Paylaş
YEPYENİ bir ruhsal bozukluk illeti bana bulaşmış durumda.
İstisnasız her sabah bir saat kadar Hürriyet Gazetesi'yle ilgili halüsinasyonlar görmeye başladım.
Gazeteyi okuduktan sonra başlıyor bunun sendromları.
Rana diyor ki, gazeteyi okuyup bitirdikten sonraki bir saat içinde yüzümde sürekli bir gülümseme oluyormuş. Denilenleri duymuyormuşum, dünya o anda yıkılsa umursamıyor ve kesinlikle de konuşmuyormuşum.
Görmekte olduğum halüsinasyonların etkisiyle olsa gerek sürekli garip sesler çıkarıp, arada bir de kahkahalar atıyormuşum.
Genel ısrar üzerine New York'taki doktoruma ‘‘Ne olacak benim halim’’ diye sordum. Olan bitenin fazla önemli olmadığını, kendisinin zaten böyle bir gelişmeyi beklemekte olduğunu, bunun tedavisinin de bulunmadığını söyledi.
Tedavisi olsaydı zaten şaşırırdım; çünkü ona göre bendeki hiçbir bozukluğun tedavisi yok. Yıllardır bana bunu söylüyor, ben de ona inanıyorum.
Woody Allen 25 yıldır psikanaliste gidiyor, sonuca bakın. Herhalde beni de öylesine bir gelecek bekliyor. Durum bunu gösteriyor.
* * *
Sizinle de paylaşayım bari halüsinasyonlarımı. Belki de siz yardımcı olabilirsiniz bu illetten kurtulmama.
İlk halüsinasyonum şöyle başlıyor:
Hürriyet üst yönetimi, daha mükemmel bir gazete yapmak için harekete geçmiş.
Bina içindeki ‘‘karma’’yı değiştirmelerinin de gerekli olduğunu düşünmüşler.
Bir Feng-Şui uzmanını davet ediyorlar bu iş için.
Yönetim, Feng-Şui uzmanının gazeteye geleceği gün herkesin binada olmasını isteyen bir bildiri de yayınlıyor.
Nihayet beklenen gün geliyor.
Simsiyah bir judo üstadı kıyafeti, alnımda yine siyah bir bant, koyu kırmızı kuşağım ve çıplak ayaklarımla Feng-Şui üstadı olarak ben gidiyorum gazeteye.
Üst yönetim beni kapıda karşılıyor. Uzakdoğu ádetlerine aykırı olduğu iddiasıyla onların elini sıkmıyorum, uğursuz gelir iddiasıyla da suratlarına bakmıyorum.
Onlardan tek isteğim, önümüzdeki iki saat içinde binada dolaşırken herkesin sanki ben orada yokmuşum gibi davranması ve ne iş yapıyorsa ona devam etmesi.
Sonra üst katlardan başlayarak bina içinde ‘‘karma’’ yapmaya başlıyorum.
‘‘AAAAAiiiiiiyayyyvaaaa’’ diye söylene söylene, sabah cimnastiği yapan yaşlı Japonlar gibi hareketler yaparak katlarda dolaşıyorum.
Yazı işleri katına sıra geldiğinde bazı problemler başlıyor gayet tabii ki. Zaten o katta problemsiz geçen dakika bile yok gibidir.
Tam manşet planlanacakken karma aramak için yazı işleri masasının üzerinde slow dans hareketleri yapmam doğru değilmiş, öyle diyorlar bana.
Bu arada dansı abartır gibi yapıp birkaçına bu arada tekme de atıyorum, ama Feng-Şui hatırına buna ses çıkarmıyorlar.
Sonunda dolaşmam bitiyor ve karması mükemmel olan bir gazete binasına kavuşmak istiyorlarsa, bazı yer değiştirmelerin hemen yapılması gerektiğini söylüyorum onlara.
Ve asıl eğlence ondan sonra başlıyor. Listemde ismi kayıtlı insanların odalarının değişmesi talimatını veriyorum. Bazılarının şehir dışına taşınmaları gerektiğini söylüyorum. Bazılarına ise sadece semt değiştirme yeterli dedikten sonra onları ‘‘öteki Türkiye’’nin yaşadığı yerlerdeki bürolara gönderiyorum.
Binada kalanlar tam yeni yerlerine yerleşmişlerken, garip bir ses çıkartarak karmanın yine tutmadığını, tekrar başka bir odaya gitmeleri gerektiğini söylüyorum.
* * *
İkinci halüsinasyonumda, ‘‘Biri Bizi Gözetliyor’’ TV dizisi Hürriyet binasında çekiliyor.
Ve istisnasız her gece binadan kimin atılacağına ben karar veriyorum.
Onları attıktan sonra da kamera karşısına geçip Babıáli geleneğine uygun olarak onları aslında ne kadar da sevmekte olduğumu gayet samimi görünen bir surat ifadesiyle anlatıyorum.
* * *
Üçüncü ve son halüsinasyonumda ise Hürriyet binasının bazı katlarına şeytan el koymuş.
Exorcism (şeytan kovdurma) yapmaya karar verip bir exorcist çağırıyorlar.
Bilin bakalım kim bu? Hemen faaliyete geçiyorum, bazı katları kapatıp, şeytan ruhlarını çalmıştır iddiasıyla bazı kişileri öldürmeye başlıyorum.
Öldürme faaliyetim, genel exorcism vakalarında alışık olunduğundan çok daha uzun sürüyor.
Paylaş