Paylaş
Sinirlerim çok bozuk. 15 gün boyunca sosyalizmin meseleleriyle uğraşıp durdum, faşizmin meselelerini boşladım.
Haider Bey'in iktidara yürüyüşü üzerine Türkiye'de çıkan tartışmada ben eksik kaldım.
İŞTE BUNU KABUL EDEMEM!
Herhangi bir tartışmada benim yer almamam düşünülemez.
Çünkü aklınıza gelebilecek her konuda fikrim var.
Genel yayın yönetmenliği döneminin uzunluğu nedeniyle kendisini Enver Hoca'ya benzetmeye başladığım Ertuğrul Özkök altı yıldır beni içinde fikir olmayan yazı yazmaya ikna etmeye çalışıyor.
Aslında ben iyi niyetli bir kişiyim. Wilhelm Reich'ın tanımladığı anlamda koyun zihniyetine sahibim ve liderleri dinlerim.
Ancak fikir bildirmemeye ne kadar çalışsam da kendimi tutamıyorum. Hürriyet'in lideri de bunu kendisine karşı bir isyan olarak niteliyor ve tabii onun sinirleri de bu nedenle bozuluyor.
* * *
Avrupa'da ne oluyorsa bunun sorumlusu Türkler'dir.
Bu orijinal fikir geçen hafta Claudio Monteverdi'nin yaşamını okurken aklıma geldi.
Opera'nın babası olarak da bilinir 1567 doğumlu Monteverdi.
Adamın yaşamını güzel güzel okurken birden onun bile yaşamına Türkler'in etki ettiğini fark ediyorsunuz.
Onu kollayan dük, 1595'te Türkler'le savaşmaya gidince nedense Monteverdi'yi de yanında götürmüş. Dükün adama garezi neydi anlamadım.
Böylece operanın babası Türkler'i görmüş.
Opera'nın oluşma aşamasında böylesime muazzam bir travmatik olay yaşanmasının opera sanatını nasıl etkilemiş olduğunu bulmayı işin uzmanlarına bırakıyorum.
Burada önemli olan şey Avrupa'da her olayın bir şekilde dönüp dolaşıp Türkler'e bağlandığını görmemizdir.
* * *
‘Altı derecelik ayrılma’ teorisi bu. Bu teori hayatta olup biten her şeyin sonuç itibariyle tek bir kişi veya olaya bağlanabileceğini ispatlar.
Örneğin aktör Kevin Bacon ile ilgili yazılmış kitapta Pakistan'daki bir bakkalın yaşamı bile sonuçta getirilip Kevin Bacon'a bağlanıyor.
Sosyal bilimler alanında çalışan her bilim adamının yaptığı gibi teoriyi ben de biraz çarpıtıp bunu Türkler'e uyguladım.
Çıkan sonuç gerşekten şaşırtıcı, çünkü en uzak görülen olay bile gelip dolaşıp Türkler'e dayanıyor Avrupa'da.
Örneğin Bohemya ormanlarında çeşitli presler birbirlerini öldürüp, sahtekárlık yapıp, birbirlerinden kız alıp verip güzelce yaşayıp gidiyorlar.
(Burada hemen bir dipnot koyayım: Dün Avusturyalılar'ın aslında Alman olduğunu ima eden bir cümle yazdım. Bilimsel tepkiler geldi tabii ki. Bakın eğer kafam kızarsa, kim kiminle yatmış, hangi kadın hangi prensi aldatmış bunu tek tek ortaya döker ve sonuçta da Avusturyalılar'ın Alman olduklarını net olarak ispat ederim. Anlaşıldı mı?)
Tam bunların hayatının içine giriyorsunuz ki...
Birden karşınıza yine Türkler çıkıyor.
Bohemya'nın karanlık ormanlarında bir prens tam işleri tıkırına koymuş yaşayıp giderken, haydi bakalım hoppalaaaa Türkler geliyor oraya doğru dört nala. Matematiksel denklemlerde ‘bilinmeyen’ faktörü vardır, onlar da aynen öyle. Orada olmamaları gereken tek insan Türkler, ama oradalar işte yapacak bir şey yok.
Prens de zor bela kandırıp evlendiği kıza bekaret kemerini takıp işi gücü bırakıp Türkler'le uğraşmaya gidiyor mecburen..
(Bir dipnot daha: Haider'in aslında Türk olduğuna Hürriyet Gazetesi'nin Avrupa baskısını hazırlayan Ertuğ Karakullukçu gibi ben de inanıyorum. Özellikle 1400 ve 1500'üncü yüzyılların Avrupası'nı inceleyin. Orta Avrupa'da kimin kiminle yattığı belli değil. Yani o günlerde Türkler Viyana'da medya işine girmiş olsalardı eğer size yemin ediyorum haftada bir değil her gün kalın bir magazin dergisi çıkarırlardı. O kadar malzeme vardı anlayacağınız o günlerde. Eh, Türkler de özellikle yabancı topraklarda yatma meselelerinde fazla tutucu değillerdir. Yani fırsat doğduğunda ‘‘Hayır olamaz bu Prusyalı kızla katiyen yatamam. Yaşı daha çok küçük’’ diye konuşabilecek Osmanlı askeri düşünemiyorum ben. Dolayısıyla aile ağacı 1400'lü yıllara uzanan Haider'in sülalesini başlatan kişinin Türk olması ihtimali en azından teorik olarak vardır.)
Gelmek istediğim sonuç şu: Avrupa'da faşizmin neden tekrar yükseldiğini o ülkelerde yaşamakta olan Türkler'i ve onların tarihini incelemeden anlamak mümkün değildir.
Yani anlayacağınız iş yine dönüp dolaşıp bize bağlanıyor.
Paylaş