Paylaş
BU memlekette haddinden fazla uzman var.
Hemen her konuda önemli fikir sahibi olan insan sayısı Türkiye'de dünya ortalamasının çok üstünde.
Olay böyle olunca yanlış fikirler üretilmesi de katlanarak artan bir süreç haline geliyor doğal olarak.
Örneğin alın son kapkaç olaylarıyla ilgili getirilen yorumları.
Şimdi bazı ‘‘uzmanlar’’ çıkmışlar ortaya, kadınlara yakın dövüş öğretmeye soyunmuşlar.
Kadınlar birkaç temel hareketi öğrendikleri takdirde kapkaççının harekete geçtiği anda bunları uygulayarak onu etkisiz hale getirebileceklermiş.
Sonu kanlı biten kapkaç vakalarının sayısı arttıkça bu tür kursların sayısının da artacağına emin olabilirsiniz.
* * *
Gayet tabii ki bu tamamen yanlış bir yaklaşım konuya.
Bunun neden yanlış olduğunu ise başrolünü Cüneyt Arkın'ın oynadığı ‘‘Kanca’’ adlı filmi izleyerek görebilirsiniz.
Yazının bu aşamasında sizinle özel bir sorunumu da tartışmak istiyorum sevgili okurlar.
Bana yeni bir illet bulaşmış durumda. Teyzem neden oldu buna. Onun seyrettiği eski Türk filmlerine ben de ister istemez bakakalmıştım, sonuçta bunlar bende bir takıntı halini aldı.
Şu aralar günde en az iki Türk filmine bakmadığım takdirde kendimi bir tuhaf hissediyorum.
İlk başlarda bu illettimi hoş karşılamıştım. Profesyonel anlamda da bana yardımcı olacaktı büyük ihtimalle bu takıntım.
Çünkü her bir eski Türk filminin sadece tek bir tanesinde bile belki de yüz yazıya konu oluşturacak kadar abuk malzeme vardı.
Ancak konu bulmak açısından son derece iyi olan bu yeni takıntımın yan etkileri de ortaya çıkmaya başladı yavaş yavaş.
Rasyonel düşünme yeteneğimi büyük bir hızla kaybetmeye başladım. Olaylar arasında hiçbir nedensellik bağlantısı kuramıyorum ve dahası fakir oğlan zengin kızla evlenemeyince ve bunun yerine türkü çığırınca bile gözlerim sulanmaya başladı. Büyük ihtimalle bunama sürecine girmiş durumdayım.
Yani bunları anlatıyorum ki durumu bilin, tamam mı!
* * *
‘‘Kanca’’ adlı süperfantastik filmde Cüneyt Arkın'ın bir kolunda el yerine kanca var.
Maliyetleri düşürmek için mahalle kasabından dana dili kadar bir kancayı alıp takıvermişler adamcağızın koluna.
Neredeyse kolundan daha büyük bir kanca bu.
Süperfantastik filmin bence en önemli sahnesi Cüneyt Arkın'ın bu kancayla insan doğramaya başlamadan önce bunu bilediği enstantanelerdi.
Bir ahşap doğramacıdan aklınıza gelebilecek en kocaman bileyleme aletini almışlar getirmişler sete.
Cüneyt Arkın buna kancasını sürdükçe muazzam kıvılcımlar çıkıyor. Müthişti o sahne yemin ediyorum.
O sahnede Cüneyt Arkın'ın suratına yerleşen ifadeyi, Hanibal ‘The Cannibal’ Lecter'in bile takınabilmesi zordu.
Neyse, Arkın bu bileyleme işinden sonra hesabını göreceği adamı aramaya başlıyor.
Kahve gibi bir yere gelerek takma adı ‘Yamalı’ olan bir adamı soruyor.
Bundan sonra filmde acayip bir mantık atlaması oluyor. Sadece bir saniye önce kahvede adam soran Arkın, bir sonraki sahnede denizin tam kenarına bir iskemle koymuş, denize arkasını dönmüş, donuk donuk önüne bakarken görülüyor.
Oraya oturması güzel olmuş bence çünkü bunun bir mantığı olmamakla birlikte arkada deniz ve önde iskemle üzerinde bir elinde kanca takılı bir adam görsel açıdan mikro bir şaheser.
Sonra dört nur topu gibi arslan geliyor uzaktan. Onlara bakınca ‘‘Analar neler doğurmuş, helal olsun’’ diyorsunuz ister istemez.
Hepsi bier ayı boğan maşallahları var.
Cüneyt Arkın'ın etrafını sarıyorlar. O uzakta bir yerlere bakıyor, hayattaki en iddialı Budist bile onun gibi transa giremez yemin ediyorum.
Maraza çıkacak bu belli.
Şimdi siz sinema seyircisi olarak ne beklersiniz bu sahnede. Adı ‘Kanca’ olan bir filmde filmin başoyuncusu bu adamları tek tek kancalı koluyla vahşi bir şekilde öldürecek, değil mi? Yani bu filmi izlemek için tek neden de bu olmalı bence zaten.
Ama hayır gayet tabii ki bu mantıki gelişme yaşanmıyor filmde ve Cüneyt Arkın öbür eliyle belinden çektiği silahla temizleyiveriyor adamcağızları.
Bu aşamada ‘‘Neden Kanca?’’ sorusu da filozofik bir absürdite olarak ortada kalıveriyor...
* * *
Demek istediğim şu ki dünyanın hiçbir yerinde insanlara sokakta kendilerini soymaya çalışanlara karşı kendinizi savunun tavsiyesi verilmez.
Aksine soyguncuyla işbirliği yapın, fiziksel zarar görmeden ona çantaysa çanta, paraysa para verin ve yüzüne de pek bakmayın denir.
Aksi halde, ona direnirseniz Cüneyt Arkın gibi sürpriz bir silahla size zarar verebilir. Sonunuz kötü olabilir.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Paylaş