Serdar Turgut: Kriz beklentisi






Serdar TURGUT
Haberin Devamı

İNSAN bazı konuların önemli olduğunu yazıyı yazma süreci içinde anlıyor.

Önceki gün TEMPO Dergisi'ndeki köşeme göndereceğim yazıyı kaleme alırken birden konunun bugün içinde bulunulan kriz ortamını anlamakta ne kadar da önemli olduğunu fark ettim.

Ortaya çıkan perspektif çok da sürpriz olan, yeni bir şey değildi aslında, ama günümüz üzerine eğer teorik düzeyde düşüneceksek, bunun belki bir daha tekrarlanması gerekiyordu.

Konuyu önemli bulduğum için dergide yayınlanacak yazımı bir başka söylemle burada da ele almaya karar verdim.

* * *

Ekonomi teorisinde hem çok önemli olan, hem de soyut teorik düşünceye büyük bir keyifli boyut katan kavramdır ‘‘rasyonel beklentiler’’ kavramı.

Mikro ve makro iktisadın statik denge modellerinin dışına çıkılmasına adım atıldığı noktayı da beklentilerin devreye girmesi belirler.

Teori bize der ki, her birey kendi ekonomik çıkarı doğrultusunda rasyonel kararlar alır.

Ancak bu kararları alırken sadece bugün var olan verileri göz önüne almaz, ileride olacağını düşündüğü gelişmeleri de karar mekanizmasında veri olarak kullanır.

Hatta bazen gelecekte olması beklenilenler ile ilgili düşünceler, bugün alınan kararlarda çok daha etkili de rol oynarlar.

Beklentiler nasıl oluşur peki? Yine teori der ki, iktisadi bireyler hem bugünkü gelişmelere bakarak geleceğe yönelik projeksiyonlar yaparlar.

Hem de geçmişte yaşanılan deneyinmlerden ders alırlar. Bir anlamda geçmiş deneyimler, bugün alınan kararlardaki ‘‘beklenti’’ faktörünü de belirler.

* * *

İktisat teorisinin statik denklemlerine beklentiler faktörü de sokulunca işler son derece karmaşık ve bir o oranda da zevkli hale gelmiştir.

Matematiksel iktisattaki en keyifli formüller, oyun teorileri, beklentilerin formüle edilmesi sürecinde ortaya konulmuştur.

Bu bizim bugünkü konumuz değil gayet tabii ki. Bizim açımızdan önemli olan nokta, ‘‘rasyonel beklentiler’’in sadece soyut ve matematiksel iktisadın şık sayfalarında tasarlanan bir oyun değil, son derece somut ve gerçekçi mekanizmaları da anlatmasıdır.

Bakın bugün ne oluyor Türkiye'de. Son yaşanan krizden sonra, Kemal Derviş'in de gelmesiyle birlikte ekonomi yönetimi, krizi belirli bir süreç içinde bitirmek yolunda son derece mantıki kararlar aldı ve uyguladı.

Ancak piyasaların bunlara tepkisi her zaman istenildiği gibi de olmadı. Birçok zaman piyasada olup bitenler, adeta kararlara bir direnişi gösterir gibiydiler de.

Buradan yola çıkılarak sayısız komplo teorileri filan da yapılabilir tabii. Üstelik bunlar keyifli de olabilir, ancak bence ortada komplo filan yok.

Sadece ‘‘rasyonel beklentiler’’ faktörü devreye girmiş durumda.

Bireyler kararlarını bugünkü verilere bakarak veriyorlar, ancak beklentilerde istenilen olumlu bakış sağlanamadı.

Kısa-orta vadede tekrar ‘‘üçüncü’’ bir kriz daha yaşanılacağı beklentisi var hálá.

Herkes bugünkü kararlarını alırken pozisyonunu bu kriz beklentisine dayandırıyor.

Bu beklenti sadece bugünkü gelişmelere bakılarak da oluşmamış üstelik.

Geçmiş deneyimlere bakınca insanlar, bir büyük kriz daha çıkmasının çok da anormal olmayacağını görüyorlar.

Geçmiş deneyimler de negatif beklentileri güçlendiriyor.

Sonuçta ekonomi yönetimi, bugün ne kadar pozitif kararlar alırsa alsın bu kriz beklentisini tam olarak kıramadığı için aldığı tedbirler etkili bir şekilde uygulanamıyor. Bireylerin negatif yaklaşımı, pozitif kararların da sakatlanmasına yol açıyor.

* * *

Peki ne yapılacak?

Görünen o ki, kriz olacağı yolundaki beklentiler kısa sürede kırılmaz ise olmayacağı varsa da kriz olur.

Çünkü bireylerin kriz olacağı beklentisiyle bugün aldığı kararlar, yönetimin tedbirlerini aksattıkça krize daha da hızla yaklaşılmaktadır.

Dolayısıyla ekonomi kısırdöngüdedir şu an.

Kriz olacağı beklentisinin mutlaka bir şekilde kırılması gerekir.

Onun için de tamamen şeffaf biçimde aylık gelişmeler insanların önüne getirilmeli, hemen kısa vadede geçerli olacak bir makro plan ve strateji oluşturulmalı, eylem planı net olarak ortaya konulmalı ve insanlara umut verilmelidir.

Bu da kolay bir iş değildir, ama imkánsız da değildir. Çünkü Türkiye'nin ‘‘haydi’’ dendiğinde bu işi yapacak sağlam kadroları gayet tabii ki vardır.

Yazarın Tüm Yazıları