Öyle fazla yağmur yağdı ki kışın, etrafta su görmekten artık fenalık gelmeye başlamıştı.
Üstelik havanın Bodrum'da fazla soğumayacağını düşünenler de fena halde yanılıyorlar.
Öylesine insanların kemiğine işleyen bir soğuk vardı ki anlatamam size.
Nem ile birleşen soğuk hava insanın kemikleri üzerinde horon teper gibiydi aylar boyunca.
*
Karanlık ağır basıyor kış boyunca Bodrum'da.
Gerçi merkezde açık kalmakta ısrarlı olan ve son iki yıldır da kriz nedeniyle özveride bulunarak kapılarını açık tutan işletmeler var.
Ama şu aralar cıvıl cıvıl olan bir Türkbükü'nü bir Gölköy'ü bir de kış aylarında gelip gezmenizi tavsiye ederim.
İnsan üzerinde etkisi fantastik olabiliyor o ıssızlığın.
Türkbükü'nde kış ayında bir çay içecek yer bile zor bulduğumu hatırlarım.
Gölköy'de yazın sesten rahatsız olanlar var ya, kışın buralarda olabilseler bu kez de sessizlikten çıldırabilirler.
*
Yarımadada herkes bir bekleyiş içindedir kış boyunca.
Bodrum iki buçuk aylık bir turizm mevsimine bağımlı olarak yaşıyor.
Kışın belirgin bir ekonomik faaliyet yok. Daha doğrusu inşaat ve tamirat işleri dışında faaliyet yok, bu yüzden de insanların çoğu haziranın 15'inde okulların kapandığı anı bekliyorlar yarımadada.
Dolayısıyla yaz geldiğinde sesten, gürültüden, kalabalıktan şikáyet edenler var ya, aslında onlar İstanbullular.
Yerleşmiş bir kısmı da Bodrum'a, havasına tabiatına vurulup yaşamlarını orada sürdürme kararını almışlar ama belirli bir egoizmleri de yok değil hani!
Yani artık şu gerçeği kabul etmek gerekiyor: Bodrum belirli aylarda Türkiye'nin eğlence merkezi oluyor.
Tatil merkezi demiyorum dikkat edin çünkü tatil kavramını aşan bir şey söz konusu burada.
Belirli bir yaz kültürü gelişmiş Bodrum'da ve açıkça söylemek gerekirse bunun kimseye bir zararı da yok.
Örneğin ben geçen yıl kıştan yaza geçerken kalabalıkların gelmesini, sesi, müziği çok özlediğimi fark etmiştim.
Bu yıl da yazı Bodrum'da geçirebilseydim aynı şekilde heyecan duyacağıma eminim eğlence yerlerinin öyle bir anda canlanmaya başlamasından.
Çoğuna gitmem de üstelik ama onların orada var olmaları, siz kendinize sessiz mekánlar bulmuşken onların bir yerlerde var gücüyle yaşıyor olduklarını bilmek de çok güzel bir şey.
*
Evet, kışın oradaydım, en güzel mevsim gelirken nisanın sonunda ayrıldım yarımadadan.
Herkes gider Mersin'e ben giderim tersinenin klasiği bu olmalı herhalde.
Çok da özlüyorum Bodrum'u. Kışın sessizliğini, karanlığı, yağmurun kokusunu özleyeceğimi hiç zannetmezdim, bunları yaşarken bıkmıştım onlardan çünkü, ama iş öyle değilmiş, fena halde arıyorum onları şimdi.
Yazın etrafta yaşanan o dinamizmi de arıyorum şu aralar.
Bunlar hep Bodrum'a özgü olan heyecanlar.
Artık memleket neresi diye sorulunca Yalıkavak demeye başladığımdan, orada olan biteni de uzaktan takip etmeye çalışıyorum.
Sevgili dost Bülent Çakıroğlu bizim oralarda Gerişaltı diye tanımlanan ve bence Yalıkavak'ın manzara açısından en süper olan yerinde denizin tam yanında bir yeri açmaya hazırlanıyordu kış ayları boyunca.
Evden fazla uzakta olmadığından sık sık çalışmalar yapılırken gidip de bakmıştım neler yapıyorlar diye.
Oradan güneşin batışını seyretmek harikulade olacaktı, bunu biliyor ve oralarda olamayacağım aylarda o keyfi yakalayacak olan insanları da bayağı kıskanıyordum.
Şimdi dostlardan duyuyorum ki açılmış mekán.
Tirhandil olmuş adı. Bülent'in Çardak restoranttan sonra açtığı Yalıkavak'taki ikinci mekán bu.
Çardak'ın müdavimi çoktur, bunlar arasında ben de vardım, duyduğuma göre Tirhandil de pek güzel olmuş.
Her akşam bir saate kadar canlı yemek müziği varmış, sonra da etraf iyiden iyiye canlanıyormuş.
Çok da iyi bir şarap mönüsü oluşturmuşlar ayrıca.
Bir fırsatını ilk yakaladığımda aynen Yalıkavak'tayım, İstanbul'u filan transit geçeceğim bu da biline.