Paylaş
DÜN yaşanan krizin en acıklı haberi saat 14.20'de geldi. Reuters'ın geçtiği kısa bir haberde Mesut Yılmaz'a atfen ‘İstifa yok’ denildi. Böylece Türkiye bu hükümetten kurtulma yolunda eline geçirdiği en güzel fırsatı da kaçırmış oldu. Kitleler büyük bir umutla ‘‘Hükümet artık istifa ediyor’’ haberini bekliyordu aslında.
Ben bu acıklı durumdaki hükümetin devam edeceğini öğrenince, sadece o anda sessizce ağladım.
* * *
Tuhaf Başbakanımız saat 14.22'de basın toplantısı yaptı. Bu basın toplantısındaki tavrı aynen Merve Kavakçı başörtüsüyle Meclis salonuna girdiği günkü gibiydi. Son derece kararlı bir sesle konuşmaya, sert görünmeye çalışıyordu ama sesi titriyordu.
Adeta sesi kendisini çıkartan ağza sahip olan kişiye inanmaz gibiydi.
Bir ara ağlayacak diye korktum.
Bir ara perde arkasında konuşan bir bakan ‘‘Sezer küçük çocuk azarlar gibi azarladı onu’’ dedi.
Şunu bilin ki azarlanınca çocuklar da ağlar, yaşlılar da. Yani demek istediğim, ağlasaydı buna fazla şaşırmayacaktım.
* * *
Türkiye'de 4 milyar dolar iki saat içinde uçmuş, televizyondaki spiker telefondaki uzmana ‘‘Bir ekonomik istikrarsızlık durumundan söz edilebilir mi?’’ diye soruyor. Dünyada bugüne kadar böylesine bir abuk soru herhalde sorulmamıştır.
Birinci kez hükümetin çekip gitmeyeceğini öğrendiğim an ağlamıştım, ikinci kez de bu soruyu duyunca ağladım. Bence ikisi de son derece hüzünlü olaydı.
* * *
‘‘Devletin zirvesinde kriz’’ diyorlar dün oluşan duruma. Krizin tek çıkma nedeni de bir azarlama olayının yaşanmış olması.
Diyorlar ki, herkesin gözü önünde bir cumhurbaşkanı, başbakana yönelik böyle konuşur muymuş. Onu böyle azarlar mıymış?
Gören de sanır ki, bu devletin zirvesinde insanların birbirini azarlaması bundan önce hiç yaşanmadı. Dün ilk kez böyle bir şey yaşandı. Külliyen yalan bu. Yahu bu memlekette 1970 sonrasında iki kez askeri darbe oldu, bir de 28 Şubat olayı yaşandı.
Yani şimdi bugünlerde hiçbir generalin, hiçbir siyasiyi, hiçbir zaman azarlamadığını söylemeye çalışıyorlarsa, vallahi buna da kimse inanmaz be kardeşim!
Yeter yani, bunu da yemeyiz...
* * *
Dün bütün gün boyunca ‘‘sağduyu’’ çağrıları yapıldı. Aslında meseleye başka bir şekilde bakarsanız, bu memleketin bugüne kadar ne çektiyse bu ‘‘sağduyu’’ denilen şeyden çektiğini görebilirsiniz..
Eğer benim bu konuda fikrimi soran olursa, ki bu dakikaya kadar böyle bir girişimde bulunan kimse yok, o zaman derim ki bu memleketin artık ‘‘sağduyuya’’ değil ‘‘sol duyuya’’ ihtiyacı var.
Bu ‘‘sağ’’ iyice kerizleşti, biraz da sol kerizliğini göstermek için gelsin.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
* * *
Bu MHP başkanının hangi konuda ne düşündüğünü bilen var mı acaba?
Şimdi biliyorum ki mesai arkadaşları ‘‘Biz biliyoruz’’ diye ayağa kalkacak.
İyi de şu bildiklerinizi bize de anlatsanıza lütfen.
Bahçeli, ‘‘Ben görmem, ben duymam, ben konuşmam’’ın üçünü de kendinde oynuyor hükümet kurulduğundan bu yana. Son ‘‘devlet krizi’’nin de dışında durmaya karar vermişler dün, bu olaya da bulaşmayacaklarmış. Bazen, Bahçeli acaba biz seçmenlere haber vermeden emekli mi oldu da böyle davranıyor diye düşünmekten alamıyorum kendimi.
Yani Hüsamettin Özkan'ın sesini tanımıyoruz, o tamam.
Bunun anlaşılır bir yanı da var; çünkü o perde arkasında çalışıyor, bir anlamda suflör. Nasıl ki siz tiyatroyu izlerken başrol artistinin konuştuklarını duyarsınız ama suflörün sesini duyamazsınız. Onu sadece başrol artisti duyabilir. Yani Hüsamettin'in ses tonunu ben bilemiyorum, bu da beni katiyen rahatsız etmiyor.
Allah beni onunla konuşma pozisyonunda bırakmadı diye her gün şükrediyorum bile, yemin ediyorum.
Ama Bahçeli farklı, arada bir fikrini beyan etmeye başlasa iyi olacak.
Yani onun da düşüncelerini duymaya pek can atmıyorum, fikirlerini duyarsam çok mutlu filan olmayacağım ama olsun, ilke olarak konuşmaya başlamasında yarar var, değil mi ama.
* * *
Bazılarının hoşuna gitmeyecek bu vereceğim haber ama olsun.
Dün kiminle konuştuysam, olayın perde arkasında yaşananlar henüz daha ortaya çıkmadan bile, ‘‘Helal olsun Sezer'e’’ demekteydi.
Sezer yaratılan olayda haksız olsa bile böyle demeye hazır gibiydiler.
Bu da bugünkü hükümete yönelik sesini duyuramayan insanlarda nasıl da büyük bir tepki olduğunu göstermeye yeter de artar bence.
Şunu da söylemeliyim; bu yazı yazıldıktan sonra hangi perde arkası haberleri gelecek bilemem ama ne gelirse gelsin, bence Sezer ne yaptıysa haklı; çünkü bu hükümetin başı, suflörü ve onlara destek veren siyasiler azarı çoktan hak ettiler.
Hatta Sezer, Ecevit'i dizinin üstüne yatırıp bir güzel pataklasa millet ‘‘Bir daha vur’’ der, yemin ediyorum.
Paylaş