Serdar Turgut: Katolik Kilisesi'nin sahte mucizesi

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Portekiz'deki Fatima Manastırı Katolik áleminin en kutsal mekánlarından bir tanesidir.

Rivayete göre, 13 Mayıs 1917 günü 10 yaşındaki Lucia Santos ve onun küçük kuzenleri Fransisco ve Jacinta Marta kırlık alanda dolaşırlarken aniden bir ağacın üstünde parlayan bir figür görürler.

Figür onlara 6 ay sonra aynı yere aynı saatte gelmelerini söyler.

Ve birden olanlar olur. Üç küçük çocuğun anlattığı bu hikáye birden ağızdan ağıza yayılmaya başlar.

Tam altı ay sonra 13 Ekim günü 70 bin insan mucizeyi görmek için orada toplanır.

Gerçi fazla bir şey görünmez ama artık toplu histeri hali yaşandığından dolayı çoğu insan görmediklerini görmüş gibi anlatmaya başlar.

İşte son günlerde Mehmet Ali Ağca'nın da tuhaf bir şekilde ilişkilendirildiği Fatima mucizesi böylece başlamış olur.

* * *

Çocuklara görüldüğü öne sürülen bakire Fatima üç sır söylemiştir ve bunu da sadece Lucia duymuştur.

İnanca göre ilk sır barışın yakında geleceği ile ilgiliydi çünkü bu olay yaşanırken henüz daha Birinci Dünya Savaşı devam etmekteydi.

İkinci sır Rusya'da yaşanacak gelişmelerle ilgiliydi.

Üçüncü sır ise geçen haftaya kadar açıklanmamıştı.

Merkezi Roma'da bulunan Katolik Kilisesi bu var olduğu iddia edilen son sır ile ilgili müthiş bir propaganda ve korku oluşturma bürokrasisi oluşturmuştu.

Denilene göre bu son sır, Roma'da kilit altında tutuluyordu. İçeriği öylesine korkunçtu ki bunun ne olduğunu sadece papalar bilir, her yeni seçilen papa bu sırrı okuduktan sonra kimseye söylemeden bunu yine kilit altında tutardı.

Son sırrın dünyanın nasıl ve ne zaman sona ereceğiyle ilgili olduğu kanısı da yaygındı ve kendi inananlarına korku salmayı iyi bilen Katolik Kilisesi bu kanıya da tepki vermeyerek söylentileri yaygınlaştırıyordu.

* * *

Şimdi gelelim beni çok üzen ve biraz da içimi bulandıran son olaya.

Geçen hafta Papa, Fatima'ya toplanmış 600 bin kişiye son sırrı da açıkladı.

Güya bu kendisine Mehmet Ali Ağca tarafından 1981 yılında düzenlenmiş suikast ile ilgiliymiş.

Üçüncü sırda Papa'ya karşı böyle bir girişimin olacağı, tarihiyle birlikte verilmişmiş.

Bizde fazla yankılanma bulmadı tabii ama bu haber yayınlandıktan sonra Hıristiyan dünyasında ortalık birbirine girdi.

Tüm dünyada Katoliklerin sabah gazetelerini açtıklarında ilk okudukları haberin bu olduğuna emin olabilirsiniz.

* * *

Ama bu o kadar örgütlü, insanların kafasıyla nasıl oynarız diye o kadar ince planlanmış, o kadar hurafeler yaratarak insanları korkutmaya yönelik bir büyük oyun ki insan olan biteni duyunca ‘‘Pes!’’ diyor.

Bundan bir süre önce Portekiz'e gitmiştim.

Fatima Manastırı'nı da gezdim. Çok etkilenmiştim gördüklerimden çünkü hem maddi hem de manevi acı çektikleri belli olan insanlar dizleri üzerinde sürüne sürüne yüzlerce metre yol kat edip dualar ediyorlardı.

Olayı anlamak için kitap okumaya başladım Fatima hakkında. Ve bir detay dikkatimi çekti.

Manastırın en kutsal köşelerinden bir tanesinde, Bakire'nin göründüğü iddia edilen yerdeki tacının tam üstünde Papa İkinci John Paul'un vücudundan 1981'deki suikasttan sonra çıkarılan kurşun sergileniyordu.

Evet, Mehmet Ali Ağca'nın tabancasından çıkmış olan kurşun Katoliklerin çok kutsal saydığı bu yerde yıllardan beri, o anda açık olmayan bir nedenden dolayı sergilenmekteydi.

* * *

O kurşunun Fatima'da olan bitenle fazla ilgisi olmadığı için onun böylesine sergilenmesinin manasını da kavrayamamıştım.

Geçen hafta yapılan açıklamayla olayın üstündeki esrar perdesi benim açımdan tamamen ortadan kalktı aslında.

Muhteşem bir halkla ilişkiler zaferi kazandı Kilise. Yıllar öncesinden bugünü planladılar anlaşılan. Çünkü olay planlı olmasaydı o kurşunun tam o noktada yıllardır sergilenmesine de gerek yoktu.

Kurşun orada yıllardır sergilendi, insanlarda suikast fikri canlı tutuldu.

Sonra canlı tutulan bu fikir geçen hafta yapılan ‘‘son sır’’ açıklamasıyla Fatima mucizesiyle bağlantılandırıldı.

Kilise bir mucizeyi daha mükemmel bir şekilde planladı ve yarattı.

Güya kurşunun tam orada sergilenmesiyle Fatima'nın üçüncü sırrının suikastla alakalı olması tamamen bir tesadüf, yeni bir mucizeydi.

Bu olan bitenler beni üzüyor, çünkü o manastırda dizleri üzerinde sürünen gerçek inananlarla nasıl oynandığını görmemem mümkün değil.

Yazarın Tüm Yazıları