EKONOMİYİ borsa haberlerinden, süpermarketteki ithal mallardan ve banka bilançolarından ibaret sananlar için işsizlik, arada bir, fazla da önem vermeden göz atılacak istihdam rakamından ibarettir.
Hayatta her şeye olduğu gibi ekonomiye de televoleci mantığıyla bakmanın sonucudur bu durum. Bu tür insanlar çok fazla Türkiye'de, hákim söylem onların elinde ve böyle olduğu için de bir kandırmaca oynanıp duruyor memlekette.
Örneğin mesleği olan yani üniversite bitirmiş gençler arasındaki işsizlik oranı resmi rakamlara göre yüzde 30, resmi olmayan rakamlara göre ise yüzde 50'lere ulaşmış bir ülkenin Avrupa Birliği'ne üye olup olmayabileceği tartışılmıyor Türkiye'de.
Yine resmi rakamlara göre bir yıl öncesine göre işsiz sayısındaki resmi artış oranı yüzde 35 olmuş, kimse bunun bir felaket olduğunu düşünmüyor.
Sevgili okurlar.
IMF'nin son kredi diliminin açılmasının seçim sonrasına ertelenmesinin tek bir anlamı vardır. İşsizliğin, fakirliğin daha da artırılmasına yol açacak tedbirler alınmasını istiyorlar ve bir seçim öncesinde bunun yapılması mümkün olmadığı için de anlayış göstererek beklemeye razı oldular.
Anlayacağınız tekrar kabak gibi oyulacağız yine 4 Kasım'dan itibaren. İşin acıklı yanı da kabağı oyacak kaşığı kapmak için bütün partiler tuhaf bir şekilde, sanki bu utanılması gereken bir şey değilmiş gibi yarışmaktalar.
CHP, IMF'nin istediklerinin aynen sürdürüleceğinin güvencesinin kendi tekelinde olduğunu göstermek için Kemal Derviş'i aday gösterdi. Normal bir sosyal demokrat partinin oy tabanını tamamen kaybetmesi için yeterli neden olabilecek bu gelişmenin Türkiye'de ise prim yapacağı umuluyor.
Öte tarafta ne dediğini pek anlıyormuş izlenimi veremeyen, büyük ihtimalle de anlamayan AKP liderinin, IMF güvenceleri vermek için bir tek takla atmadığı kaldı. Bu politikalara sahip çıkmanın ne anlama geldiğini anladığından şüphe duyduğum kalabalıklar ise onları alkışlıyorlar ha bire.
Dolayısıyla çok yakında olup bitecekler olduğu zaman onlara oy verenlerin şikáyet edebilmelerine de imkán kalmayacak, IMF'nin oyma işlemi tekrar başlayınca baş kaldıranlara, biz size söylemiştik neden şimdi şikáyet ediyorsunuz denilecek.
***
Bir yalan söyleniyor Türkiye'de. IMF politikalarının alternatifi yoktur deniliyor. Hayır, gayet tabii ki vardır. Siz siz olun televoleci zihniyetin hákim söylemine kanmayın bu konuda. Türkiye ne yazık ki basiretsiz politikacılar nedeniyle IMF konusunda ‘‘Ben IMF'yi daha çok severim, sen az seversin, hayır ben çok daha fazla severim’’ türünden abuk bir söylemin içine itilmiş durumdadır. IMF'nin tek bir hedefi vardır, o da borçlu ülkenin borcunu zamanında ve aksamadan ödemesini sağlamaktır. Bu böyle diye aman onlara da kızmayın, çünkü onlar bu konuda dürüstler, hayatta hiçbir zaman amaçları konusunda yalan söylemediler, açık oynadılar oyunu.
Yalanı söyleyen borcu ödeyen ülkelerdeki IMF yalakalarıdır. Bu tutturdukları yoldan sapmamalarının tek sonucu işsiz sayısına yüz binlerce işsiz daha katılması, fakirliğin daha da artmasıdır.
Ancak unutmaya çalıştıkları bir nokta var. Kimden daha ne alacaklar ki? Bıçak kemiğe filan dayanmadı, çoktan kemiği kesmeye başladı bile.
***
Yapılacak tek şey var.
Borç ödeme takvimimizi IMF ile yeni baştan konuşmamız, bazılarında erteletmeye gitmemiz, bazılarında ise silinmeye gidilmesi için bastırmamız gerekiyor. Türkiye'nin bu dış borcu ödemesi artık mümkün değil, çünkü bu miktarda borç sadece halkı ezerek ödenebilir. Türkiye'de ise halkın ezilecek yanı kalmadı artık.
Anlayacağınız Türkiye zor, hatta imkánsız olması gereken bir işi başardı ve sömürecek insanını tamamen tüketme yoluyla sömürü düzeninin sonunu hazırladı. Kapitalizmde bile ender görülecek olaylardan bir tanesidir bu, bunu da bilin yani!
IMF ve yabancı sermaye ile bu meseleyi konuşmalıyız. Bunu onurlu bir şekilde yapabilmemizin tek şartı ise memleketteki ekonomik düzeni baştan aşağıya radikal biçimde düzeltecek plan, program ve stratejiyi oluşturmaktır.
Kısa, orta ve uzun vadeli kapsamlı hedef ve planları hazırlamaktır. Ve bu Ulusal Ekonomik Kurtuluş Programı'yla dünyanın karşısına çıkarak ‘‘Baylar durum böyle, ben bunları yapmaya başladım, artık borçlarımı da yeniden düzenlemeyi sizinle konuşmalıyız’’ demektir.
Başka yapılacak hiçbir şey kalmamıştır ve vardır, yola aynen devam diyenler de yalan söylemektedirler. Bu tür bir çıkış dünya sisteminde tepki görmez, çünkü orta ve uzun vadede kendisini kurtaracak Türkiye dünyaya da yük olmayacaktır, onlar da bunu göreceklerdir.
Ama aksi olursa da iflas edecek bir Türkiye'nin yaratacağı sorunlarla boğuşacaklar, alternatifleri budur, bu da sadece bizim için değil bölge için de bir felaketin kapısını açar.
Onurlu Ulusal Program oluşturmak yerine yalanlarını sürdürüp de aynen yola devam diyenler bu ülkenin sonunu hazırlıyorlar, onların dedikleri olduğu takdirde halkı açlığa itilmiş bir ülke olarak iflas edeceğiz, tamamen tükeneceğiz.
Onurlu çıkış yolunu yakalamak fırsatı hálá daha var, yeter ki cesur olalım. Buna inanın.