Paylaş
Allah onu başımızdan eksik etmesin, üst düzey yöneticilerin en üst düzeyi Genel Yayın Yönetmenim Ertuğrul Özkök'ün ilginç bir ádeti var.
Son birkaç yıldır ortaya çıktı bu.
Güzel bir haber katiyen veremiyor. Durum öylesine vahim ki, Hürriyet koridorlarında onu uzaktan görenler kaçacak delik aramaya başladılar, ‘‘Aman şimdi bana bir şey söyler de hayatım söner’’ diye korkuyor herkes.
Ya yazı olmamış diyor, ya haberi yeniden yazın diye söyleniyor, ya da insanlara yeni görevler veriyor.
* * *
En rahatlamış halinde bile aynı tavrı sürdürüyor. Diyelim ki gazeteden keyifli ayrıldı, Amerikan cumhurbaşkanları ve bir de kendisinde olan arabasıyla yola çıktı, hemen telefona sarılıyor ve insanlara ‘‘Size pizza yemeye geliyorum’’ haberini veriyor.
O bahtsız insanların da akşam akşam hayatını karartıyor!
Aslında bu duruma biz alışmıştık ve tavrımızı ona göre belirlediğimiz için fazla tahribat almadan yaşamımızı sürdürüp gidiyorduk.
En azından hayırlı haber vermeme tavrını gazete üstüne yansıtmıyordu!
Sonra başka şık haberler de var ki, bunlara daha sonra geleceğim.
Ne yazık ki Genel Yayın Yönetmeni'nin özel yaşamdaki tavrı ile kamusal (gazete üzerindeki) tavrı arasında koymuş olduğu bu net fark, son yaşanan bir vahim gelişmeyle tamamen yıkıldı.
Allah onu başımızdan eksik etmesin, üst düzey yöneticilerin en üst düzeyi Genel Yayın Yönetmeni, son verdiği manşet haberle, kamusal alanda neşeli haber verme ádetini sona erdirdi, özel yaşamındaki gibi hayırlı haber vermeme ısrarını kamusal alana taşıdı.
* * *
İhale takip şirketi olarak kurulacakken, son anda karar değiştirip parti haline dönüşen ANAP ile dünyadaki bütün etik ilkeleri kendi şahsında ayaklar altına almak için yaşayan bayanın özel konken partisi konumunda olan DYP'nin birleşebileceği haberini verdi Hürriyet.
Böyle haberler aslında iyi oluyor, insana sövmek için bir neden yaratıyor, bu sıcaklarda en azından biraz içinizi rahatlatıyorsunuz.
Türkiye'deki hukuk sistemi, adına hálá lider denilebilen bu iki tip hakkındaki gerçek düşüncelerimi yazıya dökmeme ne yazık ki müsaade etmiyor.
Şimdi bizim üst yönetimden bir ricam olacak:
‘‘Sayın Genel Yayın Yönetmenim! Lütfen, böyle haberleri duysanız da bize anlatmayın. Varsın Hürriyet Gazetesi atlasın haberi. Çünkü halk zaten güne söverek başlıyor. Havalar da sıcak, yeni haberlerle tansiyonlar daha da yükselmesin, vatandaş biraz rahat etsin.
Bu mesajımın dikkate alınacağını umar, hepinizin neden verildiği belli olmayan sıcak tatilini canı gönülden kutlarım.’’
* * *
Hükümet, işsizlik sorununa nasıl çare bulacak diye sorup duruyorduk.
Otomatiğe bağlanmış olarak yaşamını sürdürüyor izlenimini veren Başbakan, böyle tatsız konulara hiç değinmek istemiyor.
Artık umudumuzu kesmiştik, bu konuda bir adım atılıp atılmayacağı konusunda.
Son olarak gazetelere yansıyan bir haber, her konuda cin gibi akıllı olan bu hükümetin aslında gerçek bir işsizlikle mücadele programı bulunduğunu, bunun bize uzun zamandır açıklanmamasının da programın detaylarında teknik hazırlıklarla uğraşmalarından kaynaklandığını ortaya çıkardı.
Türkiye'ye kanun hükmünde kararnameyle SİESTA kurumunu getireceklermiş.
Nüfusun yüzde 70'inin çalışır gibi yaptığı bir ülkeye siesta olayını getirmenin tek anlamı vardır.
Hükümet, tüm Türk vatandaşlarını fiilen işsiz hale getirerek, işsizlik diye ayrı bir ekonomik kategoriyi ortadan kaldırmaya kararlı.
Örneğin, IMF heyeti bundan sonra ‘‘İşsizlik oranı kaç’’ diye sorunca, bizimkiler ‘‘İşsizlik mi, ne işsizliği, bizim istatistiklerde öyle ayrı bir kavram yok, bunu bulmak için genel nüfus sayımı zamanını beklemek gerekiyor’’ diye cevap verecekler.
Bu son olay bile hükümetin ne kadar modern olduğunu gözler önüne sermektedir!
Paylaş