Serdar Turgut: İstedikleri cevapları veremiyorum






Serdar TURGUT
Haberin Devamı

BİR süredir tuhaf bir uygulamaya muhatap ediliyorum.

Dergilerden, gazetelerden gazeteci arkadaşlar cep telefonumdan arıyorlar.

Bir haber hazırlamakta olduklarını, benim de görüşümü almak istediklerini belirtiyorlar.

Meslektaş olmamız nedeniyle bu tür taleplerin hiçbirisini baştan reddetmiyorum.

Sonuçta arkadaşlara bir görev verilmiş, onu yapmaya çalışıyorlar, işlerini zora sürmenin álemi gayet tabii ki yok.

Bana kalsa bana soru sormazdım ama onların tercihi bu yöndeyse yapabileceğim bir şey de yok bu konuda.

Soruyorlar sorularını, bir şekilde cevaplamaya çalışıyorum.

Buraya kadar her şey normal.

Ancak asıl olay, ben cevabımı verdikten sonra başlıyor.

* * *

Vermiş olduğum cevap onları katiyen tatmin etmiyor.

Hatta diyebilirim ki, cevabımı verirken telefonun karşı tarafında buz gibi bir havanın esmeye başladığını bile hissediyorum.

Örneğin bir arkadaş aradı, ‘‘Ekonomik krizden ne zaman çıkacağız’’ sorusunu sordu.

Ben de ‘‘Çıkamayacağız’’ cevabını verdikten sonra gerekçelerimi sıraladım.

Arkadaş son derece dürüst bir şekilde, kendisinin olumlu bir portre çizme arayışında olduğunu, olumlu görüşler almaya çalıştığını, bu nedenle benim söylediklerimi haberde kullanmasının çok zor olduğunu söyledi.

Diğer bir arkadaş ise son zamanlarda hangi kitapları okuduğumu sorarak benden onlar hakkındaki fikrimi sordu.

Kabul etmelisiniz ki öyle ani cevap verilecek bir konu değil bu. Aniden cevap istenirse, ben sadece şunu şunu okuyorum; şu şöyle güzel, bu böyle güzel, demekten başka bir şey zor söylerim.

Yani telefonda hemen cevap istenirse bu konuda ‘‘Falanca kitap semiyotik özellikleri açısından Derrida'nın kurmuş olduğu fenomolojik hiperrealiteye uygundur, ancak konuyu Walter Benjamin'in bakış açısıyla ele alırsak...’’ diye başlayan bir konuşma mümkün değil yapamam.

O da tatmin olmadı verdiğim cevaptan, ‘‘Bu bana yeterli değil’’ dedi ve kapadı telefonu.

* * *

Dolayısıyla kendimle ilgili bazı yeni açıklamalarda bulunmam tekrar kaçınılmaz oldu.

Çünkü gazetecilerin tatmin edici cevaplar duyamayarak üzülmelerini hiç istemem.

Bu açıklamalarımda getireceğim kılavuzlara uygun davranılırsa eğer, sadece görevini yapmakta olan muhabir arkadaşların ve benim zamanımız boşa harcanmamış olacak, buna eminim.

İşte uyulmasını rica ettiğim kurallar:

1- Bana soru sorduğunuzda düşünmem için zaman tanıyın. Ben hemen her konuda parlak fikirleri olan basın kahramanlarından bir tanesi değilim. Hatta denilebilir ki, düşünce oluşturma meselesinde Hasan Cemal'den bile daha yavaşımdır. Dolayısıyla telefoda sorunuzu sorun, numaranızı bırakın, ben sizi geri ararım.

2- Ekonomi ile ilgili olumlu haberler yapmak istiyorsanız, herhalde bu konuda görüş alınabilecek dünyadaki en son insan ben olmalıyım. Televoleci ekonomistler bile artık bu konuda size yardımcı olamayacaklardır büyük ihtimalle. İlla da olumlu görüş almak istiyorsanız, size önerim, örneğin İsmail Cem'e soruyu yöneltin. Belki hatırlamazsınız, kendisi Dışişleri Bakanı'mızdırlar. Geçen gün bir demeç verdi ve Türkiye'nin OECD ülkeleri ile işbirliği içinde azgelişmiş ülkelere verilecek yardım paketi için katkıda bulunacağını söyledi. Böyle bir haber insanın yüreğini durdurtacak kadar abuk ve absürddü. Bunu söyleyebilen bir insanın, Türk ekonomisi hakkındaki görüşleri de muhakkak haddinden fazla olumlu olmalı. Onun görüşlerini içeren haber de, eminim ki editörün istediği gibi dört dörtlük olur.

3- Bana aşk, seks ve evlilik konularında soru katiyen sormayın. Bunlardan en sonuncusunun kanun dışı ilan edilerek yasaklanmasını istiyorum. Bana kalsa ilkini de kanun dışı ilan edip yasaklar ve sadece seksi serbest bırakırdım ama maalesef bu da olmuyor işte. Bu tür konularda karar verme mercii ben değilim. Bana kadınları da sormayın; çünkü kadınları anlamakla ilgili herhangi bir söylem duyarsam bile şak diye düşüp bayılacağımı hissediyorum. Bu konuda illa görüş istiyorsanız, onu Ahmet Altan'a sorun ama bunu yaparsanız bir rica bana da telefon edip uyarın. Uyarın ki onun görüşünün yer aldığı gazete veya dergiyi o gün okumayayım.

Bilmem anlatabiliyor muyum?

Yazarın Tüm Yazıları