Serdar Turgut: Kendini jurnallemek






Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Bir insan anılarını kendisi hayattayken yayınlıyorsa, onları okumasanız da olur derim ben.

Çünkü bu kişi sadece kendini anlatamayacağına göre anılarında ister istemez başka insanlar hakkında da görüş bildirecektir.

Bu görüşlerin kimseyi kırmayacağına, kavga çıkmayacağına inandığından olsa gerek kendisi hayattayken yayınlatıyordur anılarını.

Yani özetle yalan söylüyor anılarında bile.

Yani tabii bu her durumda doğru bir sonuç da olmayabilir. Edebiyat tarihinde zaman zaman başka insanlar hakkında katiyen olumlu fikir beslemeyen, kaba olan ve hakarete varan görüşleri de hiç çekinmeden yazıya döken insanlar vardır elbette.

Örneğin Goncourt kardeşler bu tanıma tıpatıp uyarlar.

Jules ve Edmond de Goncourt 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında tanıdıkları ve yazılarını okudukları herkes hakkında ağızlarına geleni söylemişlerdir.

Hatta özel kalması gereken şeyleri de görüşlerinin içine serpiştirerek çok can yakmışlardır. Sonuçta onların hemen hiç arkadaşı kalmadı, herkes onlardan nefret eder oldu ama bu da onları pek üzmedi, hatta bu durumdan keyif aldıkları bile söylenebilir.

Ama tabii bu tür vurdumduymaz insanlar nadiren ortaya çıkıyorlar.

Çoğunluk durup dururken kavgalar çıkarmakta hoşlanmaz, dostlarını kaybetmek istemez ve yaygın bir şekilde nefret edilmek fikri de onlara cazip gelmez.

Dolayısıyla anılar yazılacaksa eğer bunların yayınlanması yazanın ölümünden sonra olmalı.

Bence bu da yetmez, uygun bir zaman aralığı konularak hakkında yazılan insanların da olası ölümünden sonra kitap yayınlanırsa çok daha doğru ve adil bir karar alınmış olunur.

***

Bu tür anı ve fikir içeren yazı türüne journal da deniliyor. Yazarlar da ‘‘journalist’’ tabii ki.

Direkt çeviri anlamı gazeteci bunun, ama burada daha çok gördüğünü, bildiğini, duyduğunu yorumla yazarak hayat hakkında bir bireysel tarih yazma girişimi olarak anlaşılmalı.

Doğal olarak bunun bir de jurnal boyutu var. Bu tür yazı alanında hem kendinizi hem de başkalarını jurnalliyeceksiniz doğal olarak.

Hem kendiniz hakkında hem de başkaları hakkında bilgileri tamamen sansürsüz ifade etmekten korkmayacaksınız.

Çok zor bir iş bu. Düşünsenize, kendinizi bütün insani boyutunuzla lafınızı esirgemeden yazmaya çalıştığınızı. Tüm fikirlerinizi, siz onları yaşadığınız gibi aynen ve sansürsüz, hiç bir değişiklik yapmadan yazsanız başınız mutlaka birileriyle derde girer.

Bu kaçınılmazdır.

Dolayısıyla bu jurnal tutma işi hem çok kolaydır, hem de sonuçlarına katlanma açısından son derece tehlikelidir.

Dolayısıyla ben yazarın hayattayken yayınladığı ve kimseyi de pek kırmayan anılara hep kuşkuyla bakarım, açıkça söylemek gerekirse yazarın anı yazma görüntüsü altında aslında hikáye yazdığını, yani bana yalan söylemekte olduğunu düşünürüm.

***

Somerset Maugham, ‘‘Points of View' adındaki, bazı makalelerinin derlendiği kitabında bu anlamda üç jurnalistin hayatını anlatıyor bize.

Goncourt kardeşler, Jules Renard ve Paul Leataud'un hayatları son derece ilginç.

Hemen hepsi son derece itici karakterler. Başka insanlara karşı son derece kabalar.

Hemen hepsinin aile yaşamları travmatik. Örneğin Leataud uzun yıllar boyunca görmediği annesine yıllar sonra sırılsıklam áşık olmak gibi acıklı bir olayı bile yaşayabilmiş.

Bu adamlar son derece korkusuzlar. Örneğin bir tanesi onu okuyacağını bile bile çocuğuna hakaret ediyor güncesinde.

Diğeri on gün önce evinde misafir olduğu arkadaşının karısıyla nasıl da seviştiğini anlatıveriyor kitabında. Leataud ise tepki göreceği kesin olan aşkını anlatıveriyor.

Onlara yakın dostluk gösteren hemen her insan da günce yayınlanınca bir bakıyor ki arkadan bıçaklanmış, bir gece aşırı içkili haldeyken söylediklerini bile yazmış kitabında yazar. Ahlaki mi tartışılır bu ama şu da var ki bunları okumak son derece de zevkli çünkü sansürsüz yazılmışlar.

***

Ben bir insanın her akşam evine gittiğinde o gün olan biteni ilerde yayınlamak üzere not aldığını bilsem o insanla ilişkimi hemen koparırım. Bu tür insanlarla insani bir ilişki kurma imkánı yok bence.

Ama bu tür edebiyat dalı her zaman olacak elbette ve demin anlattığım türde insanlar Türkiye'de de ortaya çıkarlarsa o zaman etraf bayağı neşelenecektir de tahmin ediyorum.

Bu işe karşıyım dedimse kitap yazılırsa eğer okumam demedim değil mi ama?

Yazarın Tüm Yazıları