Hakaret davası

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Yüce Türk Adaletine,

Genelde hakaret davası açmayı sevmeyen bir insanım. Kendi kendisine hakaret etmekten hoşlanan bir adam olduğumdan, bana başkalarının hakaret etmesini de pek takmam. Ancak önceki gün itibariyle artık sabrım kesinlikle taştı.

Çünkü bu kez bana değil, kendimden daha çok sevdiğim kedim Safinaz'a ağır bir hakaret yapıldı. Öğrenmiş bulunmaktayım ki Demokrat Türkiye Partili bazı milletvekilleri İçişleri eski Bakanı Meral Akşaner'e ‘Safinaz’ adını takmışlar. Son derece asil bir hayvan olan kedim Safinaz bunu duyar duymaz psikolojik bozukluk yaşamaya başladı. Rana ile ben de ailemize yapılan bu aşağılama nedeniyle kesin depresyondayız.

Bunun hesabını soracağım.

DTP'liler ya bu müthiş gafları için açıkça özür dilerler, ya da onlarla mahkemede hesaplaşırız.

Saygılarımla...

***

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geçen hafta sonunda sağlık kontrolünden geçti. Ve bunun sonucunda da bir dizi tuhaf olay oldu. Şöyle ki:

1- Cumhurbaşkanımız gayet sağlıklı çıktı. Kalbi, şeker düzeyi gayet iyiydi.

2- Doktoru onun şişman olmadığını iddia etti ve ‘‘Kilosu da problem çıkarmayacak şekilde’’ diye konuştu.

3- Aynı doktor check-up sonucunu ‘‘Olağandışı bir şey söz konusu değil’’ diye özetledi.

Şimdi bütün bunları neden tuhaf olarak algıladığıma gelince: Bunca yaşına kadar gündelik yaptığı tek ağır fiziksel egzersiz hareketi arada bir iç cebinde sürekli taşıdığı Anayasa’yı çıkararak sallamaktan ibaret olan bir insanın sağlığının tamamen yerinde çıkması gerçek bir mucizeydi. Doktorun bütün bu olayı ‘‘Olağandışı değil’’ diye adlandırması gerçekten anlaşılabilir bir şey değildi.

Bence Demirel'in fiziksel sağlamlığı sadece olağandışı olmakla kalmıyor, tıp âleminin bugüne kadar parlak buluş diye ortaya koyduğu bütün fikirleri de bir sillede yerle bir ediyordu.

Ayrıca bütün bu tuhaf olayda bir başka muamma daha vardı; doktorun ifadesine göre Cumhurbaşkanımız'ın kilosu da problem çıkarmayacak düzeydeydi.

İşte bu da tıp bilimine bir başka ağır darbeydi, çünkü doktorlar bugüne kadar problem çıkarmayacak kilo tanımını Cumhurbaşkanı'nın bugün sahip olduğu kilonun yaklaşık 40 kilo eksiğini tanımlayarak yapmaktaydılar.

Bütün bunlardan ben kendime göre iki sonuç çıkardım:

1- Süleymen Demirel davranışlarıyla sosyal bilimlerde kriz yaratmaktan artık tatmin olmayarak bu kez de pozitif bilimlerde kriz yaratma işine el atmış durumdadır.

2- Sağlık kontrolünden geçecek isem mutlaka onun doktoruna görüneceğim, çünkü dünyada beni şişman olarak tanımlamayacak tek doktorun o olacağı da kesindir.

***

Ecevit'in başbakan yardımcısı olduğu bir dünyada Amerika’nın Kıbrıs sorunu bu kez mutlaka çözülecek diye ortaya çıkması ile...

Benim Rana'yı öldürmeden önce çapkınlık yapmaya girişmem eşit derecede mantıksız bir girişimdir.

Her iki girişimin sonucunun da hüsranla biteceği ve hatta büyük olaylar yaşanacağı kesindir.

ABD’nin Kıbrıs özel arabulucusu Richard Holbrook'un bu imkânsız işe neden giriştine gelince.

Adam ne yazık ki Rana ile tanışma fırsatına kavuşamadı. İlk fırsatta bu eksikliği gidererek Kıbrıs meselesinin çözümünün bir süre ertelenmesini sağlayacağım.

Bu arada yeri gelmişken belirmeliyim ki, Kıbrıs meselesinin çözümsüzlüğünden de aşırı derecede sıkılmış durumdayım.

***

Suç duyurusu:

Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner, son zamanlarda sakin görünmeye çalışıyor.

Ancak bu görüntüsü hiç kimseyi şaşırtmamalı.

Çünkü bu sakin dış görüntünün altında, acayip kötülük yapmaktan hoşlanan, hatta sadist bile diyebileceğimiz bir ruh hali yatmaktadır.

Bunu nereden mi biliyorum? Bakın anlatayım.

Geçen hafta Güneş Taner bir açıklama yaptı ve bütçeye gerekli olan kaynakların yıl sonuna kadar yapılacak 4 trilyon liralık özelleştirme geliriyle karşılanacağını söyledi.

Bu sadizm değildir de nedir Allah aşkına?

Hiç düşünmüyor mu ki koalisyon ortağı DSP Lideri Bülent Ecevit ile partinin önde gelen ismi Mümtaz Soysal, özelleştirme kelimesini duyar duymaz ruhsal travma geçirmeye başlayacaklardır.

Hatta duyduğum kadarıyla Ecevit'te ‘Ö’ harfine karşı alerjik reaksiyon hastalığı başlamış durumdadır.

Birisi kazayla ‘Ö’ harfini içeren cümle kurduğunda Ecevit'in siyaha boyadığı saçları aniden beyazlaşmakta ve hatta kaşları da aynı rengi almaktadır. DSP parti örgütü bu nedenle içinde ‘Ö’ harfi geçen kelimeleri kullanmadan konuşma talimatı almışlardır. Özeleştiri kelimesi de zaten bu nedenle partinin lügatında yoktur.

***

Size şimdi bir şey açıklayacağım.

CHP erken seçim diye tutturuyor ya; Mesut Yılmaz kendisinden gayet emin, hiç aldırmıyor CHP’nin ısrarına.

Çünkü erken seçimin yapılmasını nasıl önleyeceğinin formülünü bulmuş durumda.

Şöyle ki; Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk bilim adamıyken uzun yıllarını vermiş ve dünyadaki bütün seçim sistemlerini yakından incelemiştir.

Üstelik Türkiye’ye uygun olacağını söylediği seçim sistemini de yazmıştır.

Ancak her bilim adamında olduğu gibi onun durumunda da önemli bir handikap var.

Kurduğu sistem bilimsel olduğu için onun seçim sistemini yıllardır kendisi dışında tek kişi bile anlayamamaktadır.

Hatta deniliyor ki, onun kurduğu sistem öylesine karmaşıkmış ki bir pilot uygulamada oy atmak için evden çıkan insanlar bile bir süre sonra ne yapacaklarını unutup eve geri dönmek zorunda kalmışlar.

Mesut Yılmaz şimdi bu sistemi kanun haline getirecek. Böylece Türkiye’de değil erken seçim, mahalle muhtarı seçimi bile yapılması imkânsız hale gelecek.

Ve herkes mutlu bir şekilde yaşayıp, gidecek.

Yazarın Tüm Yazıları