Farkında mısınız bilmiyorum ama son zamanlarda bizim gazetede hiç durmadan toplantı düzenleniyor.
Eskiden bu toplantılara beni de çağırırlardı. Gelemeyeceğimi bilseler bile kural bozulmasın diye bana da davetiye gönderirlerdi.
Son zamanlarda toplantılar hakkında haberi, onlar olup bittikten çok sonra alıyorum.
Bu durum beni üzmemekle birlikte sadece durum tespiti yapıp gerçekleri tarihin kaydına geçirmiş olmak için bu lüzumsuz girişi yaptım.
* * *
Hürriyet Gazetesi, sosyal demokrat partilere benzemeye başladı sevgili okurlar.
Allah sonumuzu benzetmesin, ne diyeyim bilemiyorum ki.
Bizim aslan sosyal demokratların hayatta en iyi bildiği şey de toplantı düzenlemektir.
Karşı karşıya kalınan sorun ne kadar büyük olursa olsun sosyal demokratlar bunu toplantı yapıp, komiteye havale ettiklerinde o sorunun da otomatikman çözülmeye başlayacağını sanırlar.
Son zamanlarda Hürriyet Gazetesi'nde o kadar fazla toplantı düzenlendi ki, sosyal demokratların bu düşüncesi eğer doğru olsaydı, şu anda Türk medyasında tek bir sorunun bile ortada kalmamış olması gerekirdi.
Oysa bizdeki her yeni toplantı sonrasında Türk medyasındaki problemler daha da bir artıyor gibi geliyor bana.
* * *
Bu toplantılara katılanların sayısı çığ gibi büyüyor son zamanlarda.
Bu da çok normal; çünkü daha önce de bu köşede açıkladığım üzere Hürriyet'te hemen herkes müdür olmuş durumda.
Öyle bir durum ki bu, otoriteye saygı duyan bir insan olsam, gazeteye gittiğimde koridorda yürürken her on saniyede bir durup ‘‘Saygılar sunuyorum müdürüm’’ diye konuşmam gerekecek.
Bu vahim gidişat bir şekilde önlenmediği takdirde bundan bir iki yıl sonra yeni bir toplantı yapılmasına karar verildiğinde Spor ve Sergi Sarayı'nda buluşmaktan başka çareleri de kalmayacak, benden uyarması.
* * *
En son toplantılardan bir tanesini Sabancı Üniversite'sinde düzenlemişler.
Bir gün boyunca üniversitede bir arada kalmışlar.
Toplantıyı düzenleyenlerin, gazetecilerin kapalı bir alanda bir arada, üstelik iş de yapmıyor durumdayken bir saatten fazla tutulmalarının nasıl da riskli bir olay olduğunun farkında olmadıkları anlaşılıyor.
Ben bu tür toplantılardan bir tanesine 1991 yılında katıldım.
İstanbul dışında bir otelde bir araya geldik, üstelik 3 gün sürecekti toplantı.
‘‘Herkes kafasındakini açık, net ve direkt bir şekilde söylesin’’ demişlerdi bize, öyle de yaptık.
Bunun sonucunda daha birinci günün sonucunda orada bulunanlar beş veya altı fraksiyona bölündüler, fraksiyonlar arasında savaş çıktı, hatta bugüne kadar doğrulanması mümkün olmayan bazı söylentilere göre birkaç müdür silahlanarak cinayet planı bile yapmaya başladı.
Küskünler arasında küslükler arttı, küs olmayanlar küstü, birbirine düşman olan insan sayısı üç gün içinde dörde katlandı ve toplantı bir gün daha devam etseydi orada kan çıkacağı da kesindi.
* * *
Bu nedenle ben gazetecilerin fazla toplantı yapmasına karşıyım.
Gazeteciler arasında uyum, dostluk, arkadaşlık ve sevgi olmasını beklemek, mesleğin tabiatına aykırıdır; ayrıca böyle şeyler istemek doğru değildir; çünkü haddinden fazla uyumlu ve sevgi dolu ortam gazetecinin işini iyi yapmasını engeller.
Bence fazla kural da olması doğru değildir bu meslekte.
Düzgün durmasını bilen muhabir sayısı ne kadar artarsa, onlar içgüdülerine ne kadar güvenerek iş yapmayı bilirse, gazeteler de iyi olur.
İyi gazetecinin içgüdüsü, o olması istenilen kuralların kendi kendisine yazılması sonucunu doğurur çünkü.
Bu olmadığı, muhabirler geri plana çekildiği durumda ise isterseniz her gün toplantı yapın, talimat yayınlayın bir şey fark etmez.
Türk medyasının en büyük sorunu, muhabirlerin son yıllarda geri plana çekilmiş olmasından, onların iyi para kazanıp, iyi yaşayamamalarından kaynaklanmaktadır ve işlerin çözümü de buradadır aslında.