Paylaş
İnsani değerlerle alay etmeyi marifet sayan reklamı protesto etmek isteyen öğretmenlere, bankanın konuyla ilgili yetkilileri ilginç bir tavır sergiliyorlarmış.
Reklamda Türkiye'de özellikle son 10 yıldır yıkılmış olan bütün değerleri benliğinde toplayan öğrencinin tavrı, banka yetkililerine göre ‘‘çağdaş Türkiye'nin sembolü’’ymüş.
Bana iğrenç gelen bir tavrı bu şekilde yorumlayabilmelerine hiç şaşırmadım, çünkü o öğrenciyle aynı değerleri paylaşmasalardı zaten bu reklamı kendi şirketlerini güzel göstermek için kullanmak akıllarının ucundan bile geçemezdi.
Düşük değerleri savunan, paylaşan insanlar, bunun kendilerini aslında ne kadar küçük düşürdüğünü katiyen fark edemezler.
Gelen eleştirileri de bu nedenle kavrayamazlar.
Türkiye'de çağdaşlığın, modernliğin, yeniliğin hemen her durumda üçkáğıtçılık seviyesine indirgenebilmesindeki müthiş kolaylık, işte bu nedenledir aslında.
***
Öğretmenlere, banka yetkililerince verilen ikinci cevap aslında daha acıklı.
‘‘Reklamda bir öğretmeni oynatıyoruz ya, daha ne istiyorsunuz?’’ diyorlarmış özetle.
Bana telefon edip bu konuşmaları aktaran okuyucularım, yanlıştan döneceğine inandıkları bir kurumun tavrının bu şekilde olmasına daha da üzülmüşler.
Biraz da şaşırmışlar.
O banka reklamında, dünya değerlerinden çok uzak olarak empoze edilmeye çalışılan, güzel yürekli yüzlerce insan, aslında bir hata yapıldığı söylense, özür dilense affetmeye hazır.
Ama onların anlamadığı bir şey var.
Reklamda savunulan değerlerin dünyasında kötü reklam diye bir şey yoktur.
Yani şimdi ben aleyhte yazıyorum ya, insanlar bunu konuşuyor ya, ben eminim ki banka yetkilileri, reklamı yapanlar büyük sevinç içindedirler.
Konuşulmak onlar için tek önemli şeydir.
Konuşulanın kınamayla dolu olması, ayıplanmaları, değersizlikle suçlanmaları, hiç ama hiç önemli değildir.
Hatta küfür yeseler de iyi gelir, çünkü küfür bile onlara göre kendilerinin hatırlanmasıdır aslında.
Durum böyle olunca da olayı protesto etmek için arayan insanlara karşı alınan tavır da normal karşılanmalı.
***
Reklamın konuşulması amacını gerçekleştirmek için tartışma yaratmak, aslında bu mesleğin kuralları açısından normal bir yöntemdir.
Kapitalizmin normal kurallarıyla çalışmakta olduğu ülkelerde de tartışma yaratan reklamlar bilinçli olarak yapılır.
Ama oralarda ne bir meslek grubunu bu reklamdaki gibi aşağılamak, ne de insanların mutlu yaşamaları için bence gerekli olan bazı değer yargılarını bu şekilde ayaklar altına almak hiçbir kurumun haddine değildir.
Zaten reklamcının profesyonelliği de, bu ince ayarları tutturarak reklamını etrafta konuşturmayı başarmakta yatar.
Yoksa bizdeki gibi ilkesizliği ve sıfır değer yargısını insanın gözüne sokarak reklam konuşturmak tek kelimeyle basitliktir.
***
Okuyucularıma sesleniyorum.
Hiç üzülmeyin.
Bu reklamda aslında öğretmenler değil, bilgi değil, yeni dönemin değer yargıları aşağılanıyor.
Ben yazımdan sonra gelen büyük desteğe çok şaşırdım.
Bence çoğu insan yazıdan önce tepki duymuş, öfkesini içine atmak zorunda kalmış.
Yazı öfkenin, tepkinin bir yöne kanalize olmasına neden oldu, iyi de oldu.
Çekmesinler reklamı, boşverin. Bence daha çok yayınlasınlar, yayınlasınlar da insanlar ‘‘yeni’’ Türkiye'nin ‘‘çağdaş’’ değerlerini savunduğunu iddia eden insanlarının ne durumda olduklarını, neleri savunduklarını, hangi düzeyde bulunduklarını görsünler.
***
Burjuvazinin bulunmadığı bir ülkede kapitalizm işte ancak Türkiye'de olduğu kadar olabilir.
Lümpen burjuvazi haddini bilmez. İzansızdır, fikirsizdir.
İzansızlığın, haddini bilmemenin, fikirsizliğin toplumsal hayatın her yanını sarmakta olduğu bir ülkede yaşamak aslında çok zor, biliyorum, ama kötümser olmak da pes etmektir, bunu kabul edemem.
Yapılacak en iyi şey, bu reklamla alay etmek, onu aşağılamak ve kendi paranızla ilgili bir karar alırken de bu reklamı savunanları tekrar hatırlamaktır.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Paylaş