Paylaş
17 Ağustos'a kadar Türkiye'de herkes amatör başbakandı.
Her birey memleketteki siyasi olayların çözüm anahtarının kendinde olduğunu düşünüyordu.
Düşünmekle kalsa iyi, üstüne üstlük bu çözümleri eline geçen her fırsatta başka insanlara anlatmaya da can atıyordu.
Depremden sonra amatör başbakanlar aniden kariyer değişikliği yaptılar.
Şimdi artık Türkiye'de hemen herkes birer jeofizik uzmanı.
Aynen siyaset biliminde göstermiş oldukları başarıları bu bilim dalında da gösteriyorlar.
Türkiye bir anda, dünyada metrekare başına en fazla deprem uzmanı düşen ülke haline geldi.
Adama ‘‘Merhaba’’ diyorsun, ‘‘Fay hattındaki son gelişmelerden haberdar mısın?’’ diyor.
‘‘Hayır’’ derseniz yandınız; çünkü hemen sizi haberdar etmeye başlıyor.
Öyle konuşuyor ki benim diyen uzman onun kullandığI teknik kelimeleri bilmez vallahi.
***
Uzman kitlelerin üzerinde en çok durduğu konu, yeni depremin ne zaman olacağı.
Bu konuda çeşitli bilimsel görüşler çarpışıyor.
Ben jeofizik bilim dalında bu kadar fazla SAYIDA birbiriyle anlaşamayan klikler olduğunu şu ana kadar bilmiyordum doğrusu.
Depremin yarın olacağından başlayıp, 30 yıla kadar giden süreçte hemen her vaktin aynı derecede ateşli savunucuları var.
Üstelik her tahmin sahibi ‘‘Peki bunu nereden biliyorsun?’’ diye sorduğunuzda, son derece net ve berrak bir analizle kendi tahmininin arkasında sağlam bir şekilde durmayı başarıyor.
Yemin ederim, bu çeşitli klikler arasında yakında ciddi bir kavga çıkacak.
Bilim álemi böyledir, bana inanın.
İlk başta sanki saf bilimsel anlaşmazlık varmış gibi tartışmaya başlarlar.
Sonra bir bakarsınız tekme yumruk birbirlerine girmişler.
Benden söylemesi.
***
Amatör jeofizikçiler içinde bir grup var ki onlar işlerini en ciddiye alanlar kliğini oluşturuyorlar.
Bunlar bir yıl içinde veya 30 yıl içinde deprem olacak demekle yetinmeyen insanlar.
Spesifik gün veriyorlar deprem için.
Örneğin, eylül ayının 17'sinde deprem olacak diyorlar büyük bir ciddiyetle.
Millet bunları ciddiye almazmış gibi davranıyor, ama bir yandan da 16'sı için alışverişe çıkıp bir sonraki günü sokakta geçirirken lazım olabilecek malları almanın planını yapmaya başlıyor.
Çok üzülüyorum yemin ediyorum..
Şu amatör jeofizikçiler, depremden önce amatör başbakan olmakla vakit harcamayıp kendilerinin doğal yeteneklerini bugün olduğu gibi kullansalardı, kaç can kurtulurdu kimbilir?
***
Amatör jeofizikçiler arasına Rana da katıldı.
Kötü olan bir şeyi onun da benimsememesi mümkün değil, onun için bu gelişmeyi pek yadırgamadım.
Rana tahminde bulunmuyor.
Sadece bilimsel verileri ortaya koyuyor ve sonra bunları zorla bana dinletip, tahmini benim yapmamı istiyor.
Olay genellikle şöyle gelişiyor:
Örneğin, ben o anda hemen hemen bütün küçük Amerika kasabalarının girişinde neden bu kadar çok motel olduğuna takmış durumdayım...
Bu abuk kasabalara turist gelmesi mümkün değil.
Olsa olsa kasabada yaşayan ahalinin evlilik dışı ilişkiye rahat girmeleri için yapılmış bu moteller.
Kasabada yaşayan her insan da bunların ne işe yaradığını biliyor doğal olarak.
Peki o zaman bu aşağılık herifler neden her ağızlarını açışta aile birliğinin üstünlüğü, evlilik dışı ilişkinin yanlışlığı, ahlak gibi şeylerden bahsederler ki?..
Aşağılık, ikiyüzlü çıyanlar.
İşte ben böyle bir şey düşünüyorken...
Birden Rana söze başlıyor...
Erzurum depreminden bu yana kırılan bütün fay hatlarının fiziksel özelliklerinden bahsettikten sonra...
Tahminen bizim evin altından geçmesi gereken yeni fay hattının nasıl bir şey olduğunu anlatıyor.
Sonra aniden duruyor...
Ben, onun bu kadar konuşmadan sonra meseleyi en azından bir sonuca bağlamasını ve hiç olmazsa ne zaman öleceğimizi kesin olarak söylemesini bekliyorum.
Bunu beklemek benim hakkım; çünkü temelde ilgilenmediğim bir konuyu, sırf o anlatıyor, sırf bana kızmasın diye o kadar dinlemişim, en azından bir sonuç istiyorum.
Ama hayır, o bütün verileri benim önüme koyuyor ve benden depremin ne zaman olacağını bu verilere bakarak çıkarmamı bekliyor.
Evlilikte depremin ne zaman olacağı gibi artık ayağa düşmüş bir tahmini bile basit olarak yapmak mümkün değil, inanılacak gibi değil.
***
Verilecek cevabım olmadığı için ben belki konu dağılır diye ‘‘Bir içki içelim mi?’’ diyorum.
‘‘Böyle bir ortamda içkiyi nasıl düşünürsün’’ diyor ve beni yine azarlamaya başlıyor.
Hayat bir kısırdöngü şeklinde yine başladığı noktaya, bir süre sonra tekrar daire çizmeye başlamak üzere geri dönüyor.
Atlı karınca dönüyor, dönüyor...
ADİOS AMORRRRR.
BIRAKINNN BEN GİDEYİMMMMM!
Paylaş