi bağlamında Nicholas Cage'in Coppola'ya Dayanan Kökenlerinin Kültürel Önemi). Bu bilimsel eserin ne anlama geldiğini anlatabilmem mümkün değil. Çünkü aldığım son raporlara göre eseri yazan kişi de ne anlama geldiğini henüz açıklamayı başaramamış.
*
Toplantıya katılan bilim adamları arasında en çok Ohio Üniversitesi İletişim Fakültesi direktörü Profesör Joseph Slade'in yaptığı konuşmalara rağbet varmış. Çünkü Bay Slade'in tez konusu ve uzmanlık alanı pornografik filmler.
Ve evet, konuşmalarında örnekler vermek için hem porno dergiler dağıtıyormuş izleyicilere, hem de filmlerden parçalar gösteriyormuş.
Slade 27 yıldır porno üzerinde çalışıyormuş. Bugüne kadar 7 bin adet porno filmini ‘bilimsel analize’ tabi tutmuş.
Yazımı şu iki genel fikir ile bitirmek istiyorum:
1- Ben 30 yıldır bu iş üzerinde bilimsel analiz yapıyorum. Sadece bilimsel gerekçelerle izlediğim film sayısı rahat 10 bini aşmıştır.
2- O profesörse ben ordinaryus profesörüm.
Paylaş