Karşı mı çıkıyorlar, bana yanlışsın mı diyorlar, destek mi veriyorlar anlamak mümkün değil.
Bu tür belirsizliklerden hoşlanmıyorum. Belirsizliklerle uğraşacak vaktimiz yok. Hele de işadamları gibi rasyonel düşünceye, ampirik çözümlemeye en yakın olması gereken kesimde bu tür fikir bulanıklıkları görmek, bu ortamda insanın moralini daha da bozuyor.
***
Açıklamayı aldıktan sonra kendi yazdıklarımı tekrar okudum, bir hata var mı diye.
Yok. Bunun, anlattıkları bir senaryo olduğunu ben de vurgulamışım ve çeviride de bir sorun yok.
Açıklamada denilenlerle aynı şeyler yazılmış.
Peki ben yorum mu yapıyorum, acaba işadamlarına söylemek istemedikleri şeyi mi söyletiyorum? Hayır, ayrıca niye böyle bir şey yapayım ki? Herkes kendi diyeceğini der, tartışırız. Ülkemiz için doğru olanı buluruz. Bulacağız da merak etmeyin.
TÜSİAD'ın eski ve yeni başkanları, hükümetin istifa etmesi durumunda Cumhurbaşkanı'nın Meclis içinden bir yeni başbakan atayabileceğini, onun da 15-20 kişilik çoğunluğu teknokrat nitelikli bir Bakanlar Kurulu'yla işe koyulabileceğini, bir düşünce cimnastiği, bir senaryo olarak anlatıyorlar gayet tabii ki. Yazımda bunu söyledim.
Ancak konuşmalarında başka bir nokta daha var.
Erkut Yücaoğlu, bunları söyledikten, senaryoyu anlattıktan sonra bir cümle daha ediyor. ‘‘This is one scenario that can instigate change’’ diyor.
Yani, ‘‘Bu senaryo gerekli değişimi başlatabilir’’ diyor.
Sonra devam ediyor... Aynen aktarıyorum: ‘‘Peki değişimi kim başlatacak? GÜÇLERDEN BİRİ BUGÜN BURADA. Ama Türkiye'de bu baskıyı yaratmak için geniş çaplı işbirliğine hazır olan başka sivil toplum örgütleri de var. Yani, ya oyunu doğru oynarsınız, ya da oyundan çekilirsiniz...’’
Yani ne oluyor? Evet bir senaryo anlatılıyor, ama buna destek de veriliyor. O senaryo hakkında tavır alınıyor. ‘‘Bu değişimi başlatabilir’’ deniliyor. Değişimi başlatacak bir güç burada denilerek TÜSİAD'ın bunu savunacağı söyleniliyor.
Ben de bunu anlattım zaten...
***
Büyük işadamları, beklediğim gibi dürüst davrandılar, oradaki açıklamalarının metnini eksiksiz tercüme ettirerek yayınladılar.
Bu tavırları için kendilerine teşekkür ediyorum.
Anlayamadğıım nokta şu: Dört gün önce niye başka bir açıklama yapıp teknokratlar hükümetine bu kadar karşı çıktılar ki?
Aynı şeyi savunuyoruz. Aynı süreçleri ortaya atıyoruz.
Ülkemiz için bunun tek çıkış yolu olduğunu görüyoruz.
Hislerimiz ortak. Ara rejim sözü psikolojik tepki topluyor. Ben bu tanımdan bu nedenle vazgeçmem; çünkü normal işleyişin dışında bir süreç bu ve o nedenle ‘‘ara’’ diyorum.
Antidemokratik olduğu için değil, ‘‘farklı’’ olduğu için ara rejim bu.
***
İşadamlarına ben inanıyorum, onlara güvenmek istiyorum. Geçmişte yapılan hataları, çürük elmaları hatırlamak bile istemiyorum.
Benim yazılı açıklama metinleri üzerine semiyotik tartışmalara harcayacak ne zamanım, ne de niyetim var. Türkiye'nin zamaanı ise hiç kalmadı.
Yazılı açıklamalarına o başlığı atmışlar ama bugün Türkiye'de ne serbest piyasalar, ne de demokrasi var.
İkisini de istiyoruz. Biz vatanımızın her ikisinde de güçlü kurumlarını oluşturmuş bir ülke olarak Batı'da yerini almasını isteyen insanlarız.
Bakmayın bugün moralimizin bozuk, düşmüş olduğumuza. Bilgi, birikim, dünyayı tanıma, mesleğine saygı, hayattan keyif almayı bilme, bunların hepsi bizde.
El uzatıldığı zaman bütün bu vasıflarımızı ülkemiz için harekete geçiririz.
İşadamlarına çağrımı yineliyorum. Şirketlerinin insan kaynakları bölümüne bir uğrasınlar. Bu nitelikteki insanların aç oldukları, hangi tür işlerde çalışmak için birbirlerini ezmeye hazır oduklarını görsünler. Vicdanları bunu kaldıramayacaktır, tanıyorum onları.
Bizleri toparlayacak insanlara ihtiyaç var. Bir el verene iki el birden, o da yetmedi mi bütün vücudumuzu birden veririz.
Biz burada kalmak, mutlu olmak, demokrat bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz.
İşadamlarına sesleniyorum: Oyundan çekilmeyin, oyunu doğru oynayın. Oynayın ki Türkiye'yi bu katiyen layık olmadığı durumdan bir an önce kurtaralım.