Serdar Turgut: Hepimizden birer tuğla

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Bugün Türkiye'de önemli bir gelişme yaşanıyor. Ülkemizdeki bütün gazeteler, aralarındaki fikir ayrılıklarını, tartışmaları ve hatta zaman zaman düşmanlığa varan öfkeleri bir yana bırakıyorlar...

Ve depremde sevdiklerini, evini, malını kaybetmiş insanlarımızın yarasını biraz olsun sarabilmek için işbirliğine girişiyorlar.

Bu son derece önemli bir olay.

Basının ‘‘Amiral gemisi’’ Hürriyet'ten Yeni Şafak'a kadar bütün gazeteler bu amaç için el ele verdiler.

Daha önce uzatıldığında sıkılmayan eller şimdi birbirine kenetlendi.

Bütün diğer sloganlar, ideolojiler buzdolabına, belki de uzun süre orada tutulmak için derin dondurucuya konuldu.

Tek bir slogan altında birleşildi.

Göreceksiniz bakın bu depremden sonra Türkiye'nin ideolojik katmanlarında da sarsıntılar olacak.

Herkes ne için birbirini bu kadar kırdığını düşünmeye, kendini sorgulamaya başlayacak.

Birbirimiz hakkında ne düşünürsek düşünelim, sonuçta tek bir vatan için varolduğumuz bilincimize kazınacak.

Sosyal yapıda zaman zaman farklı düşüncedeki insanların tek bir vatan için varolduklarını unutarak birbirlerine düşman muamelesi yapabilmesi bundan böyle hiç de kolay olmayacak.

Bunu gönül rahatlığıyla söylüyorum, çünkü Türkiye'de düşünceyi yönlendirme gücünü hálá daha elinde tutan basın, kol kola girmeye bugünden itibaren başladı.

Umarım ülkemiz bu badireyi de atlattıktan sonra bugün başlayan işbirliğinden bir şeyler arta kalır da Türkiye'yi 21'inci Yüzyıl'a hazırlamaya doğru yine kol kola yürürüz.

* * *

Geçen hafta bir yazımda New York Times'ın deprem olayını okuyucularına aktarma yarışında Washington Post ve Los Angeles Times gazetelerinden geri kaldığını, bunun da nedeninin New York Times'ın olay yerine muhabir göndermektense onların İstanbul'dan yazdığı haberleri tercih etmesi olduğunu söylemiştim.

New York Times'tan bir yetkili beni aradı.

Olayda bir yanlış anlaşılma olduğunu söyledi.

Deprem yaşanır yaşanmaz, Times hem Almanya'dan hem de Moskova'dan bir muhabirini Türkiye'ye yollamış.

Türkiye'deki muhabirleri ve onun yardımcısı dört kişilik bir ekip olay yerine dağılmışlar.

Yanlış anlaşılma, bunların Times'ta yer alan haberlerinde imzanın altında hep ‘‘İstanbul’’ yazılmasıydı.

Halbuki diğer gazetelerin muhabirleri, yazılarının altına hangi bölgeden izlenim yazıyorlarsa orasının adını yazıyorlar.

Sonuç olarak bu eleştiri New York Times'a sadece Türkiye'de değil örneğin ‘‘Slate’’ Dergisi'nde de yapıldı.

Neden olay yerinde bulunduklarını saklamak istercesine hep İstanbul mahreçli haberlere imza koydular, anlamak güç.

Ben eminim ki bürokratik kurallar açısından, örneğin bir Fransız devletine bile taş çıkartabilecek olan New York Times'ta bu konuda da tuhaf bir kural vardır.

Örneğin, muhabirlerin bilgisayarlarını son koydukları mekánın adı haberde mahreç olacaktır türünden bir şey vardır mutlaka.

Bu gazetenin tarihini bildiğimden, olay yerine gitmemelerine doğrusu çok şaşırmıştım.

Çünkü bu gazete, her büyük olaya en önemli muhabirlerini hiçbir masraftan kaçınmadan yığmasıyla ünlüdür.

Bu yüzden yapılan açıklamayı memnuniyetle karşıladım.

Geleneği bozmamış olduklarına sevindim.

* * *

Eylül ayının ikinci yarısına kadar Mr.Gurme yazılarına ara veriyorum.

Aslında bu kararı geçen hafta almam gerekiyordu.

Ancak o yazılar çok önceden yazılıyor.

Ben de depremdi, dışarlarda uyumaktı filan derken yazıyı kafamdan tamamen silmişim.

Editörler, ‘‘Ne yapalım, bunu çıkarıp yerine başka bir şey koyalım mı’’ diye sorduklarında da yeni bir yazı oluşturmak için çok geçti artık.

Mr.Gurme sonuçta keyifle yazılıp okunması gereken bir yazı türü.

Ne benim keyifle yazı yazacak halim var...

Ne de kimsenin keyifle okuyacak hali...

Biraz ara verelim; inşallah en azından yaraların sarılması yolunda gider, ben de Mr.Gurme'ye eylül ayı ortalarında tekrar başlarım.

* * *

Ben yemek yazılarına ara veriyorum, ancak bir şeyi de vurgulamalıyım.

Birçok eğlence yerinin kısa süreyle kapatılmasını anlıyorum.

Zaten herkes bunu gönüllü olarak yaptı.

Ama şimdi duyuyorum ki bazı yerler en azından bir ay kapatılacakmış.

Bu kararın alınmasına yol açan hissiyatı anlıyorum, saygı da duyuyorum.

Ama insanlar bu tür yerlere büyük yatırımlar yaptılar. Onların da doyurmak zorunda oldukları çoluk çocukları var.

Oralarda az ücretlere çalışan garsonlar, komiler var; onlardan evde para bekleyen yaşlılar var.

Kapatılma kararları gözden geçirilsin.

İnsanlar memlekette yaşanan acının bilincindeler. Usturuplu bir şekilde, abartmadan işyerlerini çalıştırmayı bal gibi bilirler.

Kimseyi hak etmediği bir şekilde cezalandırmamamız gerekiyor.



Yazarın Tüm Yazıları