Serdar Turgut: Kokmayan çorap Türklere uygun mu?

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

GEÇEN haftanın en önemli haberi yine Hürriyet'te yer aldı.

Kaliforniya Üniversitesi'nde bir bilim adamı ‘‘kokmayan çorap’’ üretmeyi başarmış.

Bu haber yıllardan beri ilk kez memleketimde bir güzel gelişmenin olabileceğine yönelik içimde umut dolu hisler yarattı. 20 yıldır filan ilk kez bu topraklarda hoş bir şey olabileceği düşüncesi benliğimi sardı.

Çünkü bilindiği gibi, bu memleketin en önemli sorunu, ne bazı çevrelerin iddia ettiği gibi irtica, ne de gelir dağılımının bozukluğudur.

Bu memleketin başlıca iki meselesi vardır: 1- Ter kokusu, 2- Ayak kokusu.

Bu meseleler çözülmeden, ne Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girebilmesi mümkündür, ne de memlekette huzur dolu bir yaşama kavuşma imkánı vardır.

En azından benim de dahil olduğum bazı çevrelerin huzura kavuşmaları kesinlikle imkánsızdır.

Ter kokusuyla ilgili önerilerimi bir başka yazıda, metro bağlamında anlatmıştım.

Ayak kokusu meselesiyle ilgili de uzun zamandır kafa yormakla birlikte, bu meselenin nasıl çözülebileceği konusunda, açıkça söylemek gerekirse bir öneri geliştirememiştim.

Üretilen yeni çorap, bu muazzam sorunu da kesin çözüme büyük ihtimalle ulaştırabilir.

* * *

Bakın, kullandığım dile bakarsanız hálá kesin çözüme ulaşıldığından emin değilim.

Gerçi buluşu yapan bilim adamı, ‘‘Tekstil ürünlerinin dokularına ‘halamine' adını verdiği klor bazlı moleküller eklediğini ve bu şekilde işlenen giyeceklerde bakteri ve mikrobun yaşamadığını’’ belirtmiş.

İşte orada durun. Tecrübelerimiz göstermiştir ki, bizim Türk ayaklarında bakteri üremesini durdurmak mümkün değildir kardeşim. Halamine filan kesmez bizi.

Çünkü bize özgü dallamalar, ayaklarını belki arada bir yıkarlar ama çoraplarını değiştirmezler.

Yıkama dediysem de yanlış anlamayın, ayaklarına duş aldırırlar sadece. Şöyle biraz su serpiştirirler.

Sonra ayaklarını tam kurulamadan çoraplarını giyerler. Aceleleri neyse anlamak mümkün değil. Zaten meslekleri yok, hobileri yok, büyük ihtimalle işleri de yok.

Buna rağmen bir acele bir telaş, aklınız durur.

O yıkanmayan çoraba ıslak ayak girince ne olur biliyor musunuz?

Bakteriler çatır çatır, patır patır üremeye başlarlar.

Bir bakteri şöleni başlar azgelişmiş ayaklarda.

Sonra onlar mantar olur, açar büyürler.

Kokular olağanüstü boyuta ulaşır. Benim diyen yıllanmış Fransız peyniri, o ayak kokusu yanında hiç kalır.

Ayak da ‘‘blue cheese’’ görünümünü alır hafiften. Bakteriler, mantarlar, belki de ağını kurmuş olan bir örümcek bile vardır çorabın içinde.

Bu çorap değiştirmeden ayağa su çalma işi devam ettikçe, olay daha da vahim sonuçlara doğru ilerler.

En sonunda durum öyle bir hal alır ki, o adamın kafasının yanına nötron bombası düşse etkilenmez; çünkü ayağının kokusu gazın kokusunu anında yer bitirir.

Çok lazımmış gibi o hayatta kalır, yine başkaları ölür.

* * *

Bu söylediklerim ilk bakışta abartılı gelse de, toplu taşıma araçlarında seyahat etmek zorunda kalan her Türk vatandaşı benim ne demek istediğimi çok iyi anlıyordur, buna eminim.

Şimdi bu Amerikalı bilim adamlarının geliştirdiği çorap, ben iyi biliyorum ki bizim ayaklarda fazla işe yaramayacaktır.

Ancak her işin bir başlangıcı var, bunu da kabul etmek gerek.

Şimdi ilk adım atıldı. Yeni bulunan çorap, atletlerde başarıyla denenmiş. Yani antrenman yapan atletlere çorapları giydirmişler, koku olmamış. Bu büyük bir buluş yemin ediyorum; çünkü Amerika’da üniversiteye giderken spor derslerinde soyunma odaları öyle kokardı ki, bugün bile hálá o günleri hatırlayınca psikonövratik kriz geçiriyorum. Nefes alamamaya başlıyorum. Rana, hazır tutulan tüpten biraz oksijen veriyor bana da ancak kendime geliyorum.

Şimdi o çorapları alsınlar, içindeki formülü, bir atlet bunu 10 yıl kullansa da çorabın kokmayacağı şekilde güçlendirsinler.

Ancak ondan sonra piyasaya çıkacak yeni çorap, bence Türk ayaklarına uyacaktır.

Yani o çorap ithal edildiğinde, artık nedense son derece meşgullermiş gibi hareket eden vatandaşların ayaklarına su serpme gibi zor bir işten de kurtulma olasılığı ortaya çıkacağı için, bütün herkes çok daha mutlu olacak, buna eminim.

Ondan sonra da sıra inşallah koltuk altı kokusunu öldüren tişört icadına gelecek. O güzel günleri bile göreceğimize inanıyorum ben.

Yazarın Tüm Yazıları