Paylaş
Amerika seyahatimiz sırasında New York belediye başkanının Rana'ya, şehrin ekonomisine canlılık getirdiği gerekçesiyle şeref madalyası verdiğini gazetelerde görürseniz hiç şaşırmayın.
Ben insanların seyahate çıkarlarken yanlarına en az sayıda bavul almaları prensibine inanan bir kişiyim.
Hatta sıfır bavul taşınması mantiken mümkün olsa bunu da bütün kalbimle desteklerim.
Şimdi diyeceksiniz ki madem bu tür bir prensibin vardı da neden evlendin?
Daha doğrusu neden minimum bavul anlayışı 3 olan bir kadınla hayatını sürdürüyorsun?
Evet, böyle diyeceksiniz, biliyorum.
Ben de size cevap olarak, haklı olduğunuz, hayatta prensiplerimi realize edebilmem için tek şansımın Rana'yı öldürmekte yattığı, ancak bunun da bazı insanlar tarafından radikal bir çözüm olarak görüleceğinden çekindiğim için böyle bir işe girişmediğim cevabını vereceğim.
Ve tatmin olsanız da olmasanız da konuyu kapayacağım.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
* * *
Ben tek bavulla seyahat edebiliyorum.
Çünkü seyahat ettiğim yerde kalacağım süre içinde bir veya en fazla iki mevsim göreceğime inanıyorum.
Bir yerde 15 günden fazla kalmadığıma göre bu mantıki bir tavır bence.
Rana ise o 15 gün içinde 4 mevsimin hepsinin belirli aralıklar içinde mutlaka yaşanacağına inanıyor.
Hatta gidilen yerde muazzam bir kuraklık olacağını...
Daha sonra tayfun yaşanacağını...
Yiyecek stokunun aniden biteceğini...
Eczanelerin tümünün kapanacağını...
Kitap denilen kültür aktarma biçiminin o şehirde bir süre için tamamen yasaklanacağını...
Filan düşünüyor olmalı ki...
Hayatta olabilecek bütün bu travmalara karşı tedbirleri bavuluna dolduruyor.
Ben eminim o bavulların içinde bir yerlerde uçak denize düştüğü ve ikimizin kurtulduğu bir durumda kullanılmak için şişirilebilen can yelekleri ve bir adet orta boy bir yelkenli gemi bile vardır.
Hatta o bavullarda acil durumda yelkenliyi kullanacak bir adet kaptan ve iki tayfa da bezlere sarılmış bir şekilde düzenli olarak yerleşmiş durumdadır.
* * *
Tabii Rana bu dört mevsimi ve tabiatta olabilecek bütün travmaları sadece tek bir şehirde kalsak bile yaşayacağımızı düşünürdü.
Bu seyahatte ise ilginç bir olay oldu.
Kısa bir süre için ilk önce Amerika'nın en kuzeyinde bir yere, Chicago'ya gideceğiz. Sonra da en güneye, New Orleans'a geçeceğiz.
Böylece olanlar da oldu. Bu seyahatte dört değil sekiz ayrı, birbirinden tamamen farklı hava durumunun yaşanacağına inanıyor artık.
Geçen yıl Rana seyahate üç bavula çıkıyordu.
Bu yıl bavullarını taşıtabilmek için büyük bir transatlantik kargo servisiyle anlaşma yapmak zorunda kaldık.
Onlar bile bavulları çok ağır buldular, ekstra ücret istediler ancak uzun pazarlıklardan sonra iskonto yaptırabildik.
* * *
Aslında beni işin gidiş faslı düşündürmüyor.
Bu işin bir de dönüşü var.
O zaman iki ayrı gemiyle kargo anlaşması imzalamamız gerekecektir mutlaka.
Haydarpaşa'ya gemiler yanaşırsa bavulları ordan da bir büyük TIR ile eve getiririz.
Bunun böyle olacağını şu nedenle tahmin ediyorum.
Rana bu yıl geleneksel ‘çok bavulun var’ kavgamızı yaparken, orada hiç bir şey almayacağını, bu nedenle ihtiyacı olan her şeyi götürmek zorunda olduğunu yine söyledi.
Dikkat edin bakın ‘yine’ diyorum.
Çünkü benim hatırlayabildiğim kadarıyla bu cümleyi her yıl istikrarlı bir şekilde söylüyor.
Sonra oralara gidiyoruz.
Şimdi Allah'ı var, vallahi de billahi de ilk 24 saat içinde hiçbir alışveriş yapmıyor.
Daha sonra iş evreler halinde gelişiyor.
İkinci 24 saat içinde bana etrafta ne kadar büyük ucuzluklar olduğunu anlatmaya başlıyor.
Üçüncü 24 saat içinde eve satın alınmış kıyafetler gelmeye başlıyor. Bu aşamada aldığı hemen her şeyi ertesi gün götürüp iade ediyor.
Bundan zevk alıyor, onun için her şeyi geri götürmesini engellemeye çalışmaktan kesinlikle vazgeçmiş durumdayım..
Beşinci 24 saat içinde ise alışveriş ciddi olarak hem de gayet CİDDİ olarak başlıyor.
Yakında New York belediye başkanının Rana'ya, şehrin ekonomisine canlılık getirdiği gerekçesiyle şeref madalyası verdiğini görürseniz gazetelerde hiç şaşırmayın,
Ve bu alışveriş Türkiye'ye döneceğimiz saate kadar sürüyor.
Burada ne alındığı, alınan şeyin kullanılacak bir şey olup olmadığı önemli değil.
Önemli olan satın almak, nihai hedef bu.
Ve bu hedefe doğru ilerleyen Rana'nın önüne çıkmaya cesaret edecek her insan da yandı. Benden söylemesi.
* * *
Sonuçta ‘orada bir şey almayacağı’ gerekçesiyle bavula konulanlar bavuldan çıkarılmıyor.
Eski bavullar tıka basa kullanılmayan giyeceklerle dolu olduğundan, yeni alınan şeyleri koyacak yer kalmıyor.
Bu sefer ucuzluk yapılan yerler aranıp bulunarak yeni bavullar alınıyor.
O yeni bavullar, tankerlere, TIR'lara konulup Türkiye'ye getiriliyor.
En sonunda da 68 metrekarelik evde takriben 25 bavulla nasıl yaşanacağı gibi son derece çözümü zor ve hatta imkânsız olan bir problemle karşı karşıya kalınıyor.
Şu anda bizim ev dünyada kişi başına en fazla bavul düşen ev olma şerefine sahip.
İşte durum böyle.
Hayat bir kısır döngü ve bunu değiştirmeye çalışmak da bence lüzumsuz bir uğraştan ibaret.
Paylaş