Paylaş
1997 yılının son ayında kadınlar açısından son derece acıklı bir gelişme oldu.
Hayır, hayır ‘Son Yüzyılın En Seksi Erkekler Listesi’nde Ertuğrul Özkök'ün de yer almasından bahsetmiyorum.
Bu acıklı olay bilim dünyasında gerçekleşti.
İskoçya'dan farkının ne olduğunu hâlâ daha anlayamadığım Galler bölgesinde bir araştırma yapıldı.
Bin Galli erkeğin yaşamı incelendi.
Ve şu sonuca varıldı:
Haftada ‘En az’ iki kez seks yapan Galli erkeklerin haftada iki kezden az seks yapan Galli erkeklere göre erken ölüm riski yüzde 50 daha azdı.
***
Şimdi diyeceksiniz ki bu kadınlar açısından neden acıklı bir durum olsun.
Evet öyledir, çünkü erkekler kadınlarla yatmak istedikleri zaman bundan böyle öne sürebilecekleri çok daha sağlam gerekçeler ele geçirdiler.
Düşünsenize, bir kadını beğendiniz.
Ama onun bütün halinden tavrından sizden katiyen hoşlanmadığı belli olmakta.
Ve hatta siz arkanızı döndüğünüzde size nanik yapıp dil çıkardığı da saptanmış olsun.
Bu bilimsel çalışma yayınlanmadan önce erkekler kadına ‘seni seviyorum’ ‘sana istediğin her şeyi veririm’ ve çok da sıkışırlarsa ‘seninle evlenirim’ gibi rutin ve bu nedenle de banal olan ‘yatmaya ikna gerekçeleri’ öne sürüyorlardı.
Şimdi ise durum değişti.
Diyelim ki yatmak için yalvardığınızda kadın size yine nanik yaptı.
O zaman Galler'de yapılan bu araştırmanın bir kopyasını çıkarın.
Onu kadının yüzüne doğru sallayın ve ‘EĞER BENİM ÖLMEMİ İSTEMİYORSAN , BİR ZAVALLININ ÖLÜMÜNE NEDEN OLACAK KADAR CANİ YÜREKLİ DEĞİLSEN, O ZAMAN HEMEN YATMALISIN BENİMLE’ diye bağırın.
Cani olmaktansa sizle yatmayı büyük ihtimalle kabul edecektir.
Çünkü kadınlar yufka yüreklidir...
***
Anlayacağınız kadınların işi bundan sonra zor.
Evli kadınların işi bekarlardan daha da zor. Düşünsenize bir adamla 20 yıldır evlisiniz.
Evde üç çocuk var.
Çamaşır, bulaşık sizden soruluyor.
Herif de içerde atleti ve çirkin şortuyla oturmuş maç seyrediyor.
Maç seyrederken hem kaşınıyor hem de bira içtiği için arada bir geğiriyor.
Siz içerde nasıl olsa da ondan kurtulsam diye düşünüyorsunuz..
Ve aniden misafir odasından bir ses geliyor: ‘Hanım, benim biraz daha uzun yaşamamı istiyorsan çabuk gel buraya..’
Evet tuhaf bir şey ama ne yazık ki o adam bile Galler bölgesindeki bilimsel araştırmayı ele geçirmiş durumdadır.
Erkekler böyledir, çıkarları söz konusu olduğunda -ki bu genellikle seks aradıkları saatlere denk düşer- kurnazlaşırlar.
Kadın bu sese karşılık aslında ‘Hayır uzun yaşamanı filan istemiyorum. Hatta geçen yılki seks performansı göz önüne alındığında bilim uğruna şimdi seni öldürmeye geliyorum’ demek istese de başını belaya sokmamak için Gallilere küfür ede ede içeriye gitmek zorunda kalacaktır.
***
Galler'de yapılan bu araştırmada haftada en az iki kez seks yapan erkekler ‘Yüksek orgazmik frekanslılar’ olarak kategorize edilmişler.
Tabii araştırmanın bu bölümünde bazı muğlak yanlar var.
Şöyle ki:
1- Erkekler seks konusunda daima ve kesinlikle yalan söylerler. Diyelim ki bir erkeğe en son ne zaman seks yaptınını sordunuz. Cevabı genellikle ‘Bugün için en sonuncuyu mu soruyorsun’ olacaktır. Bu cevabı veren aynı adamın kadın kavramını soyut anlamda bile unutmaya başlayacak kadar seksten uzak durumda olması bu cevabı değiştirmez. Dolayısıyla sonuçlar büyük ihtimalle yanlıştır.
2- Araştırmada mastürbasyonun nasıl sınıflandırılacağından bahsedilmemiş. Ben öylesine adamlar biliyorum ki yıllardır kadınlara en fazla on metre yaklaştıkları halde, orgazmik frekanslarının yoğunluğundan başlarını kaşıyacak vakitleri bile yok. Acaba çok mastürbasyon yapan erkekler de uzun yaşayacak mı? Bu soruya cevabın insanlık adına mutlaka acilen verilmesi ve bazı gönüllerin hemen rahatlatılması gerekiyor.
***
Son söz olarak şunu söyleyeyim.
Bu çalışmadan haberdar olduktan sonra New York Ağır Ceza Mahkemesi'nde Demi Moore aleyhine ‘Beni öldürmeye tam teşebbüs’ suçlamasıyla dava açtım.
Kanıt olarak da Galler bölgesinde yapılan araştırmanın bir kopyasını sunarak, ‘‘Bayan Moore benimle yatmayı aklına bile getirmeyerek cinayet suçu işlemektedir’’ diye dilekçe yazdım.
Bakalım tutacak mı bu plan...
Gerçi duyduğuma göre benden nefret ettiğinden kuşkulanmaya başladığım psikoloğumu da aleyhime tanıklık için çağırmışlar.
Yani anlayacağınız şansım pek yok...
Ama bir de planım tutarsa işte o zaman yaşadık... Bilmem anlatabiliyor muyum?
Paylaş